Poyrazların geldiği gün...
Y: Annecim dergilerini arkadaşına da göster istersen
A: Arkadaş değil o! KARDEŞ!
30 Ocak 2012 Pazartesi
29 Ocak 2012 Pazar
"iki" dolap kitap
"Bir dolap kitap" blogunu bilmeyen var mı?
Çocuk kitabı denince akla...
Tamam şimdi buldum !
Hemen onun adı gelir :)
Çocuk kitabı denince akla...
Tamam şimdi buldum !
Hemen onun adı gelir :)
28 Ocak 2012 Cumartesi
27 Ocak 2012 Cuma
"Arca, oğlum, senin annen bir salaktı!" Vol.8.1-8.2
Benim salaklıklarım annelik kimliği ile sınırlı değil katiyen, kendimi aştım artık. Hayatın her branşında şampiyonluğa oynuyorum.
Geçenlerde arabanın sigortasını ödemişiz, ruhsatın içine koy diye tembihledi İlker, ama ben unuttum sanıyorum. Çıktık yola, önümdeki yayaya yol verdim diye arkamda terbiyesizin biri kornaya bastı. Bir el kol hareketi yaparsın, ama nasıl saydırıyorum dikiz aynasından. Sağımda durdu, trafik polisiydi, haaasssss….
Geçenlerde arabanın sigortasını ödemişiz, ruhsatın içine koy diye tembihledi İlker, ama ben unuttum sanıyorum. Çıktık yola, önümdeki yayaya yol verdim diye arkamda terbiyesizin biri kornaya bastı. Bir el kol hareketi yaparsın, ama nasıl saydırıyorum dikiz aynasından. Sağımda durdu, trafik polisiydi, haaasssss….
26 Ocak 2012 Perşembe
"Arca, oğlum, senin annen bir salaktı!" Vol.7.1-7.2
Evet evladım senin annen harbi salak!
Hatta saftiriğin önde gideni, bayrak sallayanı!
Hatta saftiriğin önde gideni, bayrak sallayanı!
BAM! ATEŞ!
Parmak hesabı yapıyorduk İlker'le. Mart ayına kadar iki defa daha böyle ateşlense yırtarız. Ocak ayını böyle kapatırız... diyorduk geçen defaki hastalıkta. Ayını doldurmadı bu sefer.
Bir gün, bir enfeksiyonu kimden nereden kapmış olabileceğini intikam tıslamasıyla sormuştum Arca'nın doktoruna. O da "ne yapacaksın? intikam mı alacaksın?" demişti, gülmüştük. An itibari ile böyle bir hissiyatın içindeyim. Aynı soruyu bugün sorsa, "evet" diyebilirim, zira böyk geldi.
Yine de beterinden saklasın diyoruz, şükrediyoruz.
Bugün doktoru arayıp haber verdik durumu. Bugün 42,3 C'lik bir ateşi düşürdüğünü anlatmış İlker'e. 38'i bile beklemeyin, takibi sıkı yapın, tedbiri bırakmayın demiş. Feci bir salgın varmış.
Arca hasta olduğunda çalışan anne olmaktan nefret ettiğimi daha önce de söylemiştim. Yine söylüyorum. Çünkü ben artık işyerime "çocuğum hasta, gelemiyorum" demeye utanıyorum. Çünkü anane babane bakıcı baba... kimse fark etmiyor, beben hastaysa annesini istiyor işte o kadar!
Canım sıkkın. Yazdım rahatladım, gözlerim kapanıyor, gidip yanına kıvrılacağım saat başı kalkmak üzere bir süreliğine gözlerimi yumacağım.
Bir gün, bir enfeksiyonu kimden nereden kapmış olabileceğini intikam tıslamasıyla sormuştum Arca'nın doktoruna. O da "ne yapacaksın? intikam mı alacaksın?" demişti, gülmüştük. An itibari ile böyle bir hissiyatın içindeyim. Aynı soruyu bugün sorsa, "evet" diyebilirim, zira böyk geldi.
Yine de beterinden saklasın diyoruz, şükrediyoruz.
Bugün doktoru arayıp haber verdik durumu. Bugün 42,3 C'lik bir ateşi düşürdüğünü anlatmış İlker'e. 38'i bile beklemeyin, takibi sıkı yapın, tedbiri bırakmayın demiş. Feci bir salgın varmış.
Arca hasta olduğunda çalışan anne olmaktan nefret ettiğimi daha önce de söylemiştim. Yine söylüyorum. Çünkü ben artık işyerime "çocuğum hasta, gelemiyorum" demeye utanıyorum. Çünkü anane babane bakıcı baba... kimse fark etmiyor, beben hastaysa annesini istiyor işte o kadar!
Canım sıkkın. Yazdım rahatladım, gözlerim kapanıyor, gidip yanına kıvrılacağım saat başı kalkmak üzere bir süreliğine gözlerimi yumacağım.
25 Ocak 2012 Çarşamba
Ben Yeliz. Ben bir köpekfobikim!
Yıl… Valla yıl kaçtı bilmiyorum ama ilkokul zamanıydı sanırım, alıştırma tekerleklerini bisikletimden yeni çıkarmıştık. Yazlık şimdiki gibi insansız ev yığını değildi, az ev çok insan bir beldeydi. Bakkal benim görevim, katiyen kimseye bırakmıyorum. Yolum da belli, arabaların geçtiği yol taşlık, dengemi kuramam diye bisikleti elimde toprak futbol sahasına kadar yürütüyorum, sahada sürüyorum. Bir öğlen vakti hemen herkes sahilde, bense tıkır tıkır kırmızı bisikletimi o taşlık yolda yürütürken arkamda bir ses duydum, pıt pıt pıt…
Bebelere faydalı bilgiler kılavuzu Vol.2
Bu bir "Arca diyor ki..." postudur.
Dün,
- Yemeğin – içeceğin içinde ilaç olduğunu nasıl anlarsınız?
- Şuruptan yırtamıyor musunuz? Süreci zehir ederek kaçınılmaz sonu eğlenceye dönüştürün!
konularını masaya yatırmıştık.
Bugün yepisyeni taktiklerle karşınızdayım!
- Anne babanızın üzerinizde uyguladığı yöntemleri gerisin geri iade teknikleri.
- Annenin kararlı olduğunu anlamanın yolları
- Yemekte pazarlık sanatı
24 Ocak 2012 Salı
Bebelere faydalı bilgiler kılavuzu Vol.1
Bu bir "Arca diyor ki..." postudur.
Hepsi ve daha fazlası!
- Yemeğin – içeceğin içinde ilaç olduğunu nasıl anlarsınız?
- Şuruptan yırtamıyor musunuz? Süreci zehir ederek kaçınılmaz sonu eğlenceye dönüştürün!
- Anne babanızın üzerinizde uyguladığı yöntemleri gerisin geri iade teknikleri.
- Annenin kararlı olduğunu anlamanın yolları
- Yemekte pazarlık sanatı
Uğurlar olsun
...
15 yaşındaydım. Dolayısı ile delillerin "süpürüldüğü"nü ve devlet büyüklerinin katillerin yakalanmasının "namus borcu" olduğunu söylediklerini gayet iyi hatırlıyorum.
Ben hatırlıyorum da namusu üzerine söz veren devlet büyükleri hatırlıyor mu acaba?
Sahi ne çok zaman geçti üzerinden, değil mi?
Uğurlar olsun
...
15 yaşındaydım. Dolayısı ile delillerin "süpürüldüğü"nü ve devlet büyüklerinin katillerin yakalanmasının "namus borcu" olduğunu söylediklerini gayet iyi hatırlıyorum.
Ben hatırlıyorum da namusu üzerine söz veren devlet büyükleri hatırlıyor mu acaba?
Sahi ne çok zaman geçti üzerinden, değil mi?
Uğurlar olsun
...
23 Ocak 2012 Pazartesi
Haftanın okuyanı
Blog dünyasına "haftanın okuyanı" konseptini armağan eden sevgili Leylak Dalı'na ithaf olunur:)
Yer: Ela'ların evi
Doğum günü partisi
Arca Ela'nın kitaplığından bir kitap kapıp gelmiş.
Okurken, birer ikişer bütün parti ahalisi toplanmış başımıza ve sevgili Elif de deklanşöre basmış.
Basarken "seni haftanın okuyanı seçtim" diyordu.
Sosyal cücenin hafta sonusu
Aylardır bir araya gelemeyen dostların kaynaşma gecesinin adresi bizim evdi Cuma akşamı. Arca ile Poyraz pek sevişgen bir akşam geçirdi. Sıfır arıza! Arca uyuduktan sonra Poyraz epey zorlandı uyumaya ve ciddi arıza çıkardı, haklı olarak. Bebek bekleyen Gül ve Orçun için National geographic tadında ve öğreticiliğinde bir belgesel, bir ön gösterim idi.
22 Ocak 2012 Pazar
Bu pazar : Sığacık
Bu manzaraya karşı tekne hayalleri kurduk. Sahi bu pazar tam balık havasıydı. Teknemiz olsa, buradan kalkıp teknede piknik yapıp, balık tutup dönerdik muhtemelen.
televizyon, giyim kuşam... kısaca geveze blogger'ın gece mesaisi
Geçenlerde İlker saçma sapan bir program izliyor ligtv'de. Bunu da anlamış değilim. Hani izleyecek bir şey yoksa televizyonu kapat, yani illa ki ses olmasını için sürekli açık durmasının manası ne? İlker TV karşısında uyuyakaldıysa bile açık olacak, uyku probu gibi, kapattın mı açıyor gözlerini. Bu "açalım ses olsun" olayına aşinayım ben. Bizim evde dört televizyon vardı vaktiyle. Evet dört kişi yaşıyorduk ve dört televizyonumuz vardı, kişi başı bir televizyon.
20 Ocak 2012 Cuma
Tehdit çaresizlerin başvurduğu bir yöntemdir
“Tevazu gösteremeyeceğim çok pis taktik yapar, cüceyi ters köşeye yatırır ne yapar ne eder dediğimi yaptırırım” alt metni ile (yok yav resmen açık açık!) burada atıp tuttuğum çok oldu, biliyorum. Daha dün ukelalık yapıyordum değil mi? Çok pis cüce kafalarım diye?
Bilen bilmeyen de beni böyle cool – relax ortaya karışık bir şey zannedecek. Biliyorum yazdıklarımı okuyunca benim bile totom hafiften kalkıyor, vay be! diyorum.
Lakin iş benim işbilirliğimle işbitiriciliğimle bitmiyor. Dünya etrafımda dönmüyor, kısacası. Bir de madalyonun cüce tarafı var.
Bilen bilmeyen de beni böyle cool – relax ortaya karışık bir şey zannedecek. Biliyorum yazdıklarımı okuyunca benim bile totom hafiften kalkıyor, vay be! diyorum.
Lakin iş benim işbilirliğimle işbitiriciliğimle bitmiyor. Dünya etrafımda dönmüyor, kısacası. Bir de madalyonun cüce tarafı var.
19 Ocak 2012 Perşembe
Geliş gidiş ben bu bebeye alışveriş olayını çözdüm şerefsizim.
Belli mağazalarda ne zaman nasıl ucuza uygun üst baş alınır küçük bir el kitabı filan yazabilirim.
Hatalar yapmadım mı? Elbette yaptım ama çok sistematik çalışarak takibi elden bırakmayarak kaliteyi ucuza mal ettiğimi düşünüyorum, bu da şimdilik yeterli.
Bir de işin sırrı bokunu çıkarmayacaksın. Ucuzluk var diye kökünü kuruttun mu astarı yüzünden pahalıya gelir yazık olur paracıklara.
Kendim için ilk indirimden önce çöp almazken boyu dize gelmiş eşofmanı pek tabii indirime kadar giydiremiyorsun cüceye.
Çok pis cüce kafalarım!
İlker geçen gün Arca’nın az buçuk mal olduğuna karar verdi.
Pek bozuldum. İnsan “karıcığım pek akıllısın” der, değil mi?
İşin şakası bir yana Arca’nın çok zeki olduğunu düşünmüyorum (olmasın aman) ama çok da mal değil be, sadece biraz … Ne bileyim… Dur birkaç örnek vereyim.
Pek bozuldum. İnsan “karıcığım pek akıllısın” der, değil mi?
İşin şakası bir yana Arca’nın çok zeki olduğunu düşünmüyorum (olmasın aman) ama çok da mal değil be, sadece biraz … Ne bileyim… Dur birkaç örnek vereyim.
18 Ocak 2012 Çarşamba
Dumur diyalog #40
İlker benimle uğraşıp dururken, "annecim baban bugün formunda maşallah" dedim.
Arca, "Forum'a gidelim!"
.........................................................................................................................................
Arca, "Forum'a gidelim!"
.........................................................................................................................................
17 Ocak 2012 Salı
Nergis
Kokusu geldi mi oralara?
Yanımdan ayırmıyorum. Evin içinde nereye gitsem, nergis dolu vazo benimle oraya geliyor. Suyuna şeker bile attım daha uzun ömürlü olsunlar diye. Birkaç dal yanıma almayı bile düşündüm, ofise. Ben ki ofisteki masamın üzerine kişisel eşya pek koymam, çocuğumun fotoğrafı yok daha ne diyeyim ama birkaç dal nergis ...
Yanımdan ayırmıyorum. Evin içinde nereye gitsem, nergis dolu vazo benimle oraya geliyor. Suyuna şeker bile attım daha uzun ömürlü olsunlar diye. Birkaç dal yanıma almayı bile düşündüm, ofise. Ben ki ofisteki masamın üzerine kişisel eşya pek koymam, çocuğumun fotoğrafı yok daha ne diyeyim ama birkaç dal nergis ...
Günün çorbası büyük bir sır perdesini aralıyor!
Aslında bütün veriler elimizdeydi. Kiminle konuşsak, kiminle dertleşsek hep aynı sorun çıkıyordu karşımıza : ÜST SOLUNUM YOLLARI ENFEKSİYONLARI
Bebelerimize musallat olan canımızdan bezdiren bu ana başlık altındaki illet, özellikle okulöncesi çocukları hedef alıyordu.
Ana babalar enfeksiyonsuz geçen her gün için Allah’a şükrediyor, antibiyotik olasılığına karşı tetikte bir hayat sürüyorlardı.
16 Ocak 2012 Pazartesi
Yaratıcı drama mı? almayalım bizim cüce kitabını yazıyor.
Yazıyor şerefsizim. Oğlum diye demiyorum, ben hayatımda bu kadar pislik, bu kadar içten pazarlıklı, bu kadar oyuncu, bu kadar şerefsiz bir yer cücesi daha görmedim.
Pazar gecesi İlker'e "biz bu oğlanı niye yaratıcı drama derslerine sokmuyoruz yavrum, satrançtan daha başarılı olur, yeminlen" dedim. Cevabı "Arca ancak o derse ders vermeye girer!" oldu. Haksız da sayılmaz.
Pazar gecesi İlker'e "biz bu oğlanı niye yaratıcı drama derslerine sokmuyoruz yavrum, satrançtan daha başarılı olur, yeminlen" dedim. Cevabı "Arca ancak o derse ders vermeye girer!" oldu. Haksız da sayılmaz.
Urla
Cumartesi günü kaçırdığımıza pek üzüldük. Yağmurlu ama ılık bir gündü. Bu aralar böyle ılık bir gün bulmak zor.
Arca'yı günlerdir dışarı çıkarmıyoruz, malum ateş perşembe günü bile vardı. Halbuki nasıl istiyorum oksijene kavuşsun ciğerler... Olmadı.
Arca'yı günlerdir dışarı çıkarmıyoruz, malum ateş perşembe günü bile vardı. Halbuki nasıl istiyorum oksijene kavuşsun ciğerler... Olmadı.
15 Ocak 2012 Pazar
Neşeli ol ki genç kalasın
Bu dünyadan da zevk alasın….
Şarkının devamını katiyen hatırlamıyorum. Ama süper tespit! Eminim İsviçreli bilim adamları bunu bilimsel olarak test edip onaylamıştır.
14 Ocak 2012 Cumartesi
Tepside kalanlarda hala gozum var
Lazanya&kirimizi sarap
İlker diyette koruma programina girdi ilk kacamak ogununu lazanya ile kutlamaya karar verdik.
an itibariyle İlker maca dalmis Arca oyuna .... benimse aklim hala lazanyada:)
İlker diyette koruma programina girdi ilk kacamak ogununu lazanya ile kutlamaya karar verdik.
an itibariyle İlker maca dalmis Arca oyuna .... benimse aklim hala lazanyada:)
13 Ocak 2012 Cuma
Dumur Diyalog #39
Findus’u okurken yaşlı Pettson’dan ve yalnız yaşamasından yola çıkarak Nadire abla, “çevrede yalnız yaşayan biri var mı?” diye sormuş. Bizimki yok demiş. NA, babaannesini hatırlatmış. Arca, “Babanem yalnız yaşamıyor ki, Necla ile yaşıyor.” (Necla teyze babanenin genelde birlikte takıldığı komşusu)
Bir annenin evladına itirafları
Evladım, itiraf ediyorum… Dün akşam yatmadan önce okutmak istediğin dergilerin 3 tanesini yorganın altına saklamak suretiyle okumaktan yırttım. Bir defasında da seni “okuduk zaten” diyerek kandırmıştım. Utanıyorum.
11 Ocak 2012 Çarşamba
Ruhumu bir lezzete sattım!
Kim? Kimse hemen çıksın ortaya!
Ah ulan bir yakalasam çok fena yapacağım o veledi! Kim ulan kim o "Findus Kaybolunca" kitabını beğenen velet? Hanginizin bebesi? Hadi o beğendi, niye tavsiye ediyorsun be kadın?
Dedim ki kesin bizim Esra Özlem'in bebesi Ada'nın marifeti. Biz Ada ne okursa alırız kardeşim, kendisinin kitap zevki Arca ile tamamen örtüşür. Lakin Esra'nın o kadar acımasız olacağını sanmıyorum, o kadar olamaz. Hiçbir ana hiçbir anaya bu haksızlığı yapamaz. Başka biri olmalı ama kim!
Dedim ki kesin bizim Esra Özlem'in bebesi Ada'nın marifeti. Biz Ada ne okursa alırız kardeşim, kendisinin kitap zevki Arca ile tamamen örtüşür. Lakin Esra'nın o kadar acımasız olacağını sanmıyorum, o kadar olamaz. Hiçbir ana hiçbir anaya bu haksızlığı yapamaz. Başka biri olmalı ama kim!
10 Ocak 2012 Salı
"Hayat"
Az kalsın rafa kalkıyordu. Bu aralar aslında hiç öyle Ayşe Kulin filan okuyasım yoktu.
"Yüzyıllık yalnızlık"tan birkaç sayfa okumuştum bile.
Başarmış birilerinin hayat hikayesine ihtiyaç duyduğumda başucumdaki yerini almıştı. Bir de ihtiyaç duyulan kolay okunacak bir kitapsa seçimin Ayşe Kulin olması çok normal.
"Yüzyıllık yalnızlık"tan birkaç sayfa okumuştum bile.
Başarmış birilerinin hayat hikayesine ihtiyaç duyduğumda başucumdaki yerini almıştı. Bir de ihtiyaç duyulan kolay okunacak bir kitapsa seçimin Ayşe Kulin olması çok normal.
9 Ocak 2012 Pazartesi
Dumur Diyalog #38
A: Yemeğin yanında meyve suyu içelim
Y: Nerden çıktı annem meyve suyu? Hiç öyle meyve suyu içmezdin yemeğin yanında.
Y: Nerden çıktı annem meyve suyu? Hiç öyle meyve suyu içmezdin yemeğin yanında.
"Sümüğümü siler misin, annem?"
Tamam şifayı kaptım geldim, mikrobu eve ben getirdim de bu kadar mı intikam kokar kardeşim bu davranışlar? Bitirdi beni hafta sonu. Cumartesi iyiydik. Yani ben hastaydım, o keyifliydi, yırttık demiş olabilirim şuursuzluk işte, sus değil mi? Bir sus da bir defa da nazarın değmesin. Aman da benim keyifli çocuğum dememin üzerinden çok geçmedi, ateş 38'i geçti. ALKIŞ!
8 Ocak 2012 Pazar
deneme
iphone'dan post yazma ve hatta fotograf ekleme denemesi
anasinin pesinde atesli bir arca
bos isler pesinde bir yeliz
isinde gucunde bir ilker
pijamali bir pazar
anasinin pesinde atesli bir arca
bos isler pesinde bir yeliz
isinde gucunde bir ilker
pijamali bir pazar
Sürpriz günü
Kılım! son derece kılım bu sürpriz günü olayına. Kitap günü, süt günü, oyuncak günü eyvallah ama sürpriz günü iş başa düşüyor, sevmiyorum katiyen sevmiyorum.
Sürpriz günleri gerçekten sürpriz oluyor ... bize! Arca'dan çok bize, zira Arca yeni tatlarla tanışıyor canına minnet. Bizim onun reşit olasıya kadar mümkünse yanından geçmesine izin vermedğimiz yiyecekleri bir güzel okulda tıkınıyor.
Sürpriz günleri gerçekten sürpriz oluyor ... bize! Arca'dan çok bize, zira Arca yeni tatlarla tanışıyor canına minnet. Bizim onun reşit olasıya kadar mümkünse yanından geçmesine izin vermedğimiz yiyecekleri bir güzel okulda tıkınıyor.
7 Ocak 2012 Cumartesi
Ongun... Arca'nın yeni takıntısı
Arca'nın en çok uğraştığı ve bence en çok sevdiği arkadaşı Ongun. Arca'dan biraz daha küçük, ay farkı bile çok önemli onların yaşında, konuşmaya yeni yeni başlayan tatlı mı tatlı bir velet.
6 Ocak 2012 Cuma
Hipokrat kim yav?
Geçen akşam işten geldim soyunuyorum, İlker ile Arca da bizim yatakta boğuşuyor. İlker, bir anda "gel babacım senin boğazına bakalım, ne zamandır bakmadık" dedi. Ben noldu, ateş mi var, boğazı mı ağrıyor derken daha, İlker muayeneyi çoktan bitirmişti. Boğazlarda beyazlık vardı.
4 Ocak 2012 Çarşamba
Dumur diyalog #37
NA: hadi arca bana yilbasi hediyelerini goster
A: cok uzun surebilir
~~~~~~~~~~~~~
Y: hadi ben ise gidiyorum Arca, baban nerde
A: tuvalette babam ise gitmeyi unuttu
A: cok uzun surebilir
~~~~~~~~~~~~~
Y: hadi ben ise gidiyorum Arca, baban nerde
A: tuvalette babam ise gitmeyi unuttu
"Anne" olmaya yüklediğimiz anlam
Çok mu üstüne düşüyoruz bu "anne" olmanın? "Ben" gitti ve yerine "anne" mi geldi? "Annelik" yüklediğimiz anlamın altında eziliyor kimi zaman. Bu kadar "anne" olunca kendimizden ne kadar uzaklaşıyoruz, hatta mesleğimizden, şüphelerimizden ...
Mesela yardım isteyen bir "anne" ise akan sular duruyor. Sözde talep çocuklar içinse araştırmak aklımıza gelmiyor. Belki geliyor ama sonra şüphe duyduğumuz için utanıyoruz, "acaba"mızı kendimize saklıyoruz. Geçtiğimiz aylarda yaşanan olay buydu işte. Yardım edenlerin arasında profesyonel meslek yaşamlarında "acaba"yı düstur edinmiş kadınlar vardı ama "anne" olarak yardım ettiler, sualsiz. Vicdanları sömürüldü.
Halbuki onlardan önce biz birer bireydik, önümüzde berimizde "anne" sıfatı yoktu. Sanki herşey için daha özgürdük. Hayata karşı yanlışlarımız daha affedilirdi. Kendimizle ilgili hemen her şeye daha otokontrollü yaklaşırken, yaklaşmamız beklenirken diğer taraftan "anne"lik sıfatını kullanarak vicdanları sömürenlere karşı gardımızı düşürüyoruz.
Umarım bir daha böyle olaylar yaşanmaz.
Mesela yardım isteyen bir "anne" ise akan sular duruyor. Sözde talep çocuklar içinse araştırmak aklımıza gelmiyor. Belki geliyor ama sonra şüphe duyduğumuz için utanıyoruz, "acaba"mızı kendimize saklıyoruz. Geçtiğimiz aylarda yaşanan olay buydu işte. Yardım edenlerin arasında profesyonel meslek yaşamlarında "acaba"yı düstur edinmiş kadınlar vardı ama "anne" olarak yardım ettiler, sualsiz. Vicdanları sömürüldü.
Halbuki onlardan önce biz birer bireydik, önümüzde berimizde "anne" sıfatı yoktu. Sanki herşey için daha özgürdük. Hayata karşı yanlışlarımız daha affedilirdi. Kendimizle ilgili hemen her şeye daha otokontrollü yaklaşırken, yaklaşmamız beklenirken diğer taraftan "anne"lik sıfatını kullanarak vicdanları sömürenlere karşı gardımızı düşürüyoruz.
Umarım bir daha böyle olaylar yaşanmaz.
3 Ocak 2012 Salı
2 Ocak 2012 Pazartesi
Yılbaşı gelenekleri
İlker, yılbaşında yapılması gereken ne varsa, adet ne ise toplamış gelmiş.
Yeni yıla güzel bir sofra, kuruyemişler, kokina....
Kırmızı mumlar... giyilecek kırmızı bir şeyler. Donumuz yoktu, hırkamızı kırmızı seçtik:)
Yeni yıla güzel bir sofra, kuruyemişler, kokina....
Kırmızı mumlar... giyilecek kırmızı bir şeyler. Donumuz yoktu, hırkamızı kırmızı seçtik:)
31 Aralık 2011 Cumartesi
Bir yılbaşı yazısı : KÖPEKLER GİBİ PİŞMANIM!
Evet abicim güya sabahın köründe kalktık kimseler dadanmadan işleri hallederiz diye yola çıktık. Bu kadın, yani ben son üç günümü uykusuz ve mutsuzi depresif ve manyak geçirdiğim için Nadire ablaya hediye almayı unuttum. Üstelik izin günümün yarısını İlker'le AVM dolaşarak geçirmiş olmama rağmen!
30 Aralık 2011 Cuma
Yıllık yılbaşı ağacı hatıra çekimi
Burda biri pazarda teyzelere şevket-i bostan tarifi veriyor!
Pazara gidince ilk iş Elif nineye uğruyorum. Ot çer çöp hep ondan alıyorum, bazen de yumurta. Minik ama sarısı neredeyse turuncu yumurtaları var.
29 Aralık 2011 Perşembe
Hayata insanlara dokunmayı başarabildin mi?
Bazı insanlar vardır, "gözlerimi kapatır görevimi yaparım" derler. Bazıları ise gözlerini dört açmış, yaptığım işe daha fazla ne katabilirim diye didinirler.
Bizim ofiste Gül var mesela. Canavar gibi. Gencecik evlenmiş, benim yaşımda ama boyunca çocuğu var. Ortaokul mezunu, çok uğraştık liseyi bitirtemedik, velisi olacaktım yav...
Bizim ofiste Gül var mesela. Canavar gibi. Gencecik evlenmiş, benim yaşımda ama boyunca çocuğu var. Ortaokul mezunu, çok uğraştık liseyi bitirtemedik, velisi olacaktım yav...
Cansu bize geldi
Aylardır görüşmüyorlardı.
Sırayla hasta oluyorlardı.
Cansu'nun geleceğini öğrendiği o gün takım eşofmanlar giyildi. Bevk'in aldığı parfüm süründü.
28 Aralık 2011 Çarşamba
Hafta sonu Vol.3 : DIY'ın Dibine vurdum şerefsizim!
Hafta sonu ayazdan burnumuzu dışarı çıkarmadık. Arca pencereden güneşi gösterip "bugün hava çok güzel" şeklinde kıtır attı ama yemedim:P Yağmur, kar eyvallah... 10 C'ye kadar dış hava koşulları eyvallah ama ayaz soğuk bııırırırı...
Arca ile tek başımıza olduğumuzda her şey çok güzel. Üçüncü şahıslar olmasın mümkünse, hatta İlker bile... Tüm cumartesi günü tek arıza çıkarmadı. Tamamen onun istekleri doğrultusunda hareket ettik.
Misal erkenden öğlen uykusu uyumak istedi, hay hay... Erkenden pilav istedi, hemen! Yanına et, derhal! Ayran pek tabii!
Kurabiyelerden bahsetmiştim.
Şirinlere ev yapalım mı dedim, atladı fikrin üzerine!
Yaratıcılıktan değil be ya... Ela'lara gittiğimiz o gün çok şaşırtıcı bir şey oldu ve Arca, Ela'nın oyuncak evi ile epeyce uzun vakit geçirdi. Oyunlar kurdu, konuştu, vs...Eve döndüğümüzde ilk iş İlker'e anlattım.
Nitekim Şirinler'in şarkısını söyleye söyleye beklentimden çok daha uzun zaman bu dandirik evin önünde oyunlar oynadı.
"Oyuncağın, oyunun kızı erkeği olmaz"ı pek güzel gösterdi bize.
Ela'nın oyuncak evi ile pek mesut zamanlar geçirdi |
Var ya bu anne D.I.Y.'ın dibine vuruyor dostlar.
Ayakkabı kutusundan oyuncak ev yapıyor var mı ötesi?
Üstelik çevreci bir duyarlılık ile "geri dönüşüm" olayına destek bir öneri sunuyor!
Hey yavrum hey!! GERİ DÖNÜŞÜM D.I.Y.'I BURADA!! D.I.Y.'A GEL D.I.Y.'YA!
27 Aralık 2011 Salı
Hala duymadınız mı? STET?
Sınır tanımayan ebeveynler topluluğu , kısaca STET.
Nehir blogunda bahsetti, hala duymayanlar duysun, duyursun.
Değerli insanlar güzel işler yapmak için bir araya geldi. Şimdi bir dernek oldular, amaçları çok basit ve net:
Gebeliğinden itibaren maddi manevi zorluk içindeki her anneye yardımcı olmak...
Web siteleri burada.
Gönülden destekliyorum.
Nehir blogunda bahsetti, hala duymayanlar duysun, duyursun.
Değerli insanlar güzel işler yapmak için bir araya geldi. Şimdi bir dernek oldular, amaçları çok basit ve net:
Gebeliğinden itibaren maddi manevi zorluk içindeki her anneye yardımcı olmak...
Web siteleri burada.
Gönülden destekliyorum.
"Tevazu, kişinin kendisini anlamadığını kabul etmesidir."
Hafta sonu kitabın biteceğini biliyordum. Hani bazı kitaplar vardır, bitmesin istersin, bitişini ertelersin. Pazar Arca uyuduktan hemen sonra uyuyakalmışım, her yerim ağrıyordu. Bir pazara gitmek bir insanı bu kadar mı yorar kardeşim! Ama böyleyimdir ben, hafiften depresyondaysam, uyku paklar beni. Tam dalacakken telefon çaldı, uyku açıldı.
Hafta sonu Vol.2 : İktisadi İlimler Akademisi
26 Aralık 2011 Pazartesi
Hafta sonu Vol.1 : Chocolate chip cookies activity
“haydi oylar Yeliz’e, Yeliz gelsin meclise”!!
Yaşım 33.
25 sene bu şekilde çalışırsam emekli olacağımı düşünüyorum.
Allahın biçtiği ömür bilinmez lakin bu hayat şartlarında 25 sene yaşayabileceğimi sanmıyorum. Dolayısı ile emekli maaşımı muhtemelen hiç göremeyeceğim.
Eğer milletvekili olursam;
25 sene bu şekilde çalışırsam emekli olacağımı düşünüyorum.
Allahın biçtiği ömür bilinmez lakin bu hayat şartlarında 25 sene yaşayabileceğimi sanmıyorum. Dolayısı ile emekli maaşımı muhtemelen hiç göremeyeceğim.
Eğer milletvekili olursam;
25 Aralık 2011 Pazar
Evde bir çocuğun olması demek…
Evin mütemadiyen savaş alanı olması demek.
Buzdolabında bolca süt, meyve, yoğurt demek, sağlıklı beslenmek demek
24 Aralık 2011 Cumartesi
Kaz ayaklarımın müsebbibi bulundu
Hayır pek çok
sırıtmak değil sadece. Tamam o da var. Tamam cidden sürekli sırıtan bir
suratım! Lakin sadece o değil. Asıl sebep lensler! Daha doğrusu kuruyan
lensler!
23 Aralık 2011 Cuma
HAYIR, yalnız değilim! : Bu bir TO DO LIST postudur!
Geçenlerde Gamze ile yazışırken ikimizin de sadece kendimizde var olduğuna inandığımız, bir
benzerimizi bulduğumuz için ölümüne sevindiğimiz bir yönümüzü keşfettik.
LİSTELER!
Hiç bu kadar
mutlu olduğumu hatırlamıyorum, benden bir tane daha var, üstelik neslimin
tükendiğini sanıyordum. Evet biz Gamze ile “to do list”lerin bile listesini
tutan kadınlarız. Hayata ne gibi bir katkımız var bilmem ama biz böyleyiz, bizi
seven böyle sevsin!
Yeni yıl
yaklaşırken fark ettim ki ben – tatil günümde yapılacaklardan, menüye kadar,
market alışverişinden, yılbaşı hediyelerine ve hatta “okunacak” “alınacak”
“daha sonra alınacak”, “alınsa da olur alınmasa da olur” kategorisindeki
kitaplara kadar liste hazırlayan – ben, hayatımda hiç yeni yıl listesi
hazırlamamışım.
Hay bin kunduz!
Dün saat dedim
çıkarmıyorum dedim ya, hay eşek arıları sokasıca dilim! Akşama doğru klik diye
bir ses, saati elimize aldık. Var bir gudubetlik hadi hayırlısı : )
Hafta sonu
dötümüz donacakmış. Ayaz olacakmış. Ayaz bir hava koşulu değildir, hiç haz etmem
kendisinden! Ilık olsun yağmur olsun. Ha illa ki soğuk yapacaksa kar yağsın,
bir anlamı olsun.
Uzun lafın kısası
umumiyetle evde ikamet edeceğiz cüceyle.
22 Aralık 2011 Perşembe
“Bebekten sonra hayatınızda ne değişti?”
Hani klasik anket soruları vardır, “bebekten sonra hayatınızda ne değişti?”
Ulan hayatım değişti dalga mı geçiyorsun!
Dün şu ZAZ ileilgili yazıyı okuyan Emre, kahkahalarla beni aradı. Evet “okuyucularımdan beğeni telefonları alıyorum” alt metnini işte tam bu noktada yazıya enjekte ediyorum! Çiçek göndermek isteyen olursa adresimi verebilirim:P
Emre kim diye merak edenler yazının sonundaki dip notu okusunlar. Burada bana uzun uzun şahıs tasviri yaptırmasınlar.
Neyse biz telefon sohbetine dönelim.
Taktik taktuk tiktak tiktak
Dün akşam
annemlere gittik, balık alkol. Maçın bitimine doğru benim gözler kaymaya
başladı. Arca bir cin. Ufak tefek uykusuzluk arızalarını müteakip uyudu eve
gelince… Ben de o miskinliğin üzerine dört gündür kıyamadığım fönlü kafamı
yıkadım, biraz miskinlik daha…
Dumur diyalog #34
Hazzın ertelenmesi ile ilgili olan oyunu yeniden oynamak konusunda konuşurken...
---------------------------------------------------------------------
A: Noel Baba’ya
kızıyorum.
İ: Neden babacım?
A: Hep kitap
getiriyor, hep kitap getiriyor, hiç oyuncak getirmiyor.
---------------------------------------------------------------------
A: Annem seni
seviyom.
Y: Neden beni
seviyorsun?
A: Anne olduğun
için seviyom.
21 Aralık 2011 Çarşamba
Magandalık sana mı kaldı kadın!
Yağmurun şehri esir aldığı o gün, sabahın beşinde İstanbul’a
gitmek için yola çıktım. Bu aralar taksi kullanmıyorum, otoparka bırakmak daha
ucuza mal oluyor.
Neyse… Gece gök yere inmiş, sokaklar Venedik’ten hallice…
Arka sokaklardan kestirmeden gidiyorum. Zira velet sabahın köründe naz yapmaya
karar vermişti. Önümde tıngır mıngır bir beyaz Şahin. Ne sinyali belli olur, ne
freni. Sollayayım şunu dedim. Hiç huyum değildir, tin tin takılırım önümdekine,
şeytan dürttü kanımca. Magandalık şeytanı. Gaza bastım, tam yanından geçerken bir su birikintisine –
su birikintisi pek mütevazi bir tanım oldu, Tahtalı barajından hallice demeli –
girdim, bütün su beyaz Şahin’in üzerine…
Karışık kaset
Yağmurun İzmir’le
işi bitmiş, bulutlarını da alıp gitmiş bu sabah. Geriye yıkanmış, temizlenmiş
bir şehir kalmış. Öpesim geldi, hani çocuklar banyodan sonra mutlaka öpülür ya …
Bizim
gençliğimizde (hey allam yaşlanıyoruz) “karışık kaset” diye bir kavram vardı.
Hatta bunun için dükkanlar vardı, resmen sektördü yav! Misal Göztepe’de bir
Murat vardı, karışık kaset hazırlardı. Yasemin Hediyelik eşya dükkanının
yanında. Birkaç basamak ile inersin, her yağmurda su basar. Listeler vardı,
seçerdin. Sevgililer birbirlerine mesaj kaygılı karışık kasetler hazırlardı.
Hah işte muhterem kocam dün gecesini buna ayırdı. Tabii devir değişti, şimdi
karışık MP3 CD’si hazırlanıyor.
20 Aralık 2011 Salı
"Bebenizle vedalaşıp öyle evden ayrılın" diyor...
ben
değil uzmanlar... işe giderken çocuğunuzla vedalaşarak evden ayrılın, böylece
gittiğinizi bilsin. En doğrusu buymuş. Biz de uzmanların pek değerli görüşlerine
riayet ettik ve bu yaşına kadar hiç uyurken bırakmadık Arca’yı. Çok bilirim sabah sekizde melek gibi uyurken dürtüp, "kalk len anan gidiyor, öpüş koklaş sonra arıza yapma" dediğimi.
Yalnız küçük
küçücük bir detayı atlamış uzmanlar…
Salyangoz ailesinin pazar gezmeleri
Yağmur yağdı mı duramıyorum evde, salyangoz muyum neyim:)
Yürüyüşe çıkamıyorsam, balkona çıkarım mutlaka o yağmur kokusunu duymam lazım. Misal dün akşam korkunç geçen İstanbul seyahatinden ve Arca’yı uyuttuktan sonra montları giyip balkona çıktık İlker’le. Yıllar sonra ilk defa iki fırt sigarasından çektim, içime çekmeden ama : )
Hey gidi eski dost hey gidi ezeli düşman!
Neyse yağmur en güzelinden Pazar günü yağmıştı. İlla ki dışarı çıkalım diye tutturdum İlker’e. Güzelbahçe mi Alsancak mı derken Alsancak ağır bastı. Üç yedek kıyafet ve hatta içlik tayt Arca’nın nazik totosu üşümesin diye.
Kıbrıs Şehitleri, Kordon…
19 Aralık 2011 Pazartesi
İlker'e diyet bozduran kurabiyeler
Son bir taneyi, yalvar yakar kaçırdım İlker'den. Bayıldı!!
Tarçınlı, zencefilli, ağızda dağılan kıvamda... Yani tam kıvamında...
Tarif veriyorum.
Tarçınlı, zencefilli, ağızda dağılan kıvamda... Yani tam kıvamında...
Tarif veriyorum.
18 Aralık 2011 Pazar
Arca bu aralar...
Çorabını
çıkardıktan sonra ayak parmaklarının aralarındaki pislikleri temizliyor. İnce
motor gelişimi açısından olumlu buluyoruz.
Hala ana
babasının aksine tavuklu kereviz ve kıymalı kabak yemeklerine bayılıyor.
Arca’nın gastronomisi ile ilgili yorum yapmaktan çekiniyoruz.
16 Aralık 2011 Cuma
Günün çorbası : Köfteli çorba
Bloğun isminden
kaynaklı bir çorba tarifi beklentisi her daim vardı, biliyorum. Özellikle katı
gıdaya geçildiği dönemde takipçiler, Arca’nın sebzeli çorba tariflerini buradan
yayınlayacağımı sandı, avucunu yaladı.
İki sebebi var;
Dumur diyalog #33
Uyku monologları:
Umidim gelsin! Umidim gelsin! (Çok özlüyor garibim)
Sarp benim makarnamı yemesin! Yemesin! Yemesin! (Sarp tombul ve çok tatlı bir çocuk, belli bizimkinin de yemeğine sulanıyor)
Bal yiycem bal yiycem (getiriyorum gecenin bir vakti yemiyor eşek herif:P)
15 Aralık 2011 Perşembe
"Yeliz, yeni yıl akşamı cezbedici ol."
Puhahahahah
Bugün mailimin
gelen kutusuna teşrif eden postalardan birinin “konu” kısmındaki emir cümlesi
bu idi.
“Yeliz, yeni yıl
akşamı cezbedici ol.”
PEKİ!
Günün çorbası production gururla sunar: Yazdı, yönetti, oynadı... Arca'nın tek kişilik gösterisi
Arca günlerdir babasını birlikte uyuma vaadiyle kandırmakta, her seferinde son anda çark etmektedir.
Evvelden birlikte uyuyacakları tarihi "ayın on beşi" olarak belirlemişti, bugün ayın on beşi diyerek ona laf bırakmadığımız için yeni taktikler geliştirdi.
Evvelden birlikte uyuyacakları tarihi "ayın on beşi" olarak belirlemişti, bugün ayın on beşi diyerek ona laf bırakmadığımız için yeni taktikler geliştirdi.
14 Aralık 2011 Çarşamba
Havadan sudan çoğunlukla kitaptan
Dün fark ettim ki inanılmaz umursamaz bir insan olmuşum. Uçakta nemlendiricimi sürdüm, makyajımı yaptım. Etraftan gelen garip bakışları sallanmadım. Böyle bir rahatlık, bir sallamazlık. Sonra aramızdaki boş koltuğun yanında oturan kadının hangi kitabı okuduğunu anlayamadım – böyle bir manyağım ben, ne okuyor millet illa ki göreceğim, sonra bu tanımadığım insanların hakkında okudukları kitapla ilgili yorumlar yaparım – dayanamadım, o kitabı açık kucağına bırakmış halde uyurken ben kemerimi çözdüm, kitabı hafifçe kaldırıp kapağına baktım, derken küçük bir hava boşluğu bir sarsıntı, kadınla göz göze geldik. Kanımca benim sapık olduğumu düşündü. Bense onun henüz evlenmemiş, iş güç sahibi, kuvvetle muhtemel ailesi ile yaşayan ve birer birer evlenen arkadaşlarının ardından kendisi de geç kalıyorum korkusu ile ilk aklına yatanla nikah masasına oturacak, 30 yaş üstü bir kadın olduğunu düşündüm.
Evet, kitabın ne olduğunu anlayabildiğim için bu kadar fikir yürütebiliyorum.
Evet, kitabın ne olduğunu anlayabildiğim için bu kadar fikir yürütebiliyorum.
Günün sebzeleri ızgara!
Dün İstanbul’daydım. Hayır oralardan post yazmaya kasmadım, hazır yazılmışları vardı. Blogger istediğiniz zaman yayınlayabiliyor postları, heyecan yok!
İstanbul muhabbetlerim var tabii ki. Ama öncesinde Lale abla diyete girmiş, sebze tarifi aramaktaymış, nöbetçi gastronomi uydurukçusu gururla sunar: Izgara sebze!
13 Aralık 2011 Salı
Dumur diyalog #32
Yemekte karnabahar olduğunu öğrenen Arca olmadık arızalar çıkarır.
Y: karnabahar yememek için mi mızıklıyorsun Arca? Söylesen anlarım ağlamana gerek yok.
A: Hayır! Köfteli çooba yemek için mızıklıyorum.
Y: karnabahar yememek için mi mızıklıyorsun Arca? Söylesen anlarım ağlamana gerek yok.
A: Hayır! Köfteli çooba yemek için mızıklıyorum.
MİM : Hayatımda gizli saklı kalmış gerçekleri açıklıyorum!
Ev ödevimizi unutmayalım, Hypo mimlemiş, atlamayalım : )
Göz kırpamam! Yüzümün aldığı şekil o kadar komik olur ki bırak çaktırmayı puhahahah diye gülersin. Çocukken katil kim diye bir oyun vardı katiyen oynayamazdım. Göz kırpmaya çalışırken maymun gibi bir şey oluyorum. Ağzım burnum oynuyor, gözümden başka yüzümdeki bütün mimikler oynuyor.
Göz kırpamam! Yüzümün aldığı şekil o kadar komik olur ki bırak çaktırmayı puhahahah diye gülersin. Çocukken katil kim diye bir oyun vardı katiyen oynayamazdım. Göz kırpmaya çalışırken maymun gibi bir şey oluyorum. Ağzım burnum oynuyor, gözümden başka yüzümdeki bütün mimikler oynuyor.
12 Aralık 2011 Pazartesi
Sansür dönemi
Sansürün hemen her türlüsüne karşı olan bendeniz, huzurlarınızda çark ediyorum.
Yeter ulen yeter! Başlayacam bu düdüğün aktan boktan kitaplarına!
10 Aralık 2011 Cumartesi
"Arca hazzı erteledi"
Hazzın ertelenmesi ne ola ki diyenler için bir tık.
Cümle içinde kullanırsak, "Arca hazzı erteledi."
Cümle içinde kullanırsak, "Arca hazzı erteledi."
9 Aralık 2011 Cuma
Festival
Üzerinden iki gün geçti demeyin derbi maç dediğin 90 dakikada oynanıp bitmiyor arkadaş, en az bir haftalık bir festival havasında geçiyor.
Maçtan önceki gündü, ben Arca’yı uyutup kitaplarını paketlemeye oturdum, arka fonda bir ses goool diye bağırıyor, Van Hooijdonk!! Haydaaa ben bu ismi biliyorsam kesin nostaljik bir karşılaşmadır. Bingo, 2003 FB GS’ye geçirmiş, şort ve oyuncuların saç modelleri seneyi şıp diye ele veriyor zaten, maçın eski olduğunu bilmek için futbol otoritesi olmaya gerek yok, modadan az buçuk anlaman yeterli!
Maçtan önceki gündü, ben Arca’yı uyutup kitaplarını paketlemeye oturdum, arka fonda bir ses goool diye bağırıyor, Van Hooijdonk!! Haydaaa ben bu ismi biliyorsam kesin nostaljik bir karşılaşmadır. Bingo, 2003 FB GS’ye geçirmiş, şort ve oyuncuların saç modelleri seneyi şıp diye ele veriyor zaten, maçın eski olduğunu bilmek için futbol otoritesi olmaya gerek yok, modadan az buçuk anlaman yeterli!
Bacılar! Analar ! toplaşın, mühim izahatlarım var! Vol.3
Şimdiye kadar gerek sosyal paylaşım ağlarında gerekse yakın çevrenizde önceki derslerimizdeki kavramları kullandığınızı varsayıyorum. Evde beyiniz üzerinde uygulayabilirsiniz. Hatta ona da öğretmekte fayda var toplum içinde ana baba olarak ne kadar bilinçli görünürseniz o kadar iyi!
Günün çorbasında ayrımcılık yok "analara faydalı bilgiler kılavuzu" dedik ama baba, hala teyze amca dayı ve hatta dileyen aile büyükleri tarafından kolayca anlaşılabilen herkese açık bir hizmettir!
Önceki derslerimizi kaçıranlar için;
1. ders konuları : "farkındalık" - "sonuca değil sürece" - "algısı açık" için buraya bir tık!
2. ders konuları : "öğütle değil örnek olarak eğitim" - "sınırları çizmek" - "doğal ebeveynlik" - "kötü hava yoktur kötü kıyafet vardır" için buraya bir tık!
Son dersimize geçmeden önce bu kavramları kullanırken geleneksel bir takım enstantaneler katarsan, "beyim, bizim kız, velet..." etraf analar seni bağrına basar, bir üst ligte kendinden sayabileceği biri olarak görür seni, puanın feci artar. Kısaca bunları öğrendim, götüm kalktı yok, mütevazi bir portre çizeceksin!
Günün çorbasında ayrımcılık yok "analara faydalı bilgiler kılavuzu" dedik ama baba, hala teyze amca dayı ve hatta dileyen aile büyükleri tarafından kolayca anlaşılabilen herkese açık bir hizmettir!
Önceki derslerimizi kaçıranlar için;
1. ders konuları : "farkındalık" - "sonuca değil sürece" - "algısı açık" için buraya bir tık!
2. ders konuları : "öğütle değil örnek olarak eğitim" - "sınırları çizmek" - "doğal ebeveynlik" - "kötü hava yoktur kötü kıyafet vardır" için buraya bir tık!
Son dersimize geçmeden önce bu kavramları kullanırken geleneksel bir takım enstantaneler katarsan, "beyim, bizim kız, velet..." etraf analar seni bağrına basar, bir üst ligte kendinden sayabileceği biri olarak görür seni, puanın feci artar. Kısaca bunları öğrendim, götüm kalktı yok, mütevazi bir portre çizeceksin!
8 Aralık 2011 Perşembe
Bacılar! Analar ! toplaşın, mühim izahatlarım var! Vol.2
Serinin ilk ayağında "farkındalık", "sonuca değil sürece", "algısı açık" konularına değinmiştik. Kaçıranlar buraya bir tıklayıversin, nadide bilgilerden mahrum kalmasın.
"Analara faydalı bilgiler kılavuzu" zamane analarını bilinçlendirmeye devam ediyor.
(Kılavuzunuz karga burnunuz bokta:P)
Bu dersimizi biraz daha genişletiyoruz ve yeni kavramlarla tanışıyoruz.
"Analara faydalı bilgiler kılavuzu" zamane analarını bilinçlendirmeye devam ediyor.
(Kılavuzunuz karga burnunuz bokta:P)
Bu dersimizi biraz daha genişletiyoruz ve yeni kavramlarla tanışıyoruz.
Bacılar! Analar ! toplaşın, mühim izahatlarım var!
Günün çorbası hiçbir fedakarlıktan kaçmayarak taze analara inanılmaz bir hizmet sunuyor.
- Entel ortamlarda nasıl konuşacağınızı bilmiyor musunuz?
- Didaktik söylemlere cevap verirken altta kalmak canınızı mı sıkıyor?
- Sanal alemdeki bilge anaların yazılarına kafanız basmıyor mu?
- Bebeniz hakkında beyanat verirken “vay be” diye ışıldayan gözler üzerinize çevrilsin mi istiyorsunuz?
- Çok okumuş, çok araştırmış, çokbilmiş bir ana profili mi çizmek istiyorsunuz?
Tamamen anlaşılır, hayata uyarlanmış cümle içinde kullanılmış süper düper entel dantel lügat! kısacası ihtiyacınız olan her şey bu seride!
7 Aralık 2011 Çarşamba
Hazzın ertelenmesi
Arca sanırım henüz bir yaşını filan bitirmişti. Bir doktor kontrolü sırasında artık onun bir birey olduğundan, çocuk eğitiminden, sınırlardan bahsetmiştik. Arca’dan söz ederken birinci çoğul şahıs yerine üçüncü tekil şahıs ile cümle kurmaya başlamam o günlere rastlar. Üç yaşındaki çocuğu hakkında bilgi verirken “artık çişimizi tuvalete yapıyoruz” diyen anneye, doktorun “sizin adınıza çok sevindim, demek bu yaşta hala bezliydiniz” esprisine o gün epey gülmüştüm. Hadi üç yaş neyse de ben ilkokula giden çocuğu ile ilgili “sınavı kazandık” gibi bir cümle kurulduğuna şahit oldum, çok antipatik!
Neyse konuyu dağıttım. Doktor o gün bana bir soru sormuştu. “Pastanın neresini seversiniz?” “kekini” “peki önce pastanın neresini yersiniz? Kekini mi? Kremasını mı?” “kekini sona bırakırım” demiştim.
Neyse konuyu dağıttım. Doktor o gün bana bir soru sormuştu. “Pastanın neresini seversiniz?” “kekini” “peki önce pastanın neresini yersiniz? Kekini mi? Kremasını mı?” “kekini sona bırakırım” demiştim.
6 Aralık 2011 Salı
İlgili makamlardan taleplerim
Haftalık çalışma günlerinin 3 gün ile sınırlandırılması ve çıkış saatinin 17:00 olmasını talep ediyorum.
Geçen hafta pazartesi izin almıştım, Cuma Deniz doğunca artık öğleden sonra ofise dönmedim. Dolayısı ile üç gün çalıştım. Son derece verimli bir üç gündü. İzin günlerimde Arca’yı okuldan ben aldım, lokum gibiydi. Ben bu üç günün tadına vardım, katiyen bırakmam, yasal düzenleme istiyorum!
Okulun tiyatro etkinliklerini mümkünse Arca’nın pek vakıf olmadığı oyunlardan yana tercih etmesini talep ediyorum. Baştan sona bildiği Pamuk Prensesin tiyatrosu sırasında “Yedi cüceler nerede? Kötü kalpli kraliçe nerede? Cadı zehirli elmayı verecek mi?” gibi sorularla çevreyi bunalttığı yetmiyormuş gibi, bütün hafta sonu biz de detaylardan nasibimizi aldık!
Bu kadar değil tabii ki!
Kürk Mantolu Madonna'nın hafta sonu etkileri
İnsan okuduğu kitaptan etkilenebilir, kitaptan sahneler gözünde canlanabilir, kitabın kahramanı ile kendisini özdeşleştirebilir ve hatta ağlayabilir… Ben hemen her kitapta hemen hepsini yaşarım.
Peki ya dilini diline dolamak ne oluyor? O kelimeleri kullanmak, hayatına eski Türkçe’den yeni kelimeler eklemek? İşte bu benim başıma ilk defa geliyor.
Nasıl mı?
Peki ya dilini diline dolamak ne oluyor? O kelimeleri kullanmak, hayatına eski Türkçe’den yeni kelimeler eklemek? İşte bu benim başıma ilk defa geliyor.
Nasıl mı?
5 Aralık 2011 Pazartesi
Agora Kuralları
Agora İzmirlilerin çok iyi bildiği çok kalabalık bir alışveriş merkezidir. Hatta orası AVM ötesi bir şeydir.. Hava yağışlıysa, bayramsa, hava güzelse, hafta sonuysa… Sanki yapılacak başka hiçbir iş yok gibi bütün İzmirliler buraya akın eder. Özellikle cumartesi öğleden sonra gitmeye kalkarsan Kemeraltından beter olur, omuz omuza yürürsün. Ne yediğinden ne gezdiğinden bir şey anlarsın.
4 Aralık 2011 Pazar
Deniz Kaptan & Arca
Arca'nın çoook uzun zamandır, ne zaman çıkacak diye sorduğu Deniz Kaptan aramıza katıldı! Yeay!!
Fotoğraflar pek yakında burada :)
Bir yerlerden aklımda kalmış, derler ki bizim cüce kadar veletlerin yeni kardeşleri doğunca ona bir hediye verilmeli, bunu sana kardeşin hediye getirdi denmeliymiş. Böylece aralarında güzel bir ilişkinin başlangıcı olurmuş. Deniz'in doğduğu gün tesadüfen kargo geldi. Kitaplardan biri Arca'nın son zamanlarda yediği içtiği ayrı gitmeyen serinin -bence - en eğlenceli kitabı : Aferin, Küçük Ayı!
Fotoğraflar pek yakında burada :)
Bir yerlerden aklımda kalmış, derler ki bizim cüce kadar veletlerin yeni kardeşleri doğunca ona bir hediye verilmeli, bunu sana kardeşin hediye getirdi denmeliymiş. Böylece aralarında güzel bir ilişkinin başlangıcı olurmuş. Deniz'in doğduğu gün tesadüfen kargo geldi. Kitaplardan biri Arca'nın son zamanlarda yediği içtiği ayrı gitmeyen serinin -bence - en eğlenceli kitabı : Aferin, Küçük Ayı!
2 Aralık 2011 Cuma
Arca diyor ki...
Geçenlerde annem aldı benim okuldan. Pek duygusalmışım o gün, Sevcan ağladığımı anlattı anneme. Annem de “Ümit teyzesi ayrılıyor diye olabilir, bu aralar böyle” dedi. Hey allam size ne yav benim ruh halimden! Kardeşim bi rahat verin doya doya acımı yaşayayım.
Evet Umidim gitti. Dün akşam o kuşlu lokantaya gittik. Söylemesi ayıp götürdüm etleri, fabrika ayarlarına dönmüşüm annem öyle diyor. Umidime hediyesini verdim, çok şaşırdı, çok sevindi. Her geldiğinde görüşeceğiz, ben de İstanbul’a gideceğim. O Ege denen veledi gözüm tutmamıştı bak ne işler açtı başıma! Güzelimi Umidimi aldı pis velet.
1 Aralık 2011 Perşembe
Bizim bildiğimiz başka bir Madonna vardı eskilerden...["like a prayer" geyiğine girmeyeceğim, korkmayın okuyun]
Bu D.I.Y. meselesi çok acayip, insanın kanına bir şekilde girdi mi evdeki her türlü çer çöpe DIY'acak bir şeymiş gözü ile bakar oluyorsun.
Arca ile Ümit abla için el emeği göz nuru fotoğraf kutusu hazırladık demiştim ya, aynı gece o kitap yastığını yaptım. Yetmedi bir de kitap ayracı yaptım. Allahım sana geliyorum kim tutacak beni?
"Umidimizin" son günü
Dündü. Yanında ayrılma olayını konuşmuyorum bile, hemen ağlamaya başlıyor ve bizim gözler doluyor. İki buçuk seneye ne çok sığmış. Ayaküstü olmaz dedik, akşam beraber yemeğe çıkıyoruz, veda yemeği.
30 Kasım 2011 Çarşamba
DIY'dık DIY'madık demeyin! Peynir ekmek yemeyin!
Bu gözler D.I.Y. (Do it yourself : Türkçe meali "elin armut mu topluyor, bir dünya para vereceğine kendin yap!") da gördü ya blogta artık ölsem de gam yemem!
29 Kasım 2011 Salı
Anarşizm
Dün sabah evden işe gider gibi çıkmıştım, kuaföre bir gün önceden tembihlemiştim, “erken gel!” Gün kısa iş çok! Bir pazartesi sabahı kimse saçını yaptırmadığından bütün kuaför halkı etrafımdaydı. Full faça düzeltme iki saatte bitti. Yeni manikürcü kıza pek yüz vermedim. Çünkü biliyorum, aynen şöyle başlıyor her şey; “tırnaklarınızı kendiniz mi kesiyorsunuz?” Toynak olmuş kızım onlar, manikürcü elinden çıkmışa benziyor mu! Tabii ki kendim kesiyorum. Dört ayda bir uğruyorum kuaföre tırnak bekler mi!
Eğer “hhmm evet” deyip geçiştirirsem, bu defa da sohbeti genişletmenin diğer yöntemi “tırnaklarınız güçsüzleşmiş, vitamin takviyesi yapın” Eğer havamdaysam ve sohbet edersem işte o zaman yeni peeling ürünleri ile saç serumu pazarlanmaya başlıyor. Havamda değilsem, duvardaki televizyonu seyredermiş gibi yapıyorum. Aslında bu yeni kızı çok sevdim, çok kibar ve gıdıklamadan dolayısı ile karnına tekme yemeden günü atlattı.
Eğer “hhmm evet” deyip geçiştirirsem, bu defa da sohbeti genişletmenin diğer yöntemi “tırnaklarınız güçsüzleşmiş, vitamin takviyesi yapın” Eğer havamdaysam ve sohbet edersem işte o zaman yeni peeling ürünleri ile saç serumu pazarlanmaya başlıyor. Havamda değilsem, duvardaki televizyonu seyredermiş gibi yapıyorum. Aslında bu yeni kızı çok sevdim, çok kibar ve gıdıklamadan dolayısı ile karnına tekme yemeden günü atlattı.
Çocuk yapın!
Hayatınızın tekdüzeliğinden sıkıldınız mı? Kaşınıyor musunuz?
Geceleri ne kadar sıklıkla kalkabilirim, potansiyelim nedir? Gibi sorulara cevap mı arıyorsunuz?
Dağınık eviniz için artık bahane üretemiyor musunuz?
Geceleri ne kadar sıklıkla kalkabilirim, potansiyelim nedir? Gibi sorulara cevap mı arıyorsunuz?
Dağınık eviniz için artık bahane üretemiyor musunuz?
28 Kasım 2011 Pazartesi
Erer miyim acep?
Balkonda ereceklermiş. Öyle dedi pazardaki güzel yüzlü köylü teyze. Birazını mutlaka böyle ermemişlerinden al, lezzeti hiçbir şeyde yok dedi.
Çoktan ermiş birkaç tanesini daha dünden indirdim mideye. Ben yazın ortasında böyle lezzetli domates yememiştim.
Bakalım bizim bol güneşli balkonumuzda erecekler mi? Aynı lezzete erecekler mi?
Onlar balkonda güneşlenedursun ben bugünümü şehrimin muhtelif semtlerinde, umumiyetle yüzümü güneşe karşı çevirerek geçirdim. Erer miyim ben de domatesler gibi?
26 Kasım 2011 Cumartesi
Günün çorbası iftiharla sunar: Ev işlerinde pratik bilgiler
Tabii ki mail kutusundan arak! ama faydalı görünüyor, hadi bu kıyağımı da unutmayın:P
* Ütü yapmayı sevmiyorsanız daha kısa sürmesini sağlamak çok kolay. Ütü masası kılıfının altına alüminyum folyo serin. Folyo ısıyı geri yansıtır ve ütü yapma süresi kısalır.
* Ütü yapmayı sevmiyorsanız daha kısa sürmesini sağlamak çok kolay. Ütü masası kılıfının altına alüminyum folyo serin. Folyo ısıyı geri yansıtır ve ütü yapma süresi kısalır.
25 Kasım 2011 Cuma
Bu aralar...
Bu bloga çok gülüyorum. Aslında çok önemli bilgiler veriyor kendisi, lütfen dikkate alalım. Eğer evlenmemiş olsaydım muhtemelen bu blogu ben yazıyor olurdum. Şimdi işte veletti kocaydı antin kuntin işler peşindeyim ama Müjde gerçekten çok önemli bilgiler veriyor.
Eğer bu satırları okuyorsa, yorum ayarlarını pop up pencere olarak değiştirmesini rica ediyorum, zira puhahahhah şeklinde yorum bırakasım var teknik aksaklıklar izin vermiyor.
Bu aralar...
Bu büyüklükteki bir bardaktan buz gibi bira içesim var, Kordonda gün batımına karşı mümkünse kafa dengi bir şahıs ile. Mümkünse Arca mevzubahis olmasın. İşten güçten hayattan kitaplardan konuşalım.
Eğer bu satırları okuyorsa, yorum ayarlarını pop up pencere olarak değiştirmesini rica ediyorum, zira puhahahhah şeklinde yorum bırakasım var teknik aksaklıklar izin vermiyor.
Bu aralar...
Bu büyüklükteki bir bardaktan buz gibi bira içesim var, Kordonda gün batımına karşı mümkünse kafa dengi bir şahıs ile. Mümkünse Arca mevzubahis olmasın. İşten güçten hayattan kitaplardan konuşalım.
Al benden de o kadar!
Son bir haftadır ofise asla zamanında gelemedim. Sebep? Tabii ki Arca.
Son haftalarda Arca kendi kendine bir veda ritüeli hazırladı. Şöyle ki, benim iş için evden çıkmama yakın Ümit abla geliyor. Kapıyı Arca açmak istiyor ancak Arca mutlaka benim kucağımda olacak. Sonra Umidine bir hıh yapıyor ve biz birlikte salona gidip oturuyoruz.
Bu ritüel her gün eskizsiz tekrarlanıyor, eksik bir done olduğunda ev yıkılıyor.
İşin kötüsü son bir haftadır alışma süreci için yeni bakıcımız Nadire abla da geliyor. Aynı ritüel ona da yapılıyor. Tek fark anne son bir haftadır katiyen işe salınmıyor.
Diller döküyoruz, anlatıyoruz, ikna etmeye çalışıyoruz, yok! Gören de Nadire çocuğa zulmediyor sanır. Halbuki süper anlaşıyorlar. Kanımca Ümit ablanın gidecek olması gerginliği tırmandırıyor. Bir de sabah evde üç kadın küçük beyin peşindeyiz (harem kurdu şerefsiz!) ya iyice şımarıyor.
(Ah ulen hastalıktı Ümit ablaydı derken hassas ruh haline ilişmiyorum, öyle bir tersime gelecek ki feleğini şaşacak ya neyse…)
Son haftalarda Arca kendi kendine bir veda ritüeli hazırladı. Şöyle ki, benim iş için evden çıkmama yakın Ümit abla geliyor. Kapıyı Arca açmak istiyor ancak Arca mutlaka benim kucağımda olacak. Sonra Umidine bir hıh yapıyor ve biz birlikte salona gidip oturuyoruz.
Bu ritüel her gün eskizsiz tekrarlanıyor, eksik bir done olduğunda ev yıkılıyor.
İşin kötüsü son bir haftadır alışma süreci için yeni bakıcımız Nadire abla da geliyor. Aynı ritüel ona da yapılıyor. Tek fark anne son bir haftadır katiyen işe salınmıyor.
Diller döküyoruz, anlatıyoruz, ikna etmeye çalışıyoruz, yok! Gören de Nadire çocuğa zulmediyor sanır. Halbuki süper anlaşıyorlar. Kanımca Ümit ablanın gidecek olması gerginliği tırmandırıyor. Bir de sabah evde üç kadın küçük beyin peşindeyiz (harem kurdu şerefsiz!) ya iyice şımarıyor.
(Ah ulen hastalıktı Ümit ablaydı derken hassas ruh haline ilişmiyorum, öyle bir tersime gelecek ki feleğini şaşacak ya neyse…)
24 Kasım 2011 Perşembe
Köy Enstitüleri masalı
Bir varmış bir yokmuş…
Yoklukların savaşların içinden bağımsız bir millet çıkmış.
Yazık ki savaş yeni başlıyormuş. Ülkenin büyük çoğunluğu köylerde yaşıyormuş ama bütün ülkenin sadece çok küçük bir kesimi okuma yazma biliyormuş. Eğitimli şehirli gençler de köylere gitmek istemiyormuş.
Demişler ki bu köylerde yaşayan zeki çocuklar var, biz bunları eğitelim onlar da kendi köylerindeki çocukları eğitsinler, böylece ülke kalkınsın. İşte bu kadar basit. Bir nevi saadet zinciri. Ülkenin kendi gerçeklerine ve ihtiyaçlarına ve pek tabii imkanlarına dayalı bir sistem.
Demişler ki, öyle kitaplara gömülmesin bu gençler. Köylerinden geldikleri gibi girsinler işin içine, ekmek pişirsinler, duvar örsünler, tamir yapsınlar, ekip biçsinler, bunları modern yöntemlerle yapmayı öğrensinler. Bir taraftan da okuma yazma öğrensinler, klasikleri okusunlar ve mutlaka bir enstrüman çalsınlar.
Yoklukların savaşların içinden bağımsız bir millet çıkmış.
Yazık ki savaş yeni başlıyormuş. Ülkenin büyük çoğunluğu köylerde yaşıyormuş ama bütün ülkenin sadece çok küçük bir kesimi okuma yazma biliyormuş. Eğitimli şehirli gençler de köylere gitmek istemiyormuş.
Demişler ki bu köylerde yaşayan zeki çocuklar var, biz bunları eğitelim onlar da kendi köylerindeki çocukları eğitsinler, böylece ülke kalkınsın. İşte bu kadar basit. Bir nevi saadet zinciri. Ülkenin kendi gerçeklerine ve ihtiyaçlarına ve pek tabii imkanlarına dayalı bir sistem.
Demişler ki, öyle kitaplara gömülmesin bu gençler. Köylerinden geldikleri gibi girsinler işin içine, ekmek pişirsinler, duvar örsünler, tamir yapsınlar, ekip biçsinler, bunları modern yöntemlerle yapmayı öğrensinler. Bir taraftan da okuma yazma öğrensinler, klasikleri okusunlar ve mutlaka bir enstrüman çalsınlar.
Dumur Diyalog #30
Hastalık sonrası mızmızlanan Arca sonunda İlker'i bile çıldırtır.
İ: Ümit abla, Arca kahvaltısını tamamen bitirmeden çizgi film yok bugün!
İ: Ümit abla, Arca kahvaltısını tamamen bitirmeden çizgi film yok bugün!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)