20 Mart 2022 Pazar

Önümüz bahar, önümüze bakalım

 Kısa zamana çok şeyler sığdırmak istiyorum. İçimden öyle çok şey yapmak geliyor ki...

Kitap okumak... elimde okumakta olduğum o kadar çok kitap var ki... Hangisi?

Yok acaba aklımda bir dolu fikir, yazsam, blog yazsam? Ama acaba hangisini yazsam önce?

Mutfağa girmek... Arca için kek mi pişirsem, hafta içi için öğlen yemeklerimi mi hazırlasam evvela?

Zihnim sürekli koşuyor, sürekli... Hiç durup dinlenmiyor gibi. 

Önce hiçbirini yapmadım. Yunan pastanesinden aldığımız kadayıfı yerken, kahve içtim. Arca'nın maçında fena halde üşmüşüm, en kalın kazağımı giydim, şeker ve karbonhidrat yüklemesine bu iç üşümesi de eklenince, yirmi dakikalık uykuma kaçtım. Öylesine sırt üst uzandım, içim geçmiş, saati yirmi dakikaya kurmuştum  - çünkü uzun uyku bana yaramıyor - on dokuzuncu dakikada uyandım. Kucağıma bilgisayarımı aldım, demek ki yazacağım...

Pazar günlerinin bu durağanlığını seviyorum, içeride maç izleniyor, yükselen sesler kulağıma geliyor, arka odamdaki köşeme sindim, kapıyı kapattım. Bana günde bir maç yeter. 

Sabah meditasyonlarımı, cumartesi terapi seanslarımı, arkadaşlarımla telefonda konuştuğum ve kitap okuyup, kulüpteki kızlarla kitap tartıştığım köşemden bildiriyorum.

Oturduğum yerden, kavak ağaçlarına ve gökyüzüne bakarken düşünüyorum, bir şeylerin sonuna mı geldik, başa mı döndük, yeni bir başlangıca mı yol alıyoruz? Post Covid benim hayal ettiğimden keskin oldu, bir anda her şeyin normale dönmüş olmasına alışmak zorluyor beni.

Hani hiç bitmeyecek diye düşünmenin güven ortamında ve alışmışlığın konforunda bir anda terk ediliverirsin, hiçbir şey yaşanmamış diyebilir misin? Yaşananları bitti diye bir anda unutabilir misin? Ben sosyal ortamlara, kapalı alanlara bir anda girivermeye, iki yıl öncesine dönmeye hazır değilmişim demek ki, ya da şöyle diyelim, bu kadar hızlı bir dönüşe hazır değilmişim. 

Bence bünyem de değildi. Nitekim, maskeleri ağzımızdan attığımız hızda virüslere de açtık kendimizi, herkes hasta. Biz de hastaydık. Önce Arca, ardından İlker süründü. Ben tüm koruyucu kalkanlarıma rağmen (propolis, sirkeli su, vitamin, kış çayları...) yakalandım ama neyse ki sürünmedim.

Bu hastalık iyi bir şeye vesile oldu aslında, geçiş dönemini tamamlamışız gibi bir his. Hani bahar temizliği gibi, hani, diyetten önce son çıkış gibi, hani artık tamamladık, önümüze bakalım gibi, yarın pazartesi diyete başlayalım gibi, tatil bitti, evimize dönelim gibi...

"Önümüz bahar, önümüze bakalım" gibi...



2 yorum:

Zeugma dedi ki...

Ay yok, kim alışıverecek öyle hemen. Yalnız değilsin, daha beteri var. Bittiğine, daha doğrusu hafiflediğine inandığım halde tedbirlerime aynen devam ediyorum, edeceğim. Tavuk gribi biteli kaç yıl oldu mesela, çiğ yumurta ve tavuğa halen ve asla eldivensiz dokun(a)mam. Kaldı ki kovid bitti diye maske atıp kalabalıklara karışacağım. Bir daha dışarıda yemek yiyip yemeyeceğim bile halen meçhul.
Ohh, nergislerin kokusu geldi sanki.

CEREN dedi ki...

Ben de hiç hazır değilim ve henüz kalabalıklara karışmayı başarmış da değilim Yeliz.. Kitaplarımla, çiçeklerimle oturuyorum öyle evimde ve şunu fark ediyorum ki hiç sıkılmıyorum, mutluyum ben böyle :)