20 Eylül 2013 Cuma

Okumaya nasıl vakit ayırıyorsun?

Sabahları metro durağında beklerken ayakta birkaç dakika, metroda en az yirmi dakika, sonra aktarma otobüsünü beklerken durakta 5-10 dakika, otobüste oturabilirsem bir on dakika da otobüste. Ayakta okumayı da denedim ama belediyenin otobüslerini şoförler değil ralliciler kullanıyor kanımca, vallahi kolum çıkıyordu. Ayaktaysam yeltenmiyorum artık: )

Kitabın sonlarına doğru, hani o iyice sardığı anlar vardır, öğle yemeği sonrası kahvesiyle okuduğum oluyor. Sonra benzer yol macerası akşam da devam ediyor. Artık yağmur filan yağdı mı başka bir çözüm bulacağız muhtemelen.
Akşam yer cücesi babasıyla oynuyorsa birkaç sayfa okuyabiliyorum ya da küvette banyo yapıyorsa. Onunla birlikte sızmadıysam, muhterem umumiyetle spor programları izlediğinden ben de televizyonda pek izleyecek bir şey bulamadığımdan okumak için fırsat oluyor. Gece yatmadan önce de okuyorum mutlaka.
İş seyahatleri, sahil, yalnız yenilen yemekler, yalnızken takıldığın cafe’ler, kuaför… hemen her ortam kitap okuma ortamına itinayla dönüşebilir. Yeter ki çantan kitap taşıyacak büyüklükte olsun.
Geçenlerde bizim kulübün sayfasında paylaşılan görsel gibiyim yani.

Her konuda konuşacak laf bulurum da biri bana “okumaya nasıl zaman ayırabiliyorsun?” diye sorduğunda bir türlü cevap veremiyordum. Cevabı yok çünkü. Daha doğrusu net bir cevabı yok, bir formülü yok. Böyle uzun uzun yazınca anladım ki ben kitap okumaya vakit filan ayırmıyorum, resmen vakit yaratıyorum.
Sevdiğim için herhalde. Her zaman böyle bir insan değildim ben. Yani çocukken kitap okumayı çok sevmezdim. Evimizde de sağlam bir edebi eserler kitaplığı filan da yoktu. Varlık dergisini ilk kez 35 yaşımda elime aldım, ben küçükken Bilim Teknik dergileri vardı, babam kendi gençliğinden kalan sayıları ciltletmiş, onları okurdum. Ay'a ilk ayak basılması ile ilgili haberi hala hatırlarım mesela. Ama annem bizi hep kitapçılara götürür, bize kitaplar alırdı, okumamızı çok desteklerdi, yine de dediğim gibi kitap delisi değildim çocukken, bir Arca bir Duru değildim yani.
Sonradan olma bir kitap kurduyum ben:) Yalnız şunu fark ettim, kitabın tutkuya dönüşmesi çok hoşuma giden kitaplarla başladı. Aziz Nesin, Muzaffer İzgü, Duygu Asena. "Kadının adı yok" kitabını on iki yaşımda okumuştum, yazlıkta bir öğretmen komşumuz, "bu senin için ağır değil mi?" demişti. Annem hemen "istediği her şeyi okuyabilir!" diye atlamıştı, bana laf kalmamıştı. Sahi şimdi Duru'ya verir miyim okuması için? Bilmiyorum.
Uzun lafın kısası o ilk gençlik yıllarımdan beri kitap ayırmam ben. Sabun köpüğü kitaplar da okurum, ağır kitaplar da... Hepsinin yeri ayrı, tadı ayrı. Yeter ki okuduğun hoşuna gitsin.
Öyle işte...
Geçen bizim apartmanın altındaki kuaförü bana pis pis bakarken yakaladım. Hani bir yüz bulsa sokacak beni içeriye, façamı düzeltecek, eminim adamın gıcığına gidiyoruzdur bizzat ben, dibi beş parmak saçlarım ve kaçıp giden saç modelim. Resmen atkuyruğu yapabilir hale geldim, ama hiç oralı olmuyorum vallaha, dibin gelmiş diyene de lafım hazır “şekerim hep kimyasal işlem görüp duruyor, yaz boyunca bıraktım ki kendine gelsin, rahatlasın.” Kış geldi ben hala kuaföre gideceğim peh! An itibariyle kumralım a dostlar!
Ay bir saattir de bir sinek dadandı, sürekli kafama konup duruyor! Sonunda fark ettim ki üç gündür yıkanmayan kafamın pisliğine daha fazla karşı koyamadı mahlukat, ayrılamıyor benden! Allah seni inandırsın yıkanmaya vaktim yok:P
Yeri gelmişken, bilen varsa beri gelsin “kendinize bakmaya nasıl zaman ayırıyorsunuz?”

23 yorum:

ruhdagı dedi ki...

Ben seneler evvel Marguez'in Yüzyıllık Yalnızlık kitabının tamda sonlarına gelmiştim. Sırf kitabı bitirebilmek için kendi durağım gelmesine rağmen inmeyip otobüsün gittiği son durağa kadar gitmiştim. Kış vakti hava karanlık, bilmediğim bir semtte mutlu ve salak biraz dolandıktan sonra eve gelmiştim. Annemde beni merak etmiş o zaman cep tel. yok. Böyle oldu diye anlatmadım tabi! Enseye tokat yeme riski vardı...
Bir çok kitabı otobüste okumuşumdur ve az biraz daha fazla okuyabilmek için saçma salak duraklarda inmişliğim çoktur :D

Rüzgar Kumsal Anne dedi ki...

Zamansızlıktan şikayet ediyoruz ama yapılması gerekenlerden çarpıp çırpıp zaman yaratıyoruz gerçekten çok istedik mi.

Bu arada sana bir kitap okuyucu kindle yakışır gibi geldi:) Az yer kaplar, çokça kitap alır. Kitap kokusu, sayfalarına dokunmak, hissetmek,yaşamak isterim diye düşünenlerdensen bile denemeden bilinmez. Bu arada amazon kindle'lar artık Türkiye'de İstanbul Bilişim sitesinde satılıyor.

yeliz dedi ki...

e-kitap şeysi değil mi? Ipad'de çok e-kitabım var, tabii benimkiler pdften bozma pek işlevsel değil. Yanıma kitap almadığımda oradan okuyorum ama koku yok cidden:) kindle şeysine bakacağım teşekkürler

yeliz dedi ki...

offf süpersin ruhdağım ya koptum gülmekten:)
yüzyıllık yalnızlık bende de benzer bir etki yaratmıştı:)

Rüzgar Kumsal Anne dedi ki...

Evet e kitap şeysi:) Ipad gibi değil işte. Ben görene kadar önyargılıydım. Öyle güzel ki, gözleri yormuyor, gerçek kitap okuma hissine çok yakın. ç

lale dedi ki...

Kızlar küçükken çorba karıştırırken bile okurdum... Ayrıca her pozisyonda okuyabilme,başlar başlamaz da dış dünyadan sıyrılma potansiyelim olduğu için bu konuda hiç sıkıntı çekmem...Yalnız hareket halindeki araçlarda okuyamıyorum pek...Okusam da öle işte...

Bir gün Nazlı ile Kadıköy Alkıma doğru yürüyoruz...Karşıdan da bir kız geliyor.Resmen yolda yürürken okuyordu...Bak o aşamaya gelmedim, ayrıca o kitabın adını çok merak etmiştim.

Bakım meselesine gelince...Ben kendine bi tek aynada bakanlar sınıfına girebilirim rahatça aslında...Klasik saç boyası, pedikür bunun dışında...Allah doğuştan manikürlü ve alınmış kaşlara sahibim:)) Valla şaka deel,biizm ayilenin bi genetik mirası:)) ha bi de artık ayıptır sölemesi yaşlanma karşıtı kremim ve kırmızı rujum var:) Ha bazen peeling ve maske yaparım. Ay çok da kötü değilmişim yav:))

Keşke Gerçek Olsa dedi ki...

Bir de bu kitapları hepsini sen mi okudun sorusu var ki , böyle ıslak banyo terliğini kap ağzına ağzına çarp diyor şeytan! :)

Adsız dedi ki...

Ben orta okul 1. sınıfa başladığımda, kendime gözlüklü, halk arasında inek tabir edilen bir kız arkadaş buldum. Eee şimdi bu kızla ders dışında pek bir şey konuşamıyorduk, ne yapalım ne yapalım derkeeen aklıma, fazla ders ve ödevimiz olmadığı zamanlarda açık havada kitap okumak geldi. Ve geliş o geliş... şimdi 34 yaşındayım artık okuduğum kitapların çetelesini tutmuyorum. Gün boyu hiç elime alamasam yatarken 30 dakika olsun mutlaka okurum. İş yerinde ( Okul) öğrencileri serbets bıraktığımda okurum. Koca, siyaset ve tartışma programı izlerken okurum. Okurum da okurum. Tabiii henüz çocuğum yok, olduğu zaman yeni yorum yazarım bu yazıya. Ama şu bir gerçek ki, güzel kitaplarla okumaya başlangıç yapan insanlara okuma virüsü bulaşıyor ve her ne koşulda olursa olsun çıkmıyor. Bakıma zaman ayırmaya gelince ona da ite kaka, zorla diğer işlerden fırsat yaratıp zaman ayırıyorum ama bir kuaföre gittiğimde süslü püslü, manikürlü hatunları görünce ''Yav bunlar süse püse epey mesai ve nakit ayırıyorlar '' diye düşünmekten ve manikürü, saç bakımı ( Kesim vs) epey geçmiş bana; kuaförlerin uzaylı, zavallı diye baktığını düşünmekten kendimi alamıyorum :)) Pelin/ İzmir

dennis dedi ki...

Kendimi bildim bileli okurum. Yasar Kemal'i
Duygu Asena'yi, R. N. Guntekin'i daha ilkokuldayken okurdum. Okul cantamda en az 3 kitap tasirdim, sifir uykuyla okula giderdim gece basladigim kitabi elimden birakamadigimdan. Bir tek universiteye hazirlandigim son yil zorunluluktan ara verdim ve unuversiteyi kazanip baska bir sehirde ogrenci hayatina alisincaya kadar surdu bu ara, sonra arada azalip arada artsa da yogunlugu hic ayrilmadi yolum kitaplarla. Hamilelik ve dogum sonrasi da okudum cok ama icerik cok farkliydi tabi. Sonra baktim ki cocuk yetistirirken okuduklarini birebir uygulayamayip ya da uygulayip beklentilerinden cok farkli sonuclar alip depresyonun esigine geliyorsun, tekrar degistirdim okunacak kitap listemi. Simdi de gencligimdeki kadar firsat bulamasam da cocuk ve trafik nedeniyle, okumadan kapataniyorum gozlerimi, ama bir bolum ama bir sayfa uykusuzluga dayanabildigim olcude. İs seyahatlerimde ucak zamanina kadar oyalanmak icin girdigim AVMlerde hic bir yere sapmadan dogruca kitapciya giderim. Birinin elinde yeni bir kitap goreyim yeter ki, hemen internetten arastirip evde sirada bekleyenleri hatirlatip dursam da kendine, almamayi basarsam bile favori listeme eklerim, ara o listeye bakip bakip heyecanlanirum. Yani demem o ki, seviyorsaniz okumayi bir sekilde okuyorsunuz. Bir de kizima ilk kez kitap okumaya calistigimda (4 veya 5 aylikti sanirim) ikinci sayfada sikilip dinlemediginde yasadigim panigi unutamam " bu kiz okumayi sevmeyecek" diye. Neyse ki simdi " gelirken sana ne alayim?" diye sordugumda " kitap" diye cevap veren, kitaplarin arkasindaki serinin diger kitaplarini gorup hepsini isteyen, her gece 3 kitap okuyamayacagimiz konusunda ikna etmeye calistigim, o gecenin kitaplarini secerken ertesi sabahin ve gecenin kitaplarini da secen , " bunlari yarin icin sectim annecim, sen bu aksam icin sectim sandin mi?" diye beni rahatlatmaya calisan bir bucur oldu kendisi :)

Burcu.. dedi ki...

Çookk inecek durak kaçırmışımdır kitap okurken. Daha geçen hafta vapurda okurken nerdeyse Kadıköy'den geri kalkacaktı vapur da; yeni yolcular binerken farkettim, attım kendimi dışarı :)
Bir de tuvalet. En baba okuma alanlarımdan biri:))

yeliz dedi ki...

Merak ettim şimdi bakacağım çok tşkler

yeliz dedi ki...

Aynen lale ablacım helada mutfakta artık neresi olursa:) ben metro istasyonunda durağa kadar yürürken okuyorum:) okunuyor yani:) benden daha başarılısın bakım konusunda tebrik ederim:)

yeliz dedi ki...

Puhahahaha harbiden öyle bi soru var di mi:)

yeliz dedi ki...

Arkadaşım elvan pek sevmediği arkadaşlarıyla sinemaya giderdi akıllıca :))

yeliz dedi ki...

Arcadan sonra ben de aynı senin gibiydim hatta manyak gibi anne kitabı okumaktan fenalık gelmişti artık ara sıra okuyorum ama onlar da lazımdı be:))

yeliz dedi ki...

Kesinlikle helayı tek geçerim bırcı yavrım öperim

Adsız dedi ki...

TR kitap sitelerinden alinan e-kitaplari amazon kindle'a yuklemenin bir yolu var mi acaba, Ruzgar ve annesi? Adobe reader'dan okumak zorunda kaliyorum, kindle'ma yukleyecek bir yol bulamadim henuz.Zerrin/USA

Adsız dedi ki...

Boyundan postacı tarzı asılan küçük çantalardan kullanamıyorum, kitap sığmıyor içine:)
Pınar

Sıla Topçam dedi ki...

Ben de her fırsatta okuyanlardanım:)asya daha 10 günlükken, çok ağladığı zamanlardı, en de ağlaya ağlaya anne kitapları okurdum, neden ağlıyor bu çocuk diye. İnsan hayatından televizyonu çıkardığında zaten oluşan boşluğa pat diye giriyor kitap. Yanlız ben de kendimle ilgilenmiyorum hiç:/ boya yok zaten, manikür de yaptırmam bi kaş aldırıyorum onu da yapmaZsam amazon gibi dolaşabilirim:) enemm okuldaki en arka sırada oturup paso kitap okuyan eblek kız bendim evet, şimdi de çok şey değişmemiş:/ kendimle de ilgilensem iyi olacak:)

Unknown dedi ki...

Kitap okumayı öyle evde anne babamdan feyz alarak sevmedim ben, ilk okuduğum kitaplar ilkokula giderken halamın benden köşe bucak kaçırdığı beyaz dizilerdi herhalde, "neden kaçırıyor ki,okumamı istemiyor mu" diye kastırıp o kaçırdıkça bende ondan kaçırırdım:)Sonra klasikler girdi hayatıma, aşık oldum onlara, Jean Valjean hala gönlümün ilk sırasında yer alır mesela, senede bir kere Sefiller'i muhakkak okurum, benimki de böyle bir manyaklık işte..Ortaokuldaki edebiyat öğretmenim Cengiz Molva'nın söylediği birşey beynime kazınmıştır "bir kitabı yarım bırakan başka hiçbir kitabı bitiremez" Adamcağız herhalde okuma sevgisi, kitaba saygıyı falan aşılamaya çalışıyordu bizim gibi bacak kadar veletlere, nerden bilsin bir tanesinin her başladığı kitabı, ne kadar iyi ya da kötü olsun farketmez, hala bitirdiğine, bu kitap bitmezse bir daha hiçbir kitap bitmeyecek diye kafayı kırdığını:))
Ben kitap okumaya vakit ayırmam, her fırsatı değerlendiririm, hayatta kaçmaz, okuma listemde bekleyen kitaplarım olduğu gibi çantamda, başucumda, tuvalette bile kitaplarım vardır, boş anım olmayagörsün:)
Bakıma nasıl zaman ayırıyorum, bakın ona ayırıyorum gerçekten, haftada bir kuaföre mutlaka gider, 3 haftada bir saçlarımı mutlaka boyatırım, boyatmama şansım yok, 2 ay boyatmasam bembeyaza dönme kapasitesine sahip saçlarım var, genetik maalesef..Bana iyi geliyor kendime bakmak, hem kuaför dükkanı, eğer saçınız yahut elinizle uğraşan çenebaz değilse,kitap okumak için ideal yerlerimden biridir:)

yeliz dedi ki...

Hahah aynen. Dün yeni bir sırt çantası aldım:)

yeliz dedi ki...

Şaşkın:))) ben sınıfın en kokoşlarındandım gençlik işte hayat bizi ne hale getirdi:) ama sılacım sen daha çok gençsin bakıma ihtiyacın yok be:) biri ara kitaplardan soğuyacaktım o anne kitaplaı yüzünden neyse ki geçiyor

yeliz dedi ki...

Beyaz diziler allahım allahım ben lisede sarmıştım sen erkencisin hatta yazmıştım bir ara. Ve hiç klasik okumadım ben biliyor musun? Aldım ama kitaplığında hepsi var. Bir gün sıra gelecek:)