17 Kasım 2022 Perşembe

Yaşlandığını nasıl anlarsın vol.8

 Yaşlandığını - hadi tamam yaşlanmak demeyelim de yaş almak diyelim, nihayetinde kafa kağıdı eskiyor, aynı hesap - nasıl anlarsın serimizin bu bölümünde, siz, çok kıymetli sayın okurlarla, hayata dair ufak tefek detaylardan bahsedeceğim. 

Yani yaşlandığınızı iliklerinizde hissetmeniz için illa büyük olaylar olması gerekmiyor.


Mesela iş seyahatinin öğleden sonra uçağını havaalanında beklerken bir öğlen birası içeyim demiyorsunuz da kahve sipariş ediyorsunuz. (Hala ıhlamur veya papatya çayı sipariş etmediğiniz için ihtiyar sınıfına girmediniz, endişelenmeyin!)


Mesela yeni departman müdürünüzün sizden birkaç yaş genç ve başka bir jenerasyona ait olduğunu fark ediveriyorsunuz. Aa işe bak, departmanın en yaşlısı sizsiniz!


Yöneticisi olduğunuz ekip, hem millenium hem de zen jenerasyonuna mensup kimselerden oluşuyor. Amanın siz oğlan da zen-G! 


Her şey bir yana bir gün Linkedin’de bir paylaşıma denk geliyorsunuz. Ayıplanan, yok yok uzaydan gelmişçesine tepki alan paylaşım sana normal geliyor. “Ee böyle değil mi ki zaten? Ben 24 yaşında üç aylık evli bir kadındım, sordulardı paşa paşa cevap verdiydim hem de soran şirket kurumsal Alman şirketi” deyivermişim. 



Bir fark ettim ki, bu dediğim 20 sene önce olmuş! Koca bir jenerasyon önce! A pardon biz çalışma hayatına başladığımızda jenerasyon tanımları yoktu, zaten bir eski jenerasyon vardı (şimdilerin baby boomers dedikleri) bir de biz. Biz kayıp kuşakmışız, öyle diyorlar. İnanırım zira x kuşağının son mahsülü olmama rağmen bana boomer dedikleri oluyordur. 


Geçen akşam Milano’dayken yanında oturduğum abi boomergillerden… inanmazsın epey bir ortak geçmiş anektodu yakaladık, floppy disk çevirmeli ağ hatta çevirmeli telefon… 64 yaşındaki biriyle sohbette bu derece rahat olmak akıllara malum soruyu getiriyor: “yaşlanıyor muyum ne?”


Eskiden göğüs dekoltemde uyandığım zaman birkaç dakikalığına beliren kırışıklıklar, gün boyu geçmiyor biliyor musun? Hayır yani bu detayla da anlamıyorsan yaslandığını, ne zaman anlayacaksın, nasıl?

9 yorum:

Adsız dedi ki...

Önceki gün sabah işe giderken otobüsün orta kapısında poşetimin kenarı yırtılmış bir paket bisküvi kayıp düşmüş sesi duydum ama ilgilenmedim yanımdaki genç teyze sizden düştü dedi. Üzerimde kot pantolon spor ayakkabılar maskede var yüzümde ama teyze dedi daha nasıl anlamazsın. Hülya

Leylak Dalı dedi ki...

Ama şekerim sen bir sürü boomerle blogdan arkadaş olduğunu unuttun mu? Ne onlar yaşlandı bence, ne de sen. Hani demiş ya Yunus emre: "Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil" diye. He ten kırışıyor falan, ağrı, sızı vs, velakin o ruh var ya, hala 18. Zaten Z kuşağını da düşünürsen hormonlu, GDO'lu, fast food beslene beslene tenleri de bizden beter. Yaşı başı boşverelim de ne kadar verdilerse yaşayıp gidelim işte...

Adsız dedi ki...

Yahu, sabah sabah ya da akşam akşam oturup bunu mu yazdın? Bu yaşlanma, yaş alma mevzusu beni geriyor. Yani takmamaya çalışıyorum ama takıyorum aslında. Oğlan uçtu gitti evden. Ayrılığa o çabucak adapte oldu, biz olamadık. Çok özlediğimizi düşünmemek, konuşmamak için her hafta sonu bir yere gidiyoruz. Spor yapmaya çalışıyorum. Her tarafım ağrıyor. Hâlâ aynı yiyip bu sefer kilo alıyorum. Fotoğraflarda hep yorgun ve yaşlı çıkıyorum. Ne kadar az makyaj yaparsam o kadar çok makyaj yapıyormuşum gibi görünüyor. Bir de, "Aman koy d.ötüne, rahvan gitsin." modundayım. Yani çok fena yaşlanıyorum, çok fena farkındayız. :)))

okuyanguzel dedi ki...

Yakın gözlüğü takmadan hiçbir şey okuyamıyorum oradan anlıyorum. Bir de büyük bir sorunum var önceki bahsettiğim soruna bağlı. Kaşlarımı alamıyorum :) Gözlük gözümdeyken görüyorum ama gözlükle olmayacağı için gözlüğü çıkarıyorum ama bu seferde onları göremiyorum. Valla çok zoruma gidiyor ne yalan söyleyeyim.
Bunun dışında 40' lı yaşlarımı ben çok sevdim. Hayatımda bir sürü şeyi de yeni fark etmeye başladım ve 2.5 yıllık terapinin sonunda hayatım çok güzelleşti. Bir de sevmediğim işimi bırakabilirsem her şey daha da güzel olacak :)

Sevgilerimle,

yeliz dedi ki...

ha bir de artık giyimde çok farklılık yok. mesela benden 15 yaş genç bir kadınla aynı tarz aynı şekilde giyiniyorum eskiden ciddi bir ayrım olurdu da ayırır teyze derdi insanlar

yeliz dedi ki...

aynen! ben kendimi öyle bir yaşta hissediyorum ki hem gençlere hem de boomerlara hayran olduğum noktalar bulabiliyorum.

yeliz dedi ki...

ben de aynı yiyip kilo alıyorum spora da az yemeğe de hatta kendime bakmaya da motive olmak çok zor geliyor. Ve evet aynen ben de fotoğraflardaki halimi beğenmiyorum. bazen diyorum ki bu yaşlanmak değıl de acaba depresyon mu?

yeliz dedi ki...

kırklı yaşların dönüm noktası yakın gözlüğü. çevremdeki herkeste farklı etkiler bıraksa da yakın gözlük kırkların nişanesi gibi. Benim miyopluktan bir avantajım var diyeceğim ama avantaj dediğin sadece daha geç başlamak yoksa hepimizin hali ortada :) kırklarım otuzlarımı tepeler! otuzları çok sevmedim ben kırklar iyi geldi. hani şu görüntüdeki değişimleri de aşabilsem tadından yenmez

fatma dedi ki...

Miyop olanların yakın gözlükle imtihanında oldukça büyük numaralı miyop lise(!)(30 yıl oldu mezun olalı;)) arkadaşıma göz doktoru "gözü kandıracağız" diye miyop numarasını yarım veya bir numara düşürmüş ve bu sayede bir kaç yıl daha idare edecekmiş yakın gözlük açısından. İşe yaramış şimdilik. Bir fikir verebilir:))