şükür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şükür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Kasım 2021 Pazar

Panik atak

 Çocukken pazarları pek sevmezdim. Benim için pazar demek, tatlı başlayan (7'den 77'ye ve kovboy film sabahları) ve sonrasında - özellikle soğuk kış pazarlarında - birer bardak sahlep eşliğinde buğulanan camların ardında, arabada futbol maçı dinlemek (hala futbol spikerlerinden haz etmem) ile devam edip kızarmış barbun balığı, pazar banyosu ve çamaşır makinasının sesi ile son bulan  haftanın bir günüydü, tatlı hafta sonunu pazartesiye bağlayan gün...

Pazarları artık çok keyifli buluyorum. koşturmacasız, uğraşısız sadece yeni haftaya zihnini hazırladığın bir gün. Belki burada hiçbir yerin açık olmadığı, yerel insanların evleriyle, aile büyükleriyle geçirdikleri bir gün olmasından kaynaklı bir dinginlik var pazarlarda. Daha doğrusu kış pazarlarında. 

Her hafta başı ofislerde veya şimdiki virtual toplantılarda ayak üstü sohbetlerin bir numaralı sorusu olduğu üzere, "hafta sonun nasıl geçti" diye sorsalar, "açık ara en muhteşem hafta sonuydu" derim, üstelik İlkerimin olmadığı ilk hafta sonum. Cumartesinin hareketliliğinin pazarın sukunetiyle dengelendiği muhteşem bir hafta sonu. Şükür ki ne şükür...

18 Ağustos 2018 Cumartesi

Bizi aile yapan şeyler

Karne aldıkları gün Arca'nın okuluna toplantıya gitmiştik. İlker'le okul çıkışlarında keyifli sohbetlerini müteakip iyice ahbap oldukları ve muhterem için "superstar dad" diyen spor öğretmeni ile ayak üstü sohbet ettik ve yaz tatili planlarımızdan bahsettik.

Yazıktı bana, bu iki oğlan tatil yaparken ben tatil süresinin çoğunu çalışarak geçirecektim ve o ikisini feci özleyecektim. O da uzak mesafe bir ilişki yaşıyordu (sevgilisi sanırım Almanya'da) ve özlemin ne demek olduğunu biliyordu.

Öğretmen o an içimi ısıtan bir şey söyledi. Tam kelimesi kelimesine anlatamam, üzerinden neredeyse iki ay geçti ama en azından bende bıraktıklarını, zira tam olarak bizi anlatıyordu, ifade edebilirim...

29 Eylül 2014 Pazartesi

Domates

Daha az düşünenlerin neden mutlu olduğunu anlayabiliyorum.Az düşünce, az kuruntu, az yorgunluk (çünkü kafa yorgunluğu hiçbir şeye benzemez…)
Korkunç bir Cuma günüydü. Akşam son yılların en şiddetli mide ağrısı geçmek bilmedi, ben diyeyim reflü sen de gastirit. Ama Cumartesi Arca ile çok keyifli bir gün geçirdik. Piyano dersinden sonra gezdik, alışveriş yaptık, yemek hazırladık, Atlas Çocuk dergisinin verdiği çıkartmalı Türkiye haritasıyla uzun vakit geçirdik. Hangi yörenin nesi meşhurmuş, sor Arca’ya anlatsın. Truva atının hikayesini defalarca anlattırdı. Digiturk’ü tamire gelen abiler de Arca’nın sorularından nasibini aldı, biri Karslıymış, sınır köyünde yaşarlarmış, Ermenistan’ın dibi, iki halk birbirine el sallarmış, düşün o kadar yakın. Arca’nın çok ilgisini çekti.Önünde harita elinde yer küre, hiç bitmeyen sorular, meraklar meraklar… Gezgin mi olacak acaba, ne olacak çok merak ediyorum.
Boktan bir düzende, boktan bir memlekette yaşıyoruz ama insan çocuğu oldu mu, iyi ki doğurmuşum lan diyor! İyi ki…
Çocuk deyince...