13 Mart 2021 Cumartesi

Beni evime bırakın

 Bizim departmanda yeni işe başlayan Marco memleketinde ailesini, kız arkadaşını bırakıp buralara gelmiş, bir başına sıkılmasın, ofistekilerle kaynaşsın istiyorum. bir başına çalışmaya geldiğin kimseyi tanımadığın şehirde arkadaş edineceksin ama dil kursları online, barlar kapalı, facebook gruplarından insanlar buluşamıyor... ne fena.


İki haftadır her gün ofise gidiyorum. İşte tam da bu yüzden. Çünkü bir ortamda yeni olmak şimdi diğer her zamandan daha zor.


Lakin bu olağanüstü - bakar mısın ofise gitmek olağanüstü oldu - zamanlar geçince evlerimize döneceğiz. Nasıl oluyor evden çalışmak? Diye soruyor Marco, anlatıyorum...


Sabah erken kalkarım, erkenci kuşum ben. Yarım saatlik egzersizimi yapıyorum, -tabii şimdi olmuyor malum ofise geliyoruz-  kahvemi içip erkenden çalışmaya başlıyorum. Öğlen kocamla yemek yiyoruz, sohbet ediyoruz. Hava güneşliyse terasta kahvemi içip öğlen sonrası toplantılarıma işlerime devam ediyorum. Şimdi günler uzuyor ya kocamla akşam üzeri yürüyüşleri yapacağız. Ha bir de saksılarıma çiçek dikeceğim, bostana domates... yoğun toplantı aralarında soluğu terasta alıp iki çapa yapacağım, ya da su vereceğim, mis gibi stres atacağım. Akşam da işte yemek üzerine çay, film dizi kitap artık hangisi olursa...”


Öyle bir gözlerim parlayarak anlatmışım ki, “benim yüzümden ofise gelmek zorunda kaldığın için özür dilerim” dedi, kıyamam ya...


Beni evime bırakın.


İnsan sosyal bir varlık, insanın insana ihtiyacı var, ama bazılarımızın daha çok ihtiyacı var. Bu pandemi süreci bana insanlar arasındaki içe dönük - dışa dönük kavramını daha yoğun fark ettirdi. Fakat şunu da fark ettim ki, en dışa dönük sosyal olanımız bile evde çalışmanın artılarını kabul etti.


Pandemi öncesi, henüz evlere yollanmadığımız, fakat seyahat yasaklarının geldiği geçen yıl şubat mart gibi, ofis tam kapasiteydi, diğer bir deyişle tımarhane gibiydi.  İşe odaklanmak mümkün değil, her yanımızdan bir ses geliyor. Asosyal şahsım bu durumdan şikayet edince sosyal kelebek Elena garipsemiş, “ayol ne güzel mis gibi sosyalleşiyoruz, az insan ol, “ diye paylamıştı beni. Gençliğine vermiş, ses etmemiştim. 


Nitekim bizim departmanda en çok Elena pandeminin asosyalliğinden etkilendi. Satışta olduğu için uzun seyahatlere alışkın olan bünyesi eve -hem de flaman erkek arkadaşıyla Antwerp’in kırsalındaki eve- kapanınca iyice error vermişti. Lakin geçenlerde, iki gün üst üste ofise gelmekten yakındığını duyunca kulaklarıma inanamadım: “benim evimde rutinim var! Kaç kilometre yol geliyorum sabah koşu öğlen yürüyüş rutinim sekteye uğradı bu nasıl hayat!” Dedi hem de bizim Elena, ben şok! Neyse ki tüm bu corona tantanası bitince bile haftada iki gün ev üç gün ofis düzenine geçilmesine karar verilmiş, hepimiz derin bir oh çektik. 


Bak bu olacak biliyorsunuz değil mi? Belki belli bazı kurumlarda zor fakat bizim gibi evde de aynı şekilde çalışmayı sürdürebilen sektörler, daha bir yıl önce sıcak bakmadıkları evden çalışmaya devam edecekler. Çünkü karlılık... bizim şirket seyahat yasaklarından müthiş kara geçti. Belki ticari ürünler sekteye uğradı ama evsel ürünler inanılmaz yükselişe geçti. Trend eve dönüş... herkes için böyle. 


Bugün Arca’ya ayakkabı almak için bir outlete gitmeyi düşündük, sırada beklemesin müşteriler - malum sınırlı sayıda insan dükkanlara girebiliyor- diye telefon uygulamaları yapmışlar, bu bile işin pandemi sonrasını da benzer düzende geçireceğimiz sinyalini veriyor. 


Demem o ki, bu eve sığdırılmaya çalışılan yaşam şeklinin birkaç seneyle sınırlı olmayacağını fark edelim. Yeni gerçekliğimiz bu. Ne kadar çabuk iyi taraflarını görür adapte olursak o kadar iyi. 


Nasıl altından kalkılır, bu yaşam biçiminde sosyalleşirken nasıl burn out olmadan işimizi yapabiliriz, onunda başka bir posta bırakayım, kimsenin uzun yazılara odaklanacak motivasyonu yok, farkındayım.

2 yorum:

okuyanguzel dedi ki...

Benim her zaman senin yazılarını okumaya motivasyonum var :))

Yaşam şeklimizi ve nüfusu azaltmak için yapıldığına artık eminim. Evde çalışmaktan mutlu muyum ? ÇOOOOOKK..

yeliz dedi ki...

Ya ahu :)))) aslına bakarsan bir an komplo teorilerine ben de inanıyordum neden çünkü düzenin -teknoloji vs- bu pandemiyle zamanlaması o kadar uyumlu ki... ama bir taraftan sosyal varlıklar olduğumuz için bunu uzatmaları da uzun vadede çok zor.