Sözlerimi geri alamam
Yazdığımı baştan yazamam
Bir daha geri dönemem
Ama…
Tükürdüğümü pekala yalayabilirim.
Annelik = tükürdüğünü itina ile yalama becerisi
“Terrible 2” etiketli yazılarım pek neşelidir. Lakin günlerin güzel geçtiği de oluyormuş, “terrible” diye yaftaladığın “lovable” olabiliyormuş.
İki yaş sendromlarına girdi, bu kesin! Nereden mi biliyorum? “kendi”, “Arca”, “ben” kelimeleri yükselişe geçti. Cumartesi öğlen Arca uyurken Elvanı havaalanına bıraktım, kısa bir kuaför ziyareti sonrası kısa saçlarımla eve döndüm. Hava şahane, Arca uykudan pembeleşmiş yanaklarla kalkmış birkaç lokma atıştırmış, “hadi” dedim “parka!” Önce itiraz etti lakin evde Orçun ve Tufan var, PES oynamaya gelmişler, onlarla takılmak ister ama babalar onu istemez neyse sonra kova kürek çantasını görünce jet hızıyla kapının önünde bitti, elinde boyu kadar çanta ile! Parka gittik, zaten yol kenarında küçük bir park, kimseler yok. Arca kaydıraklara daldı. Merdivenlerini çıkarken 40 defa düşünen cüce bu defa patır kütür tırmandı. Çıktıktan sonra baktım kaydırağa gitmiyor, bir köprü yapmışlar, malzeme; ahşap ve zincir, yürürken ayakta durmakta zorlanıyorsun, işte istikamet o tehlikeli bölge. Hemen tırmanırsın peşinden. Elini tutayım diyorum, basıyor yaygarayı “ARCA!!” “kendiii” elini tutturmuyor. İyi de bit kadar ayaklar araya sıkışacak, düşecek, kalbim ağzımda! Indiana Jones filmlerinden bir küçük sahne sergiledik oracıkta! Saymadım ama yıllardır spor yüzü görmemiş bünyenin akşam her yerinden et kesmesinden yaklaşık 10 defa aynı sahnenin tekrarlandığını tahmin edebilirim. Hatta kaydıraktan “kendi” kaymakta ciddi ısrar eden Arcayı rahat bıraktığımda bir kadın “aa napıyorsunuz, beraber kayın, daha çok küçük” diye park analığı yaptı.
Gıkımı çıkarmadım, hatta gülümsedim içtenlikle, çemkirmedim, iki sebebi var;
Birincisi hayatımda aldığım en güzel iltifatlardan biriydi. Kadın “ne rahat kadın!” diye düşünmüştü ve ben “relax” olamadığım için kendime kızar dururdum. Demek ki neymiş? Biz çocukları eğittiğimizi sanırken çocuklarımız bizi yola getirirmiş. Yiyorsa beraber kayalım de, bastı mı yaygarayı feleğini şaşırırsın!
İkincisi ve en önemlisi kadının kocaman bir köpeği vardı ve benim totom çemkirmeye yemedi!
Parkta Arca sakin sakin kova kum kürek üçlüsüne dalmışken annenin 3-5 sayfa kitap okuyabilmesi ... bu görüntü lovable değil de ne sorarım!!
İki yaş sendromunun “kendim” konulu bölümüne daha yeni yeni alışıyoruz, dolayısı ile mutlu görüntülerden fire verdiğimiz oluyor. Cumartesi akşam dostlar bizdeydi, Poyraz bebesi dahil 8 kişiydik evde. Bizim dışarıdan söylenen mamalarımızı beklerken alelacele Arcayı çorba ile besleyeyim dedim. Bastı yaygarayı, nerdeyse karşı komşu kapıya dayanacaktı. Herkes mutfağa koştu, sandalyeye mi sıkıştı, eli mi acıdı, derken anlaşıldı, çorba sıcaktı ve anne Arcaya üfletmesi ve önündeki tabağa azıcık koyması gerekirken kendi üflemişti. Densiz işte ne olacak!
Bir de “ama ama ama”lar var. Park onun olacak, hiçbir çocuk onun tırmandığı merdivenden ve kaydığı kaydıraktan kaymayacak. Yoksa “ama ama ama”lar başlıyor. Şimdilik bu paylaşmama hali nasıl aşılır bilmiyorum, zamanla her şeyin ona ait olmadığını anlayacak.
İki yaş çocuğu için ne demişler?
“Benim olan benimdir
Şimdi oynamadığım ama daha sonra oynayabileceğim oyuncak da benimdir.
Elindekini beğenir ve oynamak istersem benimdir”
…
Şimdi bir anne itirafı; Arca ile baş başa kalmaktan korkardım ben! Gerçekten! Nasıl oyalayacağımı bilmez, önceden stratejiler belirler, oyunlar, aktiviteler icat eder, o baş başa günü nasıl geçireceğimi tasarlardım kafamda. Hele yorgun bir günün akşamı İlker eve geç gelecek ise, karalar bağlardım. Hele hele o malum iki yaş!! Annemin menopozu o kadar germedi beni!
Ama bu tatil harika zaman geçirdik. Sohbetler ettik, alışverişe çıktık, geçen geldiğinde yabancıladığı Elvan’ın koltukaltından inmedi, defalarca kitap okuttu, kahvaltıya gittik, her gün parka gittik, çok öptük çok öpüldük ve günlerin nasıl geçtiğini anlamadık.
Artık bayramın coşkusu mu, anne baba ile geçirilen dolu dolu 9 gün müdür sebep, bilinmez, bizim cüceden gayet memnun kaldık bu tatil.
3 yorum:
Oh oh , suyundanda koy derim ben o zaman.
Ne güzel vakit geçirmişsiniz. Bizim bayram da güzel geçti bu arada. Bizde de başladı, benim demeler, oyuncağını paylaşmamalar ve hatta oyuncakları başkasının elinden kapmaya çalışmalar, beğendi ya onun olacak.
oh bayılıyorum bu ana oğul muhabbetlerinize... Biz de Cancanla Bağdat Caddesine çıktığımızda , o sırayla önümüzde ne var ne yok söyler, araba deyip eliyle birde ters dönmüş araba yapıyorsa anlarızki önümüzde toyota var:)
O zincirli köprülü kaydırakta benim yaşadığım maceraları bilseniz hele kaydıraktan kaydığımı görseniz:)
Yorum Gönder