Doğduğumda altın sarısı saçlarım seneler geçtikçe bal rengine dönüştü. Ve üniversite yıllarında gölge attırmakla başlayan sarışınlık serüveni, üst üste röfleler ve İlkerin yoğun beğenileri ile tekrar bebek sarısına doğru “U” dönüşü yaptı. Sarışınlık güzeldir güzeldir de herkesin saçları röflelenmeye başladığında sıkmaya başlar. İşte sıkmaya başladığının ilk günlerinde çevremde saçlarımın eski rengine döndürmeye yönelik kamuoyu araştırması yapmaya başlamıştım. Genel kanı “HAYIIIIR!!!” yönündeydi. Özellikle İlkerin, babamın ve bilumum eşraf erkeklerin… Erkeklerin sarışın takıntısı görülmemiş şeydir. Sokaktaki saçı sarı boyalı her 4 kadının 3 ünde koca baskısı vardır, eminim. Sonra kuaförler… Gerçek saç rengi üzerine röfle atmaya bayılan, ortaya çıkan tonların hastası olan bu meslek grubu benim saç rengimde birinin röfleden başka bir işleme ilgi duymasına tepki gösterirler. İstanbuldaki kuaförüm Canerin kulakları çınlasın, kaç defa boyatmak üzere oturduğum koltuktan daha bir sarışın kalktığımı saymadım. İzmirde edindiğim yeni kuaförümün benzer tepkileri, İlkerin bu adamları tenhada sıkıştırıp tembihlediğinden şüphelenmeme neden olmaya başlamıştı. Ancak beni bu işten caydıran Tuba oldu. Çünkü kendisinin saçları ve geldiği aşama benimkinin benzeridir ve benden önce koyu saç sevdasına tutulup ufak bir deneme yapmış, anında pişman olup sarışınlığa geri dönmüş. Aman!! Derdi bana .. Alışamıyorsun, kötü oluyor… Bu beni frenletmeye yetmişti. Ama en çok röfleden sonra İlkerin hayran hayran saçlarımı seyredişi, okşayışı beni bu önemli karardan alıkoyuyordu. Şimdi arkama dönüp baktığımda en az 2 yıldır bu koyulaştırma derdinde olduğumu görüyorum.
Hani kadın milleti hayatında bir şeylerin ters gittiğini düşündüğünde veya değişikliğe ihtiyaç duyduğunda gider saçını boyatır veya kestirir ya, benimki onlardan değildi. Yıllarca bilinçaltıma yerleştirmişim kumrallığı. Alttan alttan ilkeri de hazırlamaya çalışıyorum, nuh diyor peygamber demiyor… beni caydırmak için her yolu deniyor. Ama sonunda ikna oldu gibi gibi… çok damardan yakaladım kendisini… o biliyor…
O gün bugündü!! Sabah Termale gittim, yürüyüş yaptım, üstüne havuza girdim ve saunaya… Öğleden sonra Alsancak’ta Gizem ve Ranayla buluşacağım ya öncesinde bu işi bitirmeli ve ilk tepkileri İlkerden değil kızlardan almalıyım düşüncesindeyim. Kuaförüm Ömürün karşısına dikildim: “ Radikal bir karar aldım, saçımı boyatacağım, kararlıyım!!!” beni vazgeçirmeye çalışmadı ama saçımı boyarken “ah bu tona boya atılır mı?” “ ah insanlar ne paralar veriyorlar bu renk için” türünden cümlelerini eşinin saçını boyattığında yaşadığı hayalkırıklığı anıları ile süsledi. Bir an ağlamaklı oldu bile diyebilirim. Ve itiraf etmeliyim, içimden bildiğim bütün duaları okudum, yeter ki pişman olmayayım diye.
Evet efendim şimdi kumralım!!! Evet garip hissediyorum sürekli aynaya bakıyorum, Ömür saçlarımı keserken kafanı çevir diyor benim gözüm hala aynada… Ama güzel oldum be!!! Yani en azından çirkin olmadım Bilinçaltımı öyle bilinçlendirmişim ki kumrallığa korktuğum başıma gelmedi. Hemen ilkeri aradım. “ben vazgeçersin ya da vazgeçirilirsin diye ummuştum, içimde hala umut vardı yani sen şimdi kumral mısın?” dedi. Evet biliyorum fena ama en azından alışması gerektiğini biliyor yani bir süreliğine karısını başka kadınla aldattığını farz ediverecek, falan filan…. Kızlarla buluştuk, şok oldular ama çok beğendiler. Öncekinin fazla sarı olduğunu ve yaşlı gösterdiğini söylediler. İki güzel ve bakımlı kızın görüşleri biraz kendime güvenimi yerine getirdi. Eve geldiğimde İlker garipsedi!! Ama beğenmemek değil sanırım, beğenmese söyler, acımaz!! Sadece alışması zaman alacak! Ben mi? Ben alıştım bile hatta hoşuma gitmeye bile başladı!!!
İşte böyle… Şimdi kumralım ve bakalım ne zaman tekrar sarışın olma hayallerine dalacağım? Bilmiyorum ama değişiklik her şeye rağmen güzel…
2 yorum:
Nice toz tutmuş yazısı olsun 'günün çorbası'nın. Artık mutfakta zen'in linklerinde de var hem. Hayırlı uğurlu olsun.
bloguma ilk yorumu sizden aldım tijen hanım, ilginize çok teşekkür ederim.
Yorum Gönder