İş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ekim 2023 Pazar

Silent room meselesi ve sonrası

 Bu allahsızlar (bizim ofisin düzenleyici takımı) anket yapıp benim silent room hakkımı gasp edeceklerdi, yer miyim yemedim lobi aktivitelerimi yaptım.

Anlatmıştım, okumadıysanız okuyun bir tık yeter.


Lakin biraz geç kalmış olacağım, anket sonuçlarına göre benim istediğim seçenek ikinci çıktı. Ve lakin tehditlerim isabet etmiş olacak, toplantı odası yapılsın seçeneği, açık ara önde olmasına rağmen, odayı biraz küçülterek benim istediğim gibi muhafaza etmeye karar vermişler. 


Demiştim, benim silent room hakkım engellenemez!  


Anket demişken evden çalışma meselesi pek çok şirkette olduğu gibi bizde de tekrar gündeme geldi. Şöyle anlatayım, biz pandemiden sonra son bir yıldır haftada iki gün evde çalışma şeklinde hibrit bir sisteme girdik ama girerken de bir yıl deneneceğini, bir yıl sonra değiştirilebileceğini söylemişlerdi. 


Nitekim, bir yılın bitmesine yakın söylentiler başladı. Aman efendim, iptal ederler mi, yok efendim, uzatma imkanı yok mudur… Zira iş hayatına pandemide atılmış, dolayısıyla hiç tam zamanlı ofise gelme deneyimi yaşamamış çok sayıda gençle çalışıyoruz. Hatta iki günün az bile olduğunu düşündüklerini, yazın ya da bazı tatil zamanlarında memleketlerinden çalışmanın esnek olmasını istediklerini biliyorum. Yeni işe alımlarda esnek çalışma adaylar için resmen seçim kriteri. 


Bizim departmandakilerin şaşkın bakışları altında, iptal edilirse ortalığı yıkacağımı söyledim. Bilirler yaparım, lakin şaşırdıkları şey ortalığı yıkmam değildi, “iyi de sen doğru düzgün evden çalışmıyorsun ki, niye savunuyorsun” dediler.


Dedim ki, öncelikle sizin esnek çalışma istediğinizi biliyorum. (Liderlik ders 101 :P) Hiç sektirmeden her hafta mutlaka iki gün evden çalıştıklarına göre, ofise gelme meraklısı olmadıklarının farkındayım. Ayrıca evden çalışma motivasyonlarını artıyor. Bunu destekliyorum. Hatta iş seyahatlerini birkaç günlük kaçamakla birleştiren ya da mama Cirilloya birkaç gün evvelden kavuşup akşamları ailesiyle geçirirken gündüzleri İtalyadaki evinde çalışmak isteyen Marconun bu taleplerini gizli kalmak koşuluyla kabul ettiğimden bu uygulamanın meşru olmasına benden çok kim sevinebilir? 


Sadece bekarlar mı?  iki çocuklu Marijke bile her yıl bir ayını geçirdiği İtalya’daki evinden bir hafta olsun fazladan kalıp işlerini toparlayıvermek istemez miydi? Pek ala isterdi! Hele ki hiç evden çalışmanın olmayacağı fikri onu çok daha fazla etkileyebilirdi, zira çocuklara göre istediği gün evden çalışabiliyor, ta Gentten gelmenin zor olduğu günlere göre ayarlıyordu.


Ben? Ben evden çalışma olasılığını seviyorum. 


Onlar gibi her hafta mutlaka 2 gün evden çalışamıyorsam, sebebi, ya Japon yöneticilerle yüz yüze toplantılar, ki onlar üç yıldır hala evden çalışma fikrine alışamadılar… ya da evin misafirden yana çok kalabalık olması. Yoksa evden çalışmak gayet de şahane bir şey. 


Bak mesela dün çalışırken makinaya çamaşır attım, astım, bir ara dellendim, evi robot süpürsün diye düzenledim, (mesaide temizlik yapmadım tabii ki) öğle yemeğimi İlkerle 11:30’da yedim, zira sabah 06:30’da mesaiye başlamıştım ve bu sebepten 15:30’da paydos edip sonbahar güneşinin eğik ışıklarının tadını çıkara çıkara yürüyüş yaptım. Oldu bunlar. Şimdi bunu sırf sadece bir gün yapabiliyorum diye nasıl evden çalışma iptal olsun, yok efendim bir güne insin filan diyebilirim! Katiyen. Vallahi değiştirmeye yeltenenin iki elim iki yakasında! 


Hatta yeni öneriler getirdim ankette, üç güne çıkarılsın dedim, dedim ki insanlar memleketlerinden de çalışabilsinler, ve içimden dedim ki, ben de kendimi İzmir’e şöyle bir iki hafta önceden atayım, toplantılara filan yazlığın terasından gireyim, dükkanı kapattım mı atayım kendimi denize, ve üstüne yapayım tatilimi… dedim vallahi. Yapabilir miyim? Ne bileyim ihtimali bile güzel…


Neyse ki şirketin Belçikalı yöneticileri karşı değil, lakin soruyorlar, Avrupa’da bunu uygulayan şirketler var mıymış ki biz yapalımmış. Şimdi fellik fellik emsal arıyorum. 


Japonlar? Japonlar, Avrupa’ya elli sene önce yatırım yaparken beni bir gün işe alacaklarını bilseler, bir daha düşünürlerdi:) 



23 Ağustos 2023 Çarşamba

Silent Room hakkım engellenemez!

Ablamların İzmir’e dönüşü ve Arca’nın arkadaşında yatıya kalmasıyla bir anda sessizliğe bürünen ev, GS maçının ilk düdüğüyle hareketlenince bana da terastan arka odaya taşınmak düştü.

 İki hafta sonra odama, koltuğuma, blogumun ana sayfasına dönüş yaptım. Yarın evden çalışmaya, bilinçli rutinlerime, ve yağmuruma da dönüş yapacağım gibi görünüyor. Ablamların gelişiyle ısınan havalar gidişiyle yerini yağmura ve serine bırakıyor. 

Ablamlarla bir haftası Almanya tatili olmak üzere iki haftayı birlikte geçirdik. O ara Arca İzmir’den tek başına döndü. İzmir’de geçirdiği üç hafta herhalde hayatının en muhteşem tatiliydi. Ana baba yok, hep sevdiklerinin evlerinde takılma, hep kuzenler arkadaşlar anane baba dede üçlüsü, çok yemekler çok yüzmekler… değerlenen öyrolarıyla alışverişlere sevinmeler. Tam bir gurbetçi stayla! 

Arca için tatilin son demleri, futbol kampı, arkadaşlarla gezme, okula hazırlanmalarla geçerken, bizim ofis de tatil sonrası kalabalıklaşmaya başladı. Geç kalsan oturacak masa bulamayacaksın o derece! Ofisteki ve evdeki bu kalabalıklığın neticesinde ofisteki Silent Room kısmını sıklıkla kullanır oldum. 

Neden? Çünkü ben bir iş üzerinde çalışmam gerekiyorsa dikkatimi dağıtan her şeye gıcık olurum ve tam bir sessizlik ararım. 

İster bireysel ofisimin olduğu İzmirdeki şirketimden kalma bir alışkanlık, ister benim odaklanmamdaki beceriksizlik olsun sebep, gerçek ortada ve çözümü Silent Room (toplamda 6 masanın olduğu bir oda, etüt gibi bir yer)  

Evde çalışanların mutfak masasında veya önünde TV radyo açıkken nasıl çalışabildiklerini aklım almıyor, nitekim arka odayı Covid zamanı işgal etmemin ve sonrasında da iyice yerleşmemin sebebi bu. Benim sek sessizliğe ve sakinliğe ihtiyacım var. 

Eskiden yani bir ekibim olmadan önce, daha az toplantılara girdiğim, sadece proje yönettiğim zamanlarda orada daha fazla geçirirdim, hatta Yelizin Ofisi derlerdi de arada kahve getirmeyi teklif edenler olurdu. Artık toplantılar ve ekiple daha çok vakit geçirmem gerektiği için daha seyrek uğrasam da, haftada birkaç saatimi Silent Roomda geçirmeme alıştılar, ortalık kalabalıksa ve ben toplantıda ya da masamda değilsem, biliyorlar ki Silent Roomda saklanıyorum. İnanır mısın yaratıcılık gerektiren en iyi işlerimi orada çıkarıyorum. Yani benim Silent Rooma ihtiyacım var!

Bir de o odayı amacının dışında kullananları affetmiyorum ve derhal sepetliyorum. Sohbet edecek onlarca alan var, yallah coffee cornera! Muhtemelen adım Silent Room Bitch’e çıktı ama umrumda değil!

Tabii bu düzen böyle sürdüğü sürece…

Fakat kim yaptı nasıl oldu bilmiyorum - belki yallah dediğim baĞzı arkadaşlar olabilir - ofis yönetiminden bir anket geldi. Neymiş o oda amacına ulaşmamışmış, neymiş acaba toplantı odası ya da sohbet köşesi yapılsa mıymış… bababababa! Dalarım! 

Dedim ve daldım. Oylamaya katılmakla kalmadım anketi yapanlara da yazılı tehdit savurdum. O oda olduğu gibi kalmazsa her gün en az 2 saat gereksiz yere toplantı odasını tek başıma Silent Room niyetiyle işgal ederim, haberiniz ola dedim. Demekle de kalmadım, etrafımdaki herkese lobi aktivitesi yapmak suretiyle istediğim gibi oy vermeleri için zorladım. Yoksa dedim başınıza bela olurum, bu açık ofisi Silent Rooma çeviririm görürsünüz ebenizi demediysem de bakışlarımdan anladılar. Nasıl bir pislik olduğumu bilirler. Garibim bazıları Silent Room diye bir yerin varlığından bile haberdar değillermiş, hiç ihtiyaçları olmadıysa demek. 

Bu ofis düzenlemecilerin tepesine kadar çıkacağım. Baktım olmuyor çare yok Vice Presidentlığa oynayacağım, zira şirkette bireysel ofisi olan en düşük seviye bu. 

Ya da bunlardan bir tane de işimi görür, kapımı çekivereyim, yeter ki sessiz olsun!



22 Mayıs 2022 Pazar

Bir devrin sonu: İşte normale dönüş, dönüşte 4 gün mü ?

Ufaktan bir sitemle Post Covid'e keskin dönüşü sindirmenin benim için ne kadar zor olduğundan bahsetmiştim. 

O günlerde sadece maskeleri atmaktan ibaret olan süreç zamanla normale dönmenin - çok affedersin - bokunu çıkardı ve her şey tam anlamıyla iki yıl öncesine döndü. Sanki o iki yıl olağanüstü bir şekilde yaşanmamış gibi, hiçbir şey olmamış gibi eskiye döndü, özellikle iş ortamında... 

Düşünmeden edemiyorum, acaba beynimizin en güçlü yanı ne? Hatırlaması mı? Unutması mı? Ya da unutulması gerekenleri iyi seçebilmesi mi?

Hepimiz geçen iki yılı unutmuş gibiyiz…

İlk duyurular yöneticilerin en az 3, çalışanların 2 gün ofise gelmeleri beklendiği yönünde yapıldı. Pek kimsenin kulak astığını söyleyemeye gerek görmüyorum, neden çünkü insanlar belki pandeminin zorluklarını unutmuşlardı ama evden çalışmanın iyi taraflarını değil. 

Hadi kabul edelim, sabah akşam trafikte geçirdiğiniz zamanı ailenize ve kendinize ayırabiliyorsunuz, iki toplantı arası ya da öğle molası çamaşırınızı yıkayabiliyor, akşam için makarna sosunu ocağa koyabiliyorsunuz. Tüm bunları veriminizi düşürmeden yapabiliyorsunuz. 

"Peki neden şimdi ofise dönelim ki? "