4 Mart 2022 Cuma

Ne yapıyorum? Ne okuyorum? Neler izliyorum?

 Güdük şubatı raporsuz geçirmişiz. Tüm blog alemi de benim ne okuyorum ne izliyorum postumu bekliyordu, yurtdışı ve yurtiçi temsilciliklerden mesajlar alıyordum peh :))

Ne yaptığımı az çok biliyorsunuz, panik atak kendini sevmeme, falan fişman!


içsel keşiflerde bu aralar epey tıkandım. Terapistim kendimi çaresiz güçsüz hissettiğim eski anılarıma dönmemi ödev verdi, her sabah 15 dakika meditasyon yapıyorum, tık yok. Benim kendimi çaresiz hissetmelerimin analığımla, ve de gurbetle bağlantısı var kesin, zira travma dolu ergenlikten travmasızmış gibi çıkmak,  başıma gelen her şeyin pek ala üstesinden gelmek suretiyle hayatımın hemen hiçbir döneminde kendimi güçsüz hissetmedim, hep bir yolunu buldum, ayakta kaldım. Belki artık bir yolunu bulmak bana ağır geliyordur. Bilemiyorum Altan, bakiciiizz.


Şubat ayı kurabiye pişirmekle geçti. Malezya’daki felaketten etkilenen bizim fabrika çalışanlarına yardım kampanyası bahane kurabiye şahane! bir ara tarifini vereyim bayılırsınız.


Bunun dışında köpekler gibi çalışıyorum. Çalışmak suretiyle dertlerimden kaçıyorum. Sadece kendi küçük dertlerimden değil, pislik putinin şerefsizliklerinden de! 


Ne okuyorum?


Kitap kulübümün Ursula K.LeGuin’in öyküleri mental sağlığıma kurban gitti. Ama bu hiç okumadığım anlamına gelmiyor. 


Birkaç yıl önce Burçin’in, son hadiselerden sonra da Ahu’nun önerisine kayıtsız kalamayarak “kaplanı uyandırmak travmayı iyileştirmek” kitabına daldım. Ufuk açıcı. 


Bir başkası “varolan annenin yokluğu” … bu da ayrı bir aydınlanma! Acaba diyorum, psikologlar psikoloji alanında benim kadar okuyor mu? 


İki arada bir derede Ayfer Tunç’un Suzan Defter kitabını okudum. Kendisinin kendi eserleri arasında en sevdiğinin bu olduğunu öğrenip de nasıl okumam? Peki bu yazar nasıl olur da kendini her romanda başka bir yazar elinden çıkmış gibi katiyen tekrarlamaz? 


Uzatmayayım, muhteşemdi. Okumadıysanız mutlaka okuyunuz, hatta Ayfer Tunç’un külliyatını yalayıp yutunuz. Evet sanırım bir yazarla tanışma hakkım olsa Ayfer Tunç olurdu tercihim (Ursula öldüğüne göre )



Neler izliyorum?


Ben hala ve ısrarla ve de keyifle Yargı izliyorum. Ama muhterem senaryoya ve de avukat hanıma acayip sinirli… bu gidişle yargı benim maç sırasında izlenen dizim olur.


Inventing Anna izledik, beğendik.

Ne acayip bir kız başka bir kafa .


Tinder avcısını da izledik. Yani… bu ara “ne izlesek” sıkıntısında vaktimizi geçirdi. 


Sahi ne izlesek?

8 yorum:

Duygu dedi ki...

Travma dolu ergenlikten travmasızmış gibi çıkmak ve hep bir yolunu bulmanın ağır gelmesi hali bizim neslin -ortak 40’lı yaşlar- aydınlanması olabilir mi?

Kiremithanem dedi ki...

Bazı yükler ağır gelir bazı yaralar ne yapsan kapanmaz tam da böyle durumlar da içinden çıkılmayan şeyleri Allah'a havale etmek gerek yani şöyle ki diyelim ki bizim derdimiz veya bir travmamiz bir çuval patates gibi onu sırtımızda taşıyıp bir gemiyle seyahat etmeye niyetimiz var ama biz o çuvalı geminin taşıması yerine gemideyken bile çuvalı sırtımızda taşımaya inat ederiz oysa bırakmak lazım,içinden çıkılamıyorsa kulun kula faydası olmuyorsa Allah kapıları kapatmış demektir,bir kapı hariç.
Kendisine giden kapıyı.

yeliz dedi ki...

ya sorma ben ki ne uyumlu ne dertsiz bir ergendim diyorum halbuki travma dolu ergenlik ebem önüm arkam travma. Bişey diyeyim mi 40lar cok makul bir zaman aydınlanmak için. Neden çünkü tüm o otuz küsür yıllık mücadeleden sonra bir kendine dönüyorsun... bir de çocuğun varsa muhtemelen hatırladığın yaşlarında oluyor dejavu ... aydınlanmayan tanımıyorum

yeliz dedi ki...

Pek inançlı bir insan değilim (yani din kitap anlamında) yaratıcıya Allaha kendimce kendi doğrularımla inanırım. Dediklerinizi kabul etmek, oluruna bırakmak, geçmişin altında ezilmemek olarak içselleştirdim ve çok katılıyorum. Bazen zor oluyor ama bu mertebeye ulaşmakla rahatlayacağımı umuyorum. Teşekkürler :)

Arzu Tırak dedi ki...

Ayfer Tunç benim de en sevdiğim yazarlardan.Üç sene önce tanıştım da.Nasıl sahici nasıl canlı, hayranlığım daha da arttı.Siz de seversiniz bence,kendinizi sevin,kendinize iyi bakın Yeliz.

okuyanguzel dedi ki...

Ayfer Tunç ile senin sayende tanışmıştım diye hatırlıyorum o gün bugündür en sevdiğim yazarlardan. Şu anda içim ezilerek Osman'ı okuyorum.
"Var Olan Annenin Yokluğu" kitabını çok duydum ama okumaya korkuyorum ilginç bir şekilde. Benim annemle aram çok iyi değil daha doğrusu ona çok öfkeliyim halen ve her fırsatta öfkem dışarıya çıkıyor. Bu kitabı okuyunca daha da mı kötü olurum ona daha da mı kötü davranırım diyorum.

Sevgiler..

yeliz dedi ki...

Seviyorum ve bütün kitaplarını okudum teşekkürler

yeliz dedi ki...

Var olan annenin yokluğunu sanırım 10 senedir okuyamıyorum, artık terapiyle vur gitsin dedim. Oku bence korkma:) kendi anneliğini de sorgulatıyor çok şahane bir kitap