9 Eylül 2014 Salı

Haftaya başlarken…

Tamam ben de dün başladım haftaya ama nasıl başladım hatırlamıyorum. Sabah altı buçukta kalkıp kahvaltı hazırladım ve çıktım. Sonra tüm gün boyunca Cuma günü izin kullanmış olmanın bedellerini ödedim. Arada küçük bir mola verip ilkokula dün başlayan yavruları ve analarını aradım. Biz geçen hafta o dilekçeyi vermemiş olsaydık, Arca da başlayacaktı dün, aynı heyecanlar…


Akşam eve hep beraber girdik, ben yemek hazırlarken İlker sabah sofrasını topladı, sonra da evvelki gece astığım kurumuş çamaşırları… Yemek yedik, sofrayı topladım. Arca’yla takıldık biraz. 

Bütün hafta sonu yazlıktan taş getireceğiz diye söyledik söyledik unuttuk ya, yuh bize! Bari tatil fotoğraflarından seçelim, üç tane gönderecekmişiz. Bir bahçede, bir teknede, bir dedenin değirmeninin başında tamam işte… Telefondaki fotoğraflara bakarken instagrama koyayım diye çektiğim kahve fincanı fotoğrafını gördü cüce, kahkaha atarken koltuktan düşüyordu. “kahvenin fotoğrafı çekilir mi ya puhahahah, instagrama koy da bunu gülsünler sana” dedi it! Fotoğrafçı oldu ya başımıza, kendini Ara Güler sanıyor.

Okulda resim yapmışlar, resimleri anlattı tek tek… Bir tanesi çok koydu. Denizde bir kadın ve Arca resmi… Ay dedim ki içimden beni çizmiş, ay İlker üzülecek şimdi, benimle denize girdiği günü çizmiş. Anlattırdım. DEĞİLMİŞ! Bir defasında babaannesiyle yazlığa gitmişti, İzmirden komşusu da onlarla gelmişti. Tam beş saat sudan hiç çıkmadan oynamışlardı, BUYMUŞ!! O kadın ben değilmişim babaannenin komşusuymuş. Var ya hayatımda hiçbir kadını bu kadar kıskanmamıştım!

Hiç yorum yapmadım ama boğazıma bir yumru geldi oturdu.  Artık anladı mı, yoksa cidden fotoğraflara bakınca mı hatırladı bilmiyorum, “ay ben bu resmi yanlış çizmişim, aslında en güzel gün…” hah dedim, o kalamara gittiğimiz gün, hani benimle ilk defa akşam denize girdiği… “… yağımız bitip denizde kaldığımız gündü!” dedi. Peh! Yağımız bitmesinmiş ama yine öyle derinlerde kalalımmış. Ulen benim totom üç buçuk attı, allahsız!

Çok uzatmadım, uykumuz geldi, diş, çiş, kitap bammmm … Gece üçte uyandığımda kendi yatağımdaydım. Ne ara gittim, uyudum hatırlamıyorum.

Görüldüğü üzere, sabah ve akşam yolculuklarım sırasında okuduğum birkaç sayfayı saymazsak kendim için hiçbir şey yapmadım. Hiç-bir-şey!

İşte böyle “bir tıklayam da şu çorbacı ne yazmış bir okuyam, okuyam da günüm şenlensin” diye umutlanaraktan bu sayfayı dıklayan kardeş… Küfür ettiysen canın sağ olsun, bak artık hiç tepelemiyorum. Tepelemek için de enerji lazım değil mi?

Bu sene sonbaharı görmezden gelmemin tek açıklaması olabilir, plansızlık. Ciddiyim bak! Kişisel plan, proje ve kendini geliştirme üzerine araştırmalar yapmaya ve sadece birkaç hafta için bile olsa uygulamaya geçmeye acilen başlamam lazım yoksa her günüm böyle geçecek!


8 yorum:

Yasemin dedi ki...

Bak söylüyorum bu olaylar doğal.. Ben çocuksuz cinnet geçirenlerdenim, 100 tane iş peşinde koşturaraktann.
Sabah eline temiz kağıt kalem, yazıp yanına tik tik..
Kendini iyi hissettiriyor.
Yaptım diyorsun en azından. Tatilini iznini bile biraz programlarsan akışına bırakmaktan kurtulursun.
Haa yapamam dersen de alınmam bak :))
Ama bende çok işe yarıyor, bilesin diye :)

www.macerakitabim.com dedi ki...

Yeliz, oğlana falan en çok zaman ayırılan zamana mı denk geldin acaba? Bir dönem ben de böyle olmuştum. Oğlan bütün vaktimi emiyordu. Üstüne iş ve ev eklenince yoruluyordum. Beni umutsuzluğa sürükleyen tek şey ise tüm bu saydıklarım değildi aslında. Kendi başıma oturup sakince bir çay ya da kahve içecek zamanı bulamamak ve bir kitabın sayfalarını çevirememekti. Sinemaya gitmek için bile ciddi bir plan yapmam gerekiyordu. En son gittiğim filmi hiç hatırlamıyordum. Ödevler falan... Bıraksam kendi de yapardı belki, biraz çuvallar sonra da toparlardı. Yüreğim el vermedi. Yok zaten çalışıyorum, çocuğa doğru dürüst vakit ayıramıyorum falan gibi vicdan azapları yapıyordum :) Oğlan anneannnem şu yemeği güzel yapar, babaannem bir manti yapar, bilmem kim bir pasta yapar diye anlatıp duruyordu. Ben de ödev yapıyordu. Adamın yapmak istemediği tek şeyi yaptıran evde yaşayan kadın cinsi!!! Sonra biraz ferahladık yaaaa :)))) Yine okullar açıldı, yine ödevleri olacak falan. Fransızca kursuna başlamak istiyorum. Bir tane normal saatte kurs bulamadım. Canımın istediği şeyleri erteliyorum hep... öyle oluyor nedense...
Biraz nefes lazım sana da. Tüm sıkıntıların geçer de galiba her şeyin bir zamanı var.
Yaparsın Yeliz sen, yaparsın! ( Son gaz!)

Adsız dedi ki...

Plansızlık daha iyi be. Plan yapıp uygulayamayınca, daha çok sinir oluyor insan. o atılamayan tıklar arttıkça, sinir katsayısı da artıyor insanın.Akışına bırak gitsin. olduğu kadar
çenebaz

Adsız dedi ki...

Blogunuzu yeni keşfettim. Ama tam da sıkıntı nedenimin üstüne tıklamışım meğer! Plan yapmak-yapmamak... zamanı planlamakta bile zorlanırken, hayat yaşadığım "an"lardan ibaret iken, nereye gittiğimi bilmek ihtiyacım...işte bu ihtiyaç benim için ölüm kalım meselesi haline geldi. Ah bir rahat bıraksam kendimi, ne istediğimi bir bulsam ve yapabilsem....

yeliz dedi ki...

ben de tam bir liste manyapıyım . illa ki yanına çentik atılacak:) iyi hissettiriyor yav:)

yeliz dedi ki...

iş kendine gelince erteleniyor hep. Ay sonu denkleşsin, yok şimdi buna vakit ayırmayayım. Yoga derslerine başlamak istiyorum, ama akşam göremem çocuğumu diye dertleniyorum öyle işte:(

yeliz dedi ki...

ay yok tamam daha iyi ama bana iyi gelmiyor. bu arada planlayıp hareket geçirip nihayete erdiremediğim yığınla şey sayabilirim hayatımda. üzüyor doğru ama plansızken de çok geriliyorum ben: (

yeliz dedi ki...

aslında en güzeli akışına bırakmak ama olmuyor işte