5 Mayıs 2019 Pazar

Tembel pazar, merhaba Hıdrellez

Plansız daha doğrusu planların tamamen bozulduğu bir pazar, hem de hava da en az senin kadar kararsız ise, ne yaparsın? Tabii ki tembellik!

Belçika'da yaşayıp da spontan hafta sonu geçirmek birbirine zıt iki şey. Hiçbir şey yapılmasa bile "hafta sonunu evde geçirme planı" yapılır. Yeşim'le "özledik, görüşelim" sohbeti sırasında önümüzdeki 3-4 hafta sonu için takvimime bakınca, hah demiştim, iyice Belçikalı olduk. Hele Melike'nin Antakya usulü kısır daveti için 20 temmuzu takvimimize kaydetmemize ne demeli? İşte böyle böyle asimile oluyoruz:)



Lakin bu hafta dengeler bozuldu. Planlar alt üst. Haftalar evvelinden planladığımız yaşgünü dolayısıyla günübirlik Dinant seyahati İlker'in acilen İzmir'e gitmesi sebebi ile iptal oldu. Spontan bir kutlama yaptık arkadaşlarla, parkta buluşuverdik, ne iyi oldu. Benim aylar öncesi ayarladığım iş seyahati maalesef iptal olamadı, zira birkaç ülkeden onlarca insan geliyor ve benim yerime toplantıyı idare edecek kimse yok mecbur yapılacak. Arca İdillerde (allah razı olsun) kalacak ama tabii cücenin canına minnet. İlker gelesiye kadar idare edeceğiz artık, her ne kadar Belçikalılaştıksa da, serde Türklük var, yani krizlerde pratik çözümler ve her koşula adapte olabilmek.

Bu pazarın planı Haruka'ya bebek ziyaretiydi, yazık ki gidemedim, zira dünden beri bir kırgınlık bir hastalık var üzerimde. Kuyruğu dik tutuyorum, vitaminle çayla doğrultmaya çalışıyorum ama bulaşıcı olma ihtimaline karşı bebekli eve gitmeme kararı yerindeydi bence.

Neyse işte döndük dolaştık, geldik tembel pazara.

Pazar da ne pazar ha! Yağmur, fırtına, dolu... hepsi bir arada. Çöpleri atmaya niyetlendiğimiz iki seferde de çıkamadık. Nihayet çıktığımızda totomuz dondu, gerisin geri döndük eve.

Ne zamandır aklımdaydı, muhteremin yokluğunu fırsat bildim, puflu koltuğu yolladım pencerenin kenarına. Kedinin kasap vitrini seyrettiği gibi, bakıyorum sardunyalara, yazık lan bana.


15 dakika güneş çıktığı an attım kendimi terasa. Hıdrellez bugün, hem de boğa burcundaymış, toprak elime değmesin mi? Melike'nin yaşgünü hediyesi olarak aldığı müge çiçeklerinin saksısını değiştirmek bahanesiyle toprağa temas ettim.

Hep öyleydim ama hayatımın bu döneminde, Belçika'da yaşamaya başladığımızdan beri daha bir hissetmeye mi başladım nedir, küçük şeylere daha bir şükreder oldum. 15 dakikalık görünen güneş gibi, mis gibi açan çiçekler ve meyveye dönüşen çilek çiçekleri gibi... Allah hayra çıkarsın, yaşlanıyor muyum ne?




Hıdrellez İzmir'de ateşler yakılarak, yakılan ateşlerin üzerinden atlanırken dilekler dilenerek kutlanır. Biz her Hıdrellez'de annemlerle Göztepe sahile inerdik. Şarkılar söylenir, darbukalar çalınırdı. Ben, tabii ki oynardım. Ama bir anım var ki, hala unutamam, babamın ateşlerden atlayacak kadar büyümediğimiz o yıl, kibrit yaktığı hani, vaktiyle anlatmıştım...

Başka adetler de var Hıdrellez'de, ben de çok sonraları öğrendim.

Bugün, dediğim gibi toprağa temas ettim, çok şükür, sonra sıra iyice temizlenip paklanmaya, ruhumu hazırlamak için meditasyona, yogaya vakit ayıracağım. Elbette adaçayı yakacağım ve tabii ki dileklerimi yazacağım. Gül ağacımız yok ama sardunyaların dibi de o işi görür kanımca :)


Peki sizin Hıdrellez'inizin ritüelleri ne?

Hiç yorum yok: