An itibariyle… İlker Sugar Crush oynuyor, Arca deli
sorularıyla babasının sabrına ömür testi yapıyor ve İlker bazen Arca’nın
kendisini ziyadesiyle yorduğundan yakınıyor. Ben? Sindim okuma köşesine, ışığı
bile açmıyorum beni unutmuş olmalarını umuyorum. Zira yaklaşık yarım saat önce
Arca’ya “bu benim dinlenme saatim bana ilişme” şeklinde ültimatom vermiştim.
Beni okuyor sanıyorlar, ama ben sosyal medyada fittiri dünya:P Hava da karardı
hafiften açtım bilgisayarı.
Parmaklarım deli yazmak istiyor, zihnim sürekli neler
yazacağıma karar vermekle meşgul. Ben ise…
Evet yakalandım. Arca geldi ve “aa annem ne yazıyorsun? Ben
de yazacağım!” diyerek tepeme çıktı, götüyle kendine koltukta yer açtı ve göz
açıp kapayana kadar beni koltuktan şutladı. Hadi bilgisayarı alıp sineyim başka
köşeye diye düşünürken görmezden gelmem mümkün olmasın diye salonun orta yerine
yığdığım ve İlker’in gün içinde bir kısmını yaptığı ama yarısından fazlası bana
göz kırpan çamaşır sepeti ile göz göze geldik. Dün aynı saatlerde kitabın son
sayfaları ütüye – tabii ki – tercih edilmişti. Bugün sepetin dibinin görülmesi
gerekiyordu. Gördüm.
Yani bu paragraftan itibaren Arca’nın beni koltuktan
şutladığı zamanın üzerinden epeyce geçmiş bulunuyor. Ne yaptın dersen… Efendime
söyleyeyim…