22 Mayıs 2021 Cumartesi

IF = Intermittent fasting = aralıklı oruç

 Seçimlerden bahsetmiştim, seçimlerimizi benimsemekten ve sevmekten...

Bir yıl önce,  IF beslenme düzenini hayatıma adapte etmeyi seçtim. Çok okudum, çok araştırdım, benim için en iyi düzenin bu olduğuna karar verdim. Akşam iş sonrası ailecek bir araya gelip sofraya oturmamız 19:00'u bulduğundan ben tercihimi 20:00 ila ertesi gün 12:00 arasında hiçbir şey yememekten yana kullandım. Çünkü evvela bir seçimin sürdürülebilir olması gerekir. Sürdürülebilir değilse, hayatınızı seçiminize uyduramayacaksanız, o seçim tarih olmaya mahkumdur. 

İlk birkaç gün zorlandığımı hatırlıyorum. Kırk yıl boyunca, bir lokma ekmek olsun ağzına atmadan kahvaltı saatini atlamayan ben, öğün atlıyormuş gibi hissediyordum. Sonra alıştım.

İlk birkaç ay evdekileri düzenime adapte etmekte zorlandım. Arca nasıl acıkmazsın diyordu, İlker moda bir akıma kapıldığımı düşünüyordu. Ben de zaten kahvaltı saatlerimizi uyduramadığımız hafta içi devam edip hafta sonu esneterek alışmalarını sağladım. 

Seçimimden memnunum. Zira kendimi daha az yorgun hissediyorum, iyi uyuyorum, daha enerjik olduğumu hissediyorum, zihnim daha iyi çalışıyor. 

Sık aralıklarla yemenin beni yorduğunu fark ettim. Mesela annemlerin yazlığında iken (Çeşme'de de benzer aslında belki bir öğün eksik) her zaman her daim yemek olur, 6 öğün filan yenir. Sabah mükellef kahvaltı, kahvaltı etmeyene iyi gözle bakılmaz. Denize gidilir, mısırdı, midyeydi, hiç olmadı meyve salatalık illa ki yenir, eve dönüldü mü de öğle yemeğinden feragat edilmez. Akşam üzeri çayın yanına kurabiye, bisküvi çayın yerine bira tercih edersen çiğdem, fıstık, cips... Hadi akşam yemeği günbatımını müteakip yakılan mangal ile geçe kalsa da, mezesi, ekmeği, rakısı, balığıyla katiyen atlanmaz. Her öğün bir ibadet gibidir, atlarsan günah yazar... Bak anlatırken bile yoruldum, bunu bir de tatbik eden bünyeye sor. Sonra Yeliz hep yorgun.

Hayır bu son bir yıl içinde, IF uygulaması yanında, özel bir beslenme dikkati göstermediğimden, kilo vermedim, lakin biraz az yiyebildiğimde ya da birkaç gün üst üste şarap içmediğimde, karbonhidrat almadığımda ve tabii her gün egzersiz yaptığımda hemen 1-2 kilo gidiyor. Yani bu beslenme düzenini bir diyet programı ile birleştirme dirayeti gösterebilirsen, pek ala kilo verebilirsin. 

Nitekim muhterem son 1 aydır (araya yatılı misafir molası girdi) bunu tecrübe ediyor. 

Muhteremin mutfağını, gıdaya düşkünlüğünü bilmeyen kalmamıştır. Kendisinin mutfağı ve el lezzeti kadar diyet dönemleri de, diyetteki iradesi de meşhurdur. Diyete girer, onbeş kilo vermeden de çıkmaz. Ağzına, diyette caiz olmayan tek lokma koymaz. Ben içki içerim, kuruyemişi gömerim, makarna bile yerim, canım istedi mi nutella da kaşıklarım ama muhterem etinden et kopar harama el sürmez. Amma ve lakin, bir aşırı kilolu olur, sonra normal kilosuna döner, gözü döner, tekrar yer, alır kiloları ... geçen eski fotoğraflarımıza bakıyorum, bende azar azar sürekli yükselen bir grafik, muhterem bir gürbüz bir tıfıl! 

Nitekim onunki daha fena, zira döngünün içinde neredeyse yirmi senedir debelenir, bir türlü ideal kilosunu yani yeme düzenindeki sürdürülebilirliği muhafaza edemez.

Ne vakittir muhtereme bu IF'in faydalarından, aslında uygulamanın kolaylığından, bahsedip duruyorum, yazılar paylaşıyorum. Bana mısın demiyor. Diyette bile deli gibi yediği ekmeği bırakmasını söylüyorum, dinlemiyor. 

Yine diyete girme turları attığımız dönemdi, altın vuruşlardan iki kilo daha almıştık bile... Ne etsem de muhteremi bu IF düzenine uydursam diye aranırken, bu pandemi zamanı yemek yapmaktan sıkılıp öğünleri ikiye düşürmekte çareyi bulan Tuba ve hızlıca kilo veren sevgilisinin tecrübelerini dinleyince, bende bir ışık yandı. Evet ya, IF erkeklerde biraz daha yavaş fakat çok daha etkili sonuç veriyordu. 

Yapmam gereken tek şey İlker'e bu seçimi yaptırmak değil, onun bu seçimi benimsemesini sağlamaya çalışmaktı, evvelden sadece yazı-makale gönderirken şimdi arkadaşlarımın kocalarındaki/sevgililerindeki değişimleri anlattım. Bu konuda uzman doktorların tıbbi detaylar verdiği sosyal medya hesaplarını paylaştım. Bunun sadece Türkiye'de değil burada da her yaştan (nitekim bizim bölümden genç arkadaşım Ruben da ev arkadaşındaki değişimlere şahit olmuştu) erkeğin tercih ettiği bir yaşam biçimi olduğunu örneklerle verince, araştırmaya razı oldu. 

“araştır” dedim, “oku, öğren, aklına yatmazsa uygulama ama bir de yatarsa.. bak belki o zaman bir devrim olur.” Muhterem benim ufak dokunuşlarıma kayıtsız kalmaz. Hadi canım, dediği bir karbonatı deodorant olarak kullanma hikayemiz var mesela, İlker o noktada kol altı ter bezi kistlerinden ameliyatsız kurtuldu, tamamen benim karbonat kullan telkinlerimle... 

Neyse konuyu dağıtmayalım, IF'e dönelim. IF meselesini araştırmaya razı olması büyük bir adımdı. Zira o da sürekli kilo alıp vermekten sıkılmıştı, böyle gidemezdi, ideal kilosuna geldikten sonra ara sıra kaçamaklar yapabileceği ve derhal birkaç günde toparlayabileceği bir yeme düzenine geçmek istiyordu. On yıl önceye göre daha zor kilo verdiğinin ve daha da kolay aldığının o da farkındaydı. 

Okudu, okudu, dinledi, araştırdı... Muhterem böyledir, bir şeyi araştırmaya kendini kaptırdı mı, her detayını öğrenir, doktorlardan bile fazla şey bilir. Hiç unutmuyorum Arca'nın doktoru İlker'e "sen keşke mühendis olacağına tıp okusaymışsın" demişti, çocuğun her hastalığını doktordan iyi biliyordu.

Nihayetinde bu IF (akşam 20:00 öğlen 12:00 arası) ve düşük karbonhidratlı beslenme biçiminin oldukça akla yatkın olduğuna karar verdi. Ekmeği kesti (insanlık için küçük bir adım olabilir ama yemeğin üzerine sırf keyif olsun diye sek ekmek gömen bir insan için büyük adım dostlarım), tempolu yürüyüşleri hayatına dahil etti ve ilk iki haftada dört kilo verdi. 

Uzun lafın kısası, bence IF uygulaması son derece basit, hayatı sadeleştirmede son derece yardımcı, ve iyi bir egzersiz ve de temiz yeme düzeniyle kilo vermeye odaklı bir yaşam biçimi bence. İki öğünle de doyduğunu fark etmek, dahasına ihtiyaç duymamak ve sürekli yemekle vücudu yormamak çok iyi geliyor.

 Okuyun araştırın, ve aklınıza yatarsa ve tabii ki hayatınıza adapte edebilirseniz mutlaka deneyimleyin.

Sağlıkla kalın, esen kalın.

(Ay bak burası çok iyi oldu, böyle bir nevi tv sunucusu gibi :))

4 yorum:

Işın dedi ki...

Az yemeyi kesinlikle çok mantıklı buluyorum, özellikle yaş aldıkça. IF kesinlikle mantıklı bir yeme şekli bence. Biraz az yense Türk milletinin çoğu sağlık problemi yok olur, garanti veririm. Ben pandemi sırasında öğle yemeği yememeye ve 7 saat kadar aç kalmaya alıştım, zorlanmıyorum. Ancak tam olarak IF yapmama engel iki şey var. Çok uzun çay keyfi yaptığımdan sabahı kahvaltısız geçiremiyorum ancak akşam da 5-6 gibi yemek yemek imkansız geliyor. Hele de yazın. Tamamen psikolojik ama bir Akdeniz ülkesinde de normal bir durum bence. Bir de kışın atlayamadığım akşamüstü çayı var. Bu yüzden ortaya karışık az pişirilip az yenilen bir düzende uğraşıyorum. En azından tek çeşit yemek ve tatlı-unlu gıda yememek lazım. Bir de mutfakta geçen zamana acıyorum ben artık ya, sofra kur kaldır uğraş. yaş ilerledikçe öncelikler değişiyor. Işın

yeliz dedi ki...

O kadar haklısınız ki. Annemin özellikle yaz ayları öğünlerce sofra kurmasına acıyorum masıl bir yorgunluk hem hazırlayana hem de yiyene. Ergenler sık yesin çocuklar bol yesin ama bize hiç gerek yok

Adsız dedi ki...

Yeliz,Trt belgeselde bir belgeseli takip etmeye çalışıyorum bir kaç haftadir.Büyük.aile çiftliği adi.İngilterenin henüz bozulmamış ıssız kırsalında 19-2 yaş aralığinda 9 çocuklu, çiftci bir ailenin hayatini anlatiyor.Yaklasik 1.000 küçük baş ve her yil yarı oraninda artan kuzulara 11 kisilik aile tek bakiyor.Çocuklar tatillerde ve okul saatleri dişında iş seçmezsizin ailelerine yardim ediyorlar.

Belgeselde benim dikkatle izledim nokta 'yemiyorlar'

Çocuklar sade,çesitsiz bir öğunle kahvalti yapiyor veya yemek yiyorlar.
Abur cubur, kek pasta, börek yok...

Ki kim pişirecek anne kuxulama zamani gecesini ahırda geçiriyor.
Ama çoçuklar çok mutlu, çok uyumlu, çok saglikli, o mevsimi, sogugu, ayazi göz önunde bulundurunca bir çatlak dahi olmayan o al al yanaklari beni çok şaşirtiyor.
Biz de olsa anne mutfakdan çıkmaz; surekli yemek, çay, sicak birseyler, meyveler, çocuklar koyunlarin peşine giderken yiyecek çıkinlari bilmem ne, tam bir işgence.Biz toplum olarak çalışirken bile yiyoruz.Mesela onlar eksi bilmem kaç derecede koyun pesinde veya ahirda ellerinde ne su, ne beslenme, ne çay.
Bu külturlerine çok şaşirdim, biz abartiyoruz galiba yeme olayini.
Serap

okuyanguzel dedi ki...

Hep düşündüğüm ama yapamayacağıma inandığım bir yöntem. Ben de biraz araştırayım :)