19 Mayıs 2019 Pazar

Bu ara...

Bu ara az okuduğumu fark ediyorum ve hiç hoşlanmıyorum bu durumdan. 

Geçen gece gözlerim kapanırken, itiraf ettim, "ARTIK KİTAP OKUYAMIYORUM!" diye acılar içinde haykırdım! İçimden bir şeyler koptu gitti.

Çok üzgünüm çok. Ne oldu nasıl oldu bilmiyorum, o iki arada bir derede kitap okuyan, çantasından da dilinden de okuduğu kitaplar düşmeyen kadın gitti, yerine kitap kuleleri üzerine yıkılan bir kadın geldi. Kim bu kadın? Ben tanımıyorum!



Hadi diyelim artık işe gitme sürem daha kısa, hatta arabayla gidersem hiç imkanım yok. Ama insan bir fırsat da yaratmaz mı kendine?

Önce okuduğum kitapların sıkıcılığına attım suçu, sonra Fransızca kursuna, seyahatlerde uçakta bile çalışmak zorunda kaldığım işime...

Sonra da bizim kitap kulübünün whatsapp grubunda paylaştığı şu yazıya denk geldim. Evet okumayı, o kadar farklı türle telafi etmekteydim ki, gerçek bir okumadan uzaklaşmıştım. Yazının bazı bölümleri, özellikle çok tandık geldi. Mesela "uzun makale okuma yeteneğini kaybetmek". O kadar çok insandan duyuyorum ki... Hızlı tüketim sosyal mecralarda vakit öldüren birinin, ciddi bir makaleye ayıracak vakti olmuyor, biz de blog okusunlar diyoruz. Ne gam! Blogları, başkası okusun diye yazanların birer ikişer aramızdan ayrılmasını da açıklıyor bu durum.

Blog demişken...

Geçen burada tanıştığımız Özra ve Erdem'in (hani benim bu ikisi ile ayrı ayrı iletişim kurup karı koca olduklarını çok sonra idrak ettiğim insanlar) , blogda ne yazdığımı sorduklarında epey uzun konuştuğumu fark ettim. Çünkü blogun evreleri var. Çünkü o da yaşayan bir organizma, benimle evriliyor, büyüyor.. Kore'yi anlattığım yazı ile başlayıp, bebemin gazına geçtiğim, oradan rteye saydırıp okuduğum kitapları anlattığım öyle bir organizma. Canım blog.

Bu ara... Okumanın yanı sıra yazmaya da vakit ayıramadığım bir gerçek.

"Eh be kızım! ne yapıyorsun sen?" diye sorarlar adama.

Söyleyeyim. Yeni bir yaşam inşa ediyorum. Evet kırkımdan sonra teneşir paklamıyor beni, devir değişti. Benim bakış açılarım da değişti, bu yaştan sonra... demiyorum artık. Kendime yeni hedefler koyuyorum. Bu hedefleri koyarken ne çok mütevaziyim ne de iddialı.

Çünkü biliyorum mütevazilik yaparsan yani hayallerini hedeflerini düşük tutarsan, tehlike çanları çalar.  Ama çok da abartır, bir ay içinde altı kilo vermeyi, her gün spor yaparken -efendime söyleyeyim- beş kitap okumayı, haftada dört film izlemeyi, bu arada blogda her gün iki yazmayı, aynı anda Fransızca ve de Flamanca öğrenmeyi hedeflersem, elimde kocaman bir hiçle totomun üzerine oturacağımı da biliyorum. Nerden mi? Kırk yaş bilgeliği kanımca.

Şimdi kişisel hedeflerimi gözden geçirdim. Yılbaşından itibaren koyduğum hiçbir hedefimde bir arpa boyu yol alamamışım. Aralarından iki tanesini seçtim. Haziran sonuna kadar sadece bu ikisi ile haşır neşir olacağım. Hangileri mi? Eh yazı çok uzadı, yeni devrin okuyucusu için bu uzunluk çok fazla, iyisi mi onları da başka yazıda anlatayım. Hadi kalın sağlıcakla.

7 yorum:

Banu dedi ki...

Merhaba Yeliz;
Kitap okuma konusunda uzuuuun zamandır çok başarısızım, yoğun iş ve ev hayatı vs. Ama storytel uygulaması bu konuda hayatımı kurtardı. Tamam, kitabı eline alıp okumuyorsun ve bu bir eksiklik, ama okuyamıyorsan dinlemek de süper bir seçenek.
Ben işe gidip gelirken arabada (gün içinde toplam yarım saat), köpek gezdirirken (1 saat), evde yemek vs yaparken sürekli olarak kitap dinliyorum artık. Çoooook memnunum. Son 2 ayda 9 kitap bitirdim, ki bu benim için bir rekor.
Aplikasyonda kitapları okuyanlar da genel olarak çok başarılı.
Denemeni öneririm.
Sevgiler :)))

Zeynepp dedi ki...

Ahaa yalnız değilmişim.. Ben de problem sadece kendimde sanıyordum. Ay bir sevindim bir sevindim :-) Linkteki yazı çok iyiymiş. Teşekkürler. Bol okumalı günlere. SEvgiler.
Zeynepp

yeliz dedi ki...

Ben de storytel satın aldım ama bende işe yaramadı. Yani okumazsam dinleyerek konsantre olamıyorum:( iptal ettim maalesef

yeliz dedi ki...

Öyle ya genel bir okuyamazlık sendromu :(

Gulcin dedi ki...

OKuyamiyorum. Cunku kafam o kadar dolu ki, okumak icin baska seyleri durdurdugumda kafamdaki sesleri duyuyorum. yapamadiklarim, yapmam gerekenler, yetisemediklerim, yetismem gerekenler. Ve evet sosyal medya cok zamanimi aliyor cok ama. Bundan da nefret ediyorum ama vazgecemiyorum cunku yalnizim. Ve cunku yalnizligi hic sevmiyorum. Is sonrasi cikip arkadaslarimla iki sarap icmeye gidemeyince whatsaapta takiliyorum ne yapayim. Ne yapayim bilmiyorum ama bu yeni beni cok sevmiyorum.

yeliz dedi ki...

Sosyalleşme ihtiyacımızı da whatsapp karşılar oldu:( ben çok sosyalleştikten sonra kendi içime dönüp o kitap kahve modunu çok seviyorum. Beni dengeliyor. Ama sosyalleşmeyince yani gerçek insanlarla, sosyal medyaya gömülüyorum

Ephendy dedi ki...

vallahi tesadüfen buldum, çok eğlenceli yayınlar.. gitmem gayrı buralardan.. haha ..
başarılar.
ayrıca yazılarınız çok süper! bunu da extra extra belirteyim.