14 Şubat 2021 Pazar

Eyvah oğlum büyüyor #2 : Menemen ve diğerleri

Soğanlı soğansız tartışmasına hiç girmeyelim, menemen soğansız olmaz, kalbinizi kırarım! Soğanlı olur, hafif de acılı. Menemene çatal değmez, ekmeğinin kıyısıyla şamandıra daldırmadan parmağına bulaşmışını yalamadan menemen yenmez. 

Anlaştıysak devam ediyorum. 

Menemen, çocukken pek sevdiğim bir yemek değildi. Evde yemek olmayınca hızlıca yapılıveren menemeni herkes pek severdi de ben biberin zarının ayrılmasından, yumurtanın beyazınınsümüklenmesinden hoşlanmaz, kendime sadece domatesli yumurta pişirirdim. Menemene aşık olmam, evlendikten sonraya denk gelir. Kahvaltıya gittiğimiz mekanlarda sevdim menemeni ama buraya taşınasıya kadar evde menemen yaptığımızı pek hatırlamıyorum. Gurbette, memleketini anımsatan tat ve kokular iyi geliyor, evde hissettiriyor. Menemen de bizim mutfağın vazgeçilmezlerinden oldu.

Elim değmişken birkaç püf noktası vereyim. Her malzemeyi kavururken ufaktan tuz ata ata ilerliyorum. Misal soğan kavrulurken biraz, sonra domateslerde biraz daha ... gibi. Domatesi pişerken az kekik koyuyorum. Ama bence kıvamdaki asıl püf noktası beyazı ile sarısı ayrılmış yumurtaların beyazlarını önce ekleyip pişiriyorum, en son altını kapatmaya yakın çırpılmış sarılarını. Böylece benim sevmediğim o sümüksü beyaz doku olmuyor, sarı da hemen hiç pişmeden kremamsı bir doku veriyor. Enfes! 

Söylemesi ayıp şimdi sevgililer günü kahvaltımızı menemen ve içine daldırdığımız sıcak ekmekle taçlandırmışız, üzerine keyif çayımı içerken bu satırları yazıyorum. 

Fotoğraf çekmeyi atlamamı affetmeniz için size bir link bırakıyorum. Bu İspanya'da yaşayan Amerikalı ablamızı kinoalı salata tarifleri ararken keşfettim, bol bol salata tarifi devşirdim kendisinden, damak tadımız uyuyor Ali ile! Sitesinde dolanırken menemen tarifine rastlamamsa çok tatlı bir sürpriz oldu. İstanbul tatillerinde tatmış ve tüm tatil boyunca yemiş, artık evde de sık sık yapıyormuş. Aferin soğan da koyuyor. 

Tüm bu menemen güzellemesi içinde "Eyvah oğlum büyüyor"a ne zaman geleceğiz?
Geldik bile! 
Yiyor çünkü, daha geçen yıla kadar menemen piti mi kaçacak delik arayan cüce, yetişkin gibi acısıyla, şamandırasıyla, parmaklarını yalaya yalaya yiyor. 
Ben menemende bu seviyeye yirmi beş yaşımda geldim. 

Ama tabii şimdi bir gerçek var ki, ben Arca yaşındayken kendi kendine yemeğini yapabilen bir insandım, alternatifim çoktu. Bizimkinin makarna haşlamaktan ve de salata hazırlamaktan başka bir numarası yok mutfakta. Hani bakıyorum da hala tam da büyümüş değil... 

8 yorum:

SevKoz dedi ki...

Soğanlı menemen yemem için beni bir yere bağlayıp zorla ağzıma takmaları lazım yoksa asla yiyemem:))))))

Adsız dedi ki...

Her şeye okey ama menemende soğan, asllaaaaaa:)))))
Çenebaz

DoDe dedi ki...

Menemen kesinlikle soğanlı yenir diyenlerdenim bende :) Eskiden soğansız menemeni yemeye çalışan ben mi yoksa şuan soğanlı olanı bayıla bayıla yiyen ben mi dersek cevap açık :)))

Yüreğimin İklimi dedi ki...

Soğanlı hiç denemedim

Sokaktaki Asosyal dedi ki...

''menemen soğansız olmaz, kalbinizi kırarım! Soğanlı olur, hafif de acılı. Menemene çatal değmez, ekmeğinin kıyısıyla şamandıra daldırmadan parmağına bulaşmışını yalamadan menemen yenmez.'' ohhhh konuş hocam konuş, soğansız menemen mi olur yahu, nereden çıkıyor bunlar, kim çıkartıyor soğansız diye. aa, yetti garii :D

*mehtap dedi ki...

Biz de menemen kahvaltı değil başlı başına bir öğün olur. Yazın başım sıkışınca, yemek yoksa hemen menemen yaparım.Kışın domateslerin ne rengi ne tadı oluyor ne yazık ki.Küçükten beri çocuklarda çok sever. Yeşil biber ve domates ile.Yağı da biraz bol tutucaksın. Soğan konulmaz biz de hiç. Anneannemden annemden öyle gördüm, öyle öğrendim.Tavanın dibini de eşim sıyırır şöyle ekmeğin köşesiyle. Çok severiz.

okuyanguzel dedi ki...

Biz soğan koymayız :)

Adsız dedi ki...

Yeliz,

Bir kaç yıl evvel bir tv kanalında iki İtalyan amcanın sunduğu bir yemek programı vardı.
Aşçı ve aynı zamanda yakın arkadaşlar duruma gore biraz mizahi, biraz duygusal bir gezi programı ile İtalya' nın değişik kasaba ve köylerini gezerek yemeklerini tanıtıyorlardı.O programda en çok dikkatimi çeken (ve sanırım programın büyük çoğunluğunu da olusturan) bir zamanlar 'fakir ve köylü yemekleri' olarak bilinen, zorunlu olarak elde olan malzemelerle uydurulan. Savaş veya kıtlık zamanin da hatta isyanlar zamanında dağa çıkanlarin veya fakir çoban ve köylülerin pişirdikleri yemeklerdi. Günümüzde hala devamı vardı ve bir çoğu lüks lokantalarda veya salaş lokantalarda lezzet peşinde gezenlerin arayıp, buldukları yemeklerdi.
Bu iki arkadaş da böyle yemekler bulunca hazine bulmuş gibi gözleri parıldardı.
Menemene konuyu bağlarsam, bu tartışma uzun zamandır var, hiç üstüne de düşünmemiştim açıkcası (domatesler bozulduğundan beri yıllardir yemediğimdendir)
Burda tekrar okuyunca nedense o program geldi aklıma ve bence 'HİÇ BİR FAKİR YEMEĞİ SOĞANSIZ OLMAZ'

Serap