6 Mart 2021 Cumartesi

Bugün böyle

 Sabahtan beri kulağım tıkalı. Ne alaka anlamadım. Hani böyle uçakta basınç farkından tıkanır ya öyle işte. 

Bir şey de yapmadım bugün hatta dışarı bile çıkmadım. Arca’ya kek, öğlene çorba yaptım sadece. Birkaç posta çamaşır yani o kadar. 


Uzanıp kitap okuyorum: Haruki Murakami’den İmkansızın Şarkısı. Bitmek üzere. Dün akşam pidelerin üzerine - bizim diyetin piç olduğunun sinyalini alanlar olmuştur:( - bir demlik çayı muhteremle devirirken epey okumuşum. Kitap bitirebilmeyi ne kadar özlemişim. Evet böyle bu aralar, elime aldığım kitapların hakkını veremiyorum, hepsi yarım yamalak. Ama bu iyi allah için. 


Arca’da da benzer bir kopukluk vardı. Türkçe olarak okuduğu Hobbiti çok sevmesine rağmen elinde süründüğünü fark ediyordum. Kütüphaneden Robert Muchamore Cherub (Türkçede Çaylak serisi) serisinin ilk kitabını aldık bayıldı. Oğlunun seveceği kitabın Flamancasını bulmuş ve de tahmininde haklı çıkmış anne gururunu da şuraya usulca bırakırken 12-13 yaş için şiddetle tavsiye edeyim. (Bazen aynı yaşta çocuğu olan arkadaşlar Arca’nın kitaplarını merak ediyor da yeri gelmişken atlamayayım)


Arca demişken...

Kafa bir dünya biliyor musun? Arca’nın tatlılıkla hatta gevşeklikle sarıp sarmalandığı ilkokul bitiyor, Arca ergenimiz konfor alanından çıkıyor. Hayatımda gördüğüm en aptal sistemle çocuğu bütün hayatını etkileyecek ortaokula yazdıracağız. Nasıl olacak? İstediğimiz okula gidebilecek mi? Hangi okul neye göre iyi neye göre kötü... benim aklım almıyor. İnternetten seçeceksin neye göre nereye kaydecekler muamma.


Hayır Türkiyede olsan parana bakar, olmadı çocuğun notundan ne bileyim bursluluk sınavlarından bir şeyler çıkar. Kavun gibi götünü de koklamıyorlar ki çocukların neye göre kaydediyorlar ? Bakalım Arca’ya Flamancayı öğreten Katrien’e sordum, ortaokul öğretmeni bir yol yordam bilir inşallah. Aa acep belirsizlikten mi benim kulak tıkandı ? Psikolojik olabilir mi?


Bu haftanın tamamını ofiste geçirmek bana iyi gelmedi. Bir de vaka çıkmış, al işte! Ama bir hafta daha aralıksız gideceğim, yeni elemana yardımcı olacağım. Hani işler yoğun olmasa neyse bütün gün iş anlatmaya itirazım olmaz ama hem stres hem boşlamasın bir şeyler yapsın, hem öğrensin... neyse zormuş bu işler. Acep stresten sıkmaktan mı bu kulak kendini tıkandı? Hayır bende zaten işitme kaybı var, ismet inönüye bağlamaya şuncacık kaldı.


Yok ya pisliktendir, hava soğuk Mart kapıdan baktırıyor, kazma kürek yaktırıyor, 5 C’nin üzerine çıkmıyor, banyo yapasım yok, pis pis takılıyorum kesin pislikten. 


Canım şarap içmek istiyor. Daha saat 17:00 bile değil ama içesim var. Geçen akşam brisketin yanına açtığımızdan kalan çok iyi bir İtalyan şarabı vardı iyice havasını alıp buzdolabına koyduyduk evet ya akşamı beklemeden içeyim. Kulağa iyi gelmez ama keyfimi gıcır eder. 


Tıkalı kulağımı da alam da gidem şarabımı koyam belki bir blog yazısı daha yazarım, belli mi olur ...

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Az önce yazdan konserve yapılmış domatesli biberli sarımsaklı sosumu makarnanımın üzerine döktüm ve yanına haftasonu hovardalığı olarak bir kadeh şarap koydum ve aklıma sen geldin Yeliz. Yeliz de olsa bu güzel soslu makarnanın yanında şarapla demlenirdi dedim:) sonra açtım hemen blogunu belki yeni yazı vardır diye. başka bir şey istesem olacakmış:)
Pınar

hüznün tadı dedi ki...

Ben şarabımı hep beşte içerim. Beş çayı gibi:) Ama yanında hiçbir şey yemem. Yanına sadece müzik açarım. Sonra üstüne akşam yemeği. Bu sayede kilo da almıyorum.

yeliz dedi ki...

Of süpersin ben de makarnanın yanına bayılırım:)

yeliz dedi ki...

Aslında hafif içki akşamüstü de içilir neden olmasın:) yanına bir şeyler yemesem daha iyi olacak ama ağzım hiç durmuyor:(