İlk ne zaman okuduğumu hatırlamıyorum, ya da kaç defa okuduğumu ama kitap kulübünden “hafiften aşka dalalım, biraz da klasiklerden gidelim, Jane Austen nasıldır, okuyalım mı” gibi sesler yükseldiğinde akan sular durdu. Tabiri caizse atladım. Defalarca okuduğumdan karar verilen çeviriyi edinmeye bile gerek görmedim.
31 Ekim 2013 Perşembe
30 Ekim 2013 Çarşamba
Rötar
Bu rötarın diyete başladığım güne denk gelmesi pek fena oldu zira havaalanında gıdadan yana seçici olmayı sevmem. Bok boğazlılığıma hizmet edecek iğrenç zevkler peşine düşerim. patates bira gibi, bol soslu spagetti ve şarap gibi, kahve yanına bol çikolatalı atıştırmalıklar gibi… hayır en çok bira patates…. Instagramda paylaştığım bira karelerinin çoğu havaalanlarının fahiş fiyatlı food courtlarında çekilmiştir. daha güvenlik kontrolünden geçerken biranın kokusu gelir burnuma. Zaten bugün de rötar olacağını bileydim, diyet dürüm beyaz şarap ikilisinin suratına bakmazdım
25 Ekim 2013 Cuma
Dumur diyalog #110
Sigara içerken yakaladığı babasına "ya baba içme sigara çok zararlı"
İ: Tamam Arca haftada sadece bir gün benimle uyuyacağına söz ver, bırakıyorum bak hiç içmeyeceğim.
A: Öf iyi tamam iç o zaman!
23 Ekim 2013 Çarşamba
çok çocuklu aile simülasyonu
Bayram tatili hiç çocuksuz kalmadı bizim ev. Arca'dan bahsetmiyorum canım o bizim evin demirbaşı:) kuzenlerden, arkadaş çocuklarından bahsediyorum.
Önce Duru(7) ve Doruk (4,5). İlker’in babalarıyla işi çıktığında hiç tereddüt etmeden bize gelsinler dedim. Zeynep’in çalışması gerekiyordu, Tea&Pot arife günü açıktı, anneannelerinin ise sabahtan işi vardı, birkaç saat dediler. Oyun oynadılar, çizgi film izlediler, yemek yediler, atıştırdılar. Arca bana bir saniye bile yanaşmadı. Neredeyse üç olmuştu saat, içimden herhalde anneannelerinin işi uzadı diye geçirdim, zira babaları beni arayacak, onları bırakmam gereken yeri ve saati bildirecekti. Hiç umursamadım, ne olacak mis gibi oynuyorlardı.
Babet
Toplu taşımaya geçtim beridir beni ziyadesiyle yoran tek konu ayakkabı. Yazın iyi kötü parmak arası terliklerle işe gidip geldim. (ofiste topuklu giyiyoruz o kadar da şuursuz değiliz:P) Gel gör ki havalar soğudu. Tamam, takım elbisenin altına spor ayakkabısı geçirecek kadar rahat bir insan olabilirim ama tekinsiz kombinimle otobüsteki lise öğrencilerinin alenen dalga geçtiğini görmezden gelecek kadar da vurdumduymaz değilim.
22 Ekim 2013 Salı
Yazmak istemiyom! Küstüm oynamıyom!
Bak başlıkta bile “yorum” yerine “yom” ile bitirmemden anlaşılmış olmalı ki harbiden “istemiyorum” yazasım bile yok.
Sen bilmezsin ben İstanbul Türkçesiyle filan konuşmam. Geliyom- gidiyom- yapıyom- yapcam- gelcem der kısadan giderim.
Yeni şarkılardaki o kafiye tutturma modasıyla da ilgisi yok, doğuştan yani, sonradan olma değil. Bunu fark etmem için taşradan ayrılıp okumak için İstanbul’a gitmem gerekmiş, İstanbullu bir arkadaşım benim kestirmeden Türkçemle dalga geçtiğinde noluyoz :P demiştim. Bakma şimdi hanım hanım konuşmaya kasıyorum, uzun kelimelerle anlatıyorum meramımı ama içimdeki taşralı hala yerinde sayıyor.
21 Ekim 2013 Pazartesi
Gıcık yazı :S
Tatil bitti, yeayyyy çocukları okula kocayı işe postaladım diyenler, beni teselli edecek güç sizin damarlarınızdaki asil kanda mevcut değil. Hatta hiç kimsede mevcut değil, o He-Man veledi gelsin güç bende filan desin mesela, yürü git derim.
12 Ekim 2013 Cumartesi
Dumur diyalog #109
Y: eve gidince kekle keyif yapalım çay mı süt mü mandalina suyu mu?
A: mandalina suyunu tercih ederim
.....
Annesinin ayakları için; "ay senin pis kokulu ayaklarını seveyim"
......
10 Ekim 2013 Perşembe
9 Ekim 2013 Çarşamba
İlk yemeğim: Patates kömürü
'90'ların başı, ortaokul yılları. Okulun açılmasına pek az bir zaman var. Ya anneannem ya da dedem hastaneye yatırılmış, annem ve teyzem refakatçi, eve gelemiyorlar. Kızları bir evde toplamışlar, birbirimize göz kulak oluyoruz, ablam, ben ve teyzemin kızı.
Ablam kıyamam o yıl üniversite sınavına girecek, dershaneye gidiyor, boyuna ders filan çalışıyor, bize katiyen takılamıyor. Biz Zühre ablamla Perşembe pazarına gidiyoruz, markete gidiyoruz, evin işini gücünü yemeğini yapacağız, özgüven zirve! Kıvıramadık mı pazardaki teyzelere soruyoruz, “fasulyeyi nereden alalım?” , “hangi tezgahın domatesi güzel?”
Anne olunca öğrendim
Anne olunca anlar mısın anlamaz mısın bilemem ama eşek gibi öğreniyorsun bazı şeyleri.
Mesela “seni hiç sevmiyorum!”lar zamanla acıların çocuğu tonundan “sen beni hiç sevmiyorsun”lara dönüşüyor.
El kadar velet dersin, allah seni inandırsın seçim zamanı ekranda ağlayan politikacıların duygu sömürüsü bizimkinin yanında devede kulak! Anne olunca sesini yükseltmemen gerektiğini öğreniyorsun. Yiyorsa yükselt, “sen beni hiç sevmiyorsun”la başlayan cümlelerin iç acıtıcılığıyla bak bakalım baş edebiliyor musun?
8 Ekim 2013 Salı
“Bir çocuğa nasıl davranman gerektiğini bilmiyorsun!”
Hani öyle kalırsın, hani ne diyeceğini bilemezsin, bakarsın oğlanın suratına. “Etraftan ne derler?” diye çekinmekten çoktan vazgeçmişsindir de böyle bir tepki eşekten düşmüşe döndürür adamı. Bunu hak edecek bir halt ettiğin de yoktur ha!
Dürümünü tam istediği gibi yaptırtmana rağmen masadaki turşu ve elindeki ayran daha cazip gelmektedir cüceye. Bir söylersin, iki söylersin, ı-ıh yok oralı olmaz. Dahası gözünün içine baka baka hüpletir ayranı. Sonunda sabrın taşmıştır. Önünden turşuyu elinden ayranı alır, masanın öte yanına koyarsın ve “yemeğini ye!” dersin.
4 Ekim 2013 Cuma
O zaman Carpe Diem bebeyim!
Kitap kulübü toplantısı…
Leyla Erbil’den Tuhaf Bir Kadın… Mekan ORA LAHMACUN
(Güleni tepelerim! Hayır, biz böyle kitap kulübü edebiyat tartışması, Tea&Pot’ta bitki çayı demlenmeleri filan… entel mi görünüyoruz oradan? Hayır, bacım seni temin ederim ki değiliz, katiyen değiliz! İşten çıkmış karnı aç bir avuç kadınız.)
3 Ekim 2013 Perşembe
Dağınık darmadağınık
Kredi kartı ekstrem gelmiş. ŞOK!
Bir yanlışlık var dedim, İlker of boşver dedi. Tek tek her kalem harcamayı didikledim. Arca’nın ayakkabıları, benim fahiş fiyatlı çantamın bile taksiti var. Hemen hiçbir kampanya fırsatını kaçırmadığımdan tutarın üçte biri kitap. Bu ay vicdan yapmışım Arca’ya da üç tane kitap almışım Allah için.
2 Ekim 2013 Çarşamba
Türkiye'yi izlediniz.
Arca babasının göğsü ile göbeği arasına yatmaya bayılır. Ölmek üzereyken tam da oraya yatmaya alışmış oğlanın babasının tabutuna yine öyle kafasını koyması... Çok hazırlıksız yakalandığım bir sahneydi. Yerin altında ilerlerken metronun diğer yolcuları gözyaşlarımı görmesin diye güneş gözlüklerimi taktım. Çenemden süzüldü, gören oldu mu bilmem.
1 Ekim 2013 Salı
İçimde bir sıkıntı? ne diyelim, hayırlara vesile
Üzerimizde kolsuz bluzlar altımızda etek, yazdan kalma bir hava, sohbet ediyoruz havadan sudan, yok özellikle havadan. Tamam sıcak, tamam güneşli falan ama bir baskınlık vardı havada. Yağsa rahatlayacak mı?
Bende de aynı havalar bu aralar.
Büyüyünce böyle bir anne olmak istiyorum
Ekrana baktım baktım ve gayri ihtiyari "büyüyünce böyle bir anne olmak istiyorum" dedim. Öylesine çıkıverdi ağzımdan hiç düşünmeden. Gerçi düşünmüşüm demek ki, demek ki bilinç altımda bir yerlerde Arca bir yetişkin olduğunda nasıl bir anne olmak istediğime dair ipuçları biriktirmişim ve yirmibeş sene sonraki Yeliz ve Arca ikilisini karşımda sohbet ederken bulduğumda dökülüvermişim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)