Bizim test sonuçları 5.günde (pazartesi) negatifi gösterince biz bir sevin bir coş bir “covid bize komaz” hallerine gir, koş Çeşme’ye derken….
21 Temmuz 2022 Perşembe
18 Temmuz 2022 Pazartesi
Covidgiller
“Semptom var mı semptom?”
Son beş gündür yedi kişi birbirine bu soruyu soruyoruz.
Çarşamba öğleden sonra memlekete intikal eder etmez annemlerin yazlığına gittik. Sekiz kişiyiz, ablamlar, annemler, biz… yemekler yendi, okey masaları kuruldu.
17 Temmuz 2022 Pazar
3N1K
Bir haftalık yaz bekarlığımda, sadece çalışmadım.
Uzun yürüyüşler yaptım (sadece 1 defa), kuaföre gittim (hiç aklımda yokken geçerken uğradım, tatil dönüşü geleceğim derken kendimi kuaför koltuğunda buldum), flamanca online derslerimi bitirdim, hocayla vedalaştık, halbuki ne güzel ingilizcemizi geliştiriyorduk, (allah anamdan babamdan razı olsun beni okutmuşlar da ingilizce öğrenmişim küçükten, bende dil becerisi sıfır! bu ülkenin dillerinden bari birini olsun öğrensem ama nasıl olacak bilmiyorum) , muhteremin diyeti kapsamında aylardır yiyemediğim kadar çok makarna yedim ve buna rağmen 1 kilo verdim(işte bunlar hep stres) , bol bol okudum bol bol film izledim…
Ne okudum?
Öncelikle Yazarlarevi Cinayetini bitirdim. Gayet güzel kitap çok tavsiye ederim, ama ben zaten Oya Baydar ne yazsa okurumculardan olduğum için tavsiyem normal.
Eşzamanlı olarak Murakami’den Zemberekkuşunun güncesini okuyorum. Nasıl olsa kindledan tatilde yolculukta okurum, diğerini hardcopy hamallık etmeyeyim diye murakamiyi park etmiştim. Şimdi uçakta devam ve gerçekten şahane gidiyor. Murakami’nin anlatımının yalınlığını mekansızlığına bağlıyorum. Yani ikinci plana atması, mekanı kafamda canlandırmak uğraşmamama ve aslında ne anlatmak istediğine yoğunlaşmama yarıyor. Ya da belki ben bir tarafımdan uyduruyorum adamın öyle bir derdi yok.
Diğer eş zamanlı kitap Ece Temelkuran’ın son kitabı. Akşam yatmadan önce birkaç sayfa okuyabiliyorum. Neden bilmiyorum Ece’nin bu kitabını okumakta zorlanıyorum, ya da zorlama bir dil gibi geldi. Ay bilemedim, daha başındayım ve tatilden dönünce devam edeceğim. Belki de uyku öncesini kasmamalı.
Bir de Austin Kleon - Show your work kitabı var ama onu ayrı bir posta bıraktım.
Ne izledim?
Gülmek yok! Dawson’s Creek. Neden? Yani kırk küsür yaşında neden onbeşlik ergenleri izliyorsun ? Bilmiyorum, mal mal televizyona bakarken odağımı Friendsten değiştirdim o kadar.
Ah bir de kulüp kızlarıyla kitaptan başka şeyler de konuşalım kapsamında “ayrı dünyalar” (orijinal adı: Ouistreham) izledim. Çok düşündürücü, çok incelikli bir filmdi. Oyuncular için söylenecek hiçbir şey yok. Lakin konu yeni değildi. Böyle bir Yeşilçam filmi vardı, başrolde Ediz Hun sanırım, çingene mahallesine onlardan biri gibi giriyor yazar ve fakat kıza aşık oluyor işler sarpa sarıyor. Dediğim gibi konu aynı ama dokundurulanlar ve de oyunculuklar birini Yeşilçam eskisi birini eleştirmenlerden tam not klasmanına koyuyor.
14 Temmuz 2022 Perşembe
Uçaktayken
Dün akşam ofisten çıkarken hala “gidiyorum ama hiç içim rahat değil, yapabilecek misiniz, size güvenebilir miyim” diyordum, arkadaşların içinden “gitse de kurtulsak” dediğine eminim.
10 Temmuz 2022 Pazar
tatile doğru
İlker ve Arca memlekete geçen salı intikal ettiler. Bu yıl öyle 6 hafta tatil yok bana, bütün yazı benimle Brükselde geçirmelerini bekleyemeyeceğimize göre kurbandan yırtmanın keyfini çıkarıyorum. Evet bildiniz, ben bayram (özellikle kurban) gelenek sevmeyen birisiyim. İşlerin yoğunluğu bahanem oldu.
Yaz bekarı haftası kapsamında ne yapacağımı soruyorlar, "çalışacağım" diyorum. Nitekim çalıştım da evet pazar akşam üzeri mesaimin bitiminden bildiriyorum. Bir tatile çıkarken hiç bu kadar aklım zihnim işte kalmamıştı. Pek çok sebebi var ama en önemlisi son birkaç haftamı yiyip bitiren proje.
Bugün sabah sayfalarımı yazarken, şunu fark ettim. Sebep o proje değildi, aslında bu fucked up durumu son bir yılın sonuçlarından biri sadece.
Geçen yaz tatilinden bugüne, gerçekten çok zor bir yıl geçirdim ben.
3 Temmuz 2022 Pazar
Yazarlarevi Cinayeti
Ne üşüten ne de terleten… tazecik bir hava var. Terastaki kanepede ayaklarımı uzatmışım, içeriden muhteremin deneysel bir tarifi yaklaşık iki saattir bir döküm tencerenin içinde ve de fırında pişiyor. Koku tarif edilemez bir cezbetme kudretinde.
Deneysel çünkü tavuk butlarını osso buco sosunda pişiriyor. Bu da beyaz şarabın, taze baharatların düşük sıcaklıkta butlara nüfuz etmesi demek. Yaklaşık bir saattir, bu kokuyla ağzım sulanıyor, yiyeceğimi bilmesem rahatça işkence derim. Acaba komşular ne hissediyor? Kokuyu açık pencerelerden evlerine davet etmişlerdir, eminim.
2 Temmuz 2022 Cumartesi
3N1K temmuz
Temmuza girdik, temmuz mu bana girdi… hiç bilmiyorum. İşteki son iki haftanın stresi, günde 12 saate çıkan çalışma, vesaire… ve hala da bitmiş değil. Ben tatile çıkıncaya kadar bitecek mi , bilmiyorum. Orta kademe yöneticiliği tecrübe ettiğim bu sene beni çok silkeliyor. Eğitimsiz, el yordamıyla yöneticilik, lider olmak isterken insanların hayatına eden bir müdürümsü olma endişesi, ve nihayetinde tüm sorumluluğun altında ezilme durumları … evet herkesin tatil telaşına, proje teslim tarihlerine, sağdan soldan çekmelerine bir de stratejik kaygılar eklenince… aman ne sen sor ne ben söyleyeyim. Acaba diyorum, Cerenin geçen posta yorumundaki göçmen beyaz yakalı ben miyim? Ama sonra bakıyorum, hayır, bizim ofisteki japonları görünce ben epey Avrupa’lıyım, en azından ofiste yatmıyorum- yani henüz yani şimdilik - :)))
Yorum demişken…. Benim blogda yorumlarım 14 senedir açıktır, insanlar neler yazdılar… cevap vermesem de silmedim. Ama son zamanlarda sürekli bir spam/reklam…. Çöplüğe döndü yorumlar. İşte bu yüzden denetim getirdim. Önce okuyup sonra yayınlıyorum. Bu, yıllardır okuyup yorum yapan arkadaşlarıma garip gelmiş olabilir, açıklamak istedim. Bir de ben de telefondan yorum giremiyorum, lanet olsun! Hep atıyor beni. Bilgisayardan sorun yok ama bilgisayar da öldü o yüzden çok zor cevap yazıyorum, çok özür dilerim.