Hülyayı bu mimi bana paslaması için resmen zorladım. Günah çıkarasım gelmiş nicedir. Hoş, paslamasa da bir punduna getirip yazardım.
Uzun bir post olacak, şimdiden uyarayım.
Bazen 5 (yazı ile beş) gün yıkanmadığım oluyor. Saçlarım kuru olduğu için görüntüyü kaldırıyor ancak kaşınmaya başladığımda zorla banyoya gidiyorum. Çocukken de sevmezdim.
Arca’yı da günlerce yıkamayı unuttuğum oluyor.
Arca ile ilgili sürekli hayaller kurarken yakalıyorum kendimi. Sonra hep bir Kızılderili atasözü ile kendimi silkeliyorum. “Hayalkırıklığı yoktur, yüksek beklenti vardır. “ I-ıh hayır işe yaramıyor! Yine başa dönüyorum.
Kendimde çocuğunu yarış atı gibi o kurs senin bu kurs benim gezdirecek hırslı anne potansiyeli görüyorum. Bundan nefret ediyorum! Arca büyümeden önce bu potansiyelimi rafa kaldırmalıyım.
Arca’nın göz göre göre elini yaktım. Acayip vicdanım sızlıyor. Pilavın suyuna limonu sıktırmamalıydım, kaynar su eline sıçradı, çok canı acıdı.
Ama Arca’nın benim canımı acıtmasına tahammülüm yok. Saçımı çekmesi ya da yanlışlıkla da olsa acıtmasına çok sinirleniyorum. Emzirirken ve doğumda yeterince acı çektim, yeter ulen psikolojisine sahibim
Arca’ya sesimi yükselttiğimde daha yükselttiğim an pişman oluyorum ama bazen durduramıyorum.
Arca ile ilgili krizleri aştığımda dötüm kalkıyor, ben bu işi biliyorum havalarına giriyorum. Tökezlediğimde ise aynı hızla geri iniyor o döt!
Gelecek maçlardan acayip tırsıyorum. Pütürlü yiyemezse diye 7 aylıkken pirzola verdim eline, boğulmasından daha az korkuyormuşum. Sonra 2 yaş civarı emzik zor olur dediler, 18 aylık olmadan bıraktıralım dedim. 2,5 yaş tuvalet konusunda inat edebilir korkusuyla tuvalet eğitimine yöneldim, erkenden lazımlığı koydum önüne. Ha kötü mü oldu? Bilmiyorum çünkü kendimi boşu boşuna yorduğumu ve gerdiğimi düşünüyorum şimdi. Üstelik bunların hiçbirinde öyle aman aman bir çabam yok, Arca bu konularda uyumlu davrandı, o yüzden kendimi övmenin de bir anlamı kalmıyor. Sanki hiç katkım yokmuş gibi hissediyorum bazen.
İlkere çok gıcık oluyorum. Ben uğraşıyorum o kenardan seyrediyor sonra bir tespit yapıyor ve doğru çıkıyor. Benden daha fazla annelik güdüsü olmasına gıcık oluyorum.
Uzun bir süre Arca ile baş başa kalmaktan korktum. İlker eve geç geleceği zamanlarda o gece nasıl geçecek diye ödüm patladı.
Kitap anne hallerimden nefret ediyorum. İnsanlara “…. Kitabında böyle yazıyor” ile başlayan öğütler vermiş olmaktan utanıyorum. Daha da fenası çocuk eğitim kitapları yerine bu aralar romanlara sarmış olmama rağmen itiraf ediyorum hala gizli gizli çocuk eğitim kitapları karıştırıyorum.
Arca’ya kitap almaktan/okumaktan hastalıklı bir zevk duyuyorum. Abarttığımı düşünüp acayip tırstığım zamanlar olmakla birlikte buna engel olamıyorum. Oyuncak almaktan ise nefret ediyorum, çünkü beceremiyorum.
Yaptığım işi sevmekle beraber bazen “farklı bir şeyler yapabilirim” güdüsü geliyor. Ama “rahat dötüne mi battı otur oturduğun yerde” düşüncesi bu karşılaşmada galip geliyor ve oturuyorum. Cesaretsiz ve rahatına düşkün buluyorum kendimi ve bundan nefret ediyorum.
Çok şekilci bir insanım. Hadi bunu “estetiğe önem veriyor” diye yumuşatmayalım düpedüz şekilciyim işte. Etrafımda hep güzel insanlar olsun istiyorum. [Boris Vian “Bütün çirkinler ölmeli!” demiş di mi? Kendisi de pek güzel sayılmaz! - bak başladım yine]
Temizlik yapmaktan nefret ediyorum. Ev 15 gün temizlenmeyebilir, rahatsız olmuyorum.
Evde temizlik yapılırken evde olmaktan nefret ediyorum. Ben de yapmayayım, başkası da yapmasın!
Uyurken dişlerimi sıkıyorum. Özellikle hasta veya stresli olduğumda. Böyle bir şey yaptığımı yirmilik dişimi alacak olan çene cerrahı fark etmişti, altı yıl kadar oluyor. Üstelik antidepresan vermişti. Kendimi psikolojik deli hissetmiştim ve inatla içmemiştim. Sonradan öğrendim ki yetişkinlerin %70’i dişlerini sıkarmış. Bu beni rahatlatmıyor tabii ki, şu anda çenem ağrıyor!
Ve... hasta olmaktan nefret ediyorum. İğrenç mıymıntı tiksinti bir insan oluyorum. Etrafımdaki herkese mikrop gibi bu mıymıntı hallerimi bulaştırıyorum, zamanla etrafımda mıymıntılıktan bir sur örülüyor ve ben bunun içinde boğuluyorum.
Çok mıymıntı bir yazı oldu, böhüüü iyileşmeden dönmemek üzere gidiyorum!!!
Gitmeden...
Elfanam, Başakçım canım benim ve babadan itirafları duyalım!!
3 yorum:
Nasıl içten itiraflar, ceasretine hayran kaldım Yeliz. Yazıyı da bir çırpıda okudum.
Alemsin Yeliz, kimse senin kadar cesur itiraflarda bulunamazdı:))
Yorum Gönder