2 Şubat 2012 Perşembe

Maymun dötünü yara sanmış…


Kar hasretiyle yanıp tuştan masum İzmirli’nin durumu bu sabah tam da böyleydi.

25 dakikalık mesafeyi tam tamına 3 saatte kat edebildim. Sebep? KAR… diyeceğim yurdun kalanına ayıp olacak. Ama maalesef öyle…

Sabah kar haberini Nadire abladan alınca, Garfield gibi yapıştık cama, yeay…. O kadar çok söyledik ki sonunda yağmıştı, yağıyordu, allahım dualarımız kabul oluyordu… Benim gözlerim mutluluk gözyaşları ile nemlenirken Arca gayet öküz bir şekilde “ben bebekken kar görmüştüm ki…” dedi, döndü kıçını.

Bu dünyada kar olayına benim kadar sevinen başka manyak yoktur kanımca.

Küçük bir “işe metroyla mı gitsem” tereddüdüne İlker “of bişey olmaz, git işte arabayla” deyince (az sonra kendisinin kulaklarını iyice çınlatacağım..) bir heves atladım arabaya. Arabanın canımdan karları temizledim yav!

Neyse çıktım yola gidiyorum. Sıkışık trafikte kar manzaralarının fotoğraflarını çekiyorum, mutluyum yav… 

Çocuklar gibi şenim… Derken otoyola çıktım, ebemle tanışmam böyle oldu.

Trafik ilerlemiyor, hayırdır? Herkes temkinli ondandır diyorum, sakinim mutluyum.

Nitekim Gaziemir taraflarındaki kaza kaldırma çalışmaları tüm olayı açıklıyor. 5-6 araç birbirine girmiş. Eh, kar yüzü görmemiş İzmirim insanının başına gelir böyle şeyler diyorum, gözüm yolda kulağım Nihat’ta. Dalgasını geçiyor haliyle…

İzmir ve kar kelimelerinin aynı cümle içinde kullanıldığı bir dünya espri yapıldı:

“İzmir’de kadın şoförler araçlarına zincir takmaya çalışırken görüldüler!” puhahahh
“İzmirli bir dinleyicimiz zincir nasıl takılıyor yav? Diye soruyor… bileğine tak sen o zinciri” puhahah
“Eh tabii bugün kullanmayacağız da ne zaman kullanacağız diye kullanmak istiyor garipler” puhahah
“İzmirliler telaşlanmayın, sakin olun…” puhahha

Dörtlülerimiz düğün alayı gibi ışıl ışıl, minik viteslerle ilerliyoruz. Derken bam! Bir sıkıştı, gitmiyor. Kar arttı, benim yakıt deposu boşaldı. Ama tırsmamaya çalışıyorum. Ofise bilgi veriyorum sürekli, İlker desen sürekli canlı yayın yol durumunu öğreniyor. (akşam eve döndüğümde öğrenecektim, vicdan azabı çekiyordu) Sağımdan kar küreyen araçlar, tuz atan kamyonlar geçiyor. İnkar edemem, tırsıyorum!

İlker her on dakikada bir arıyor, benim konumum değişmiyor. Artık orta şeridi bırakıyorum, sağ taraftayım, zira her an yolda kalabilirim. Vakit geçsin diye sağı solu arıyorum, Nil’le on dakika konuşuyorum ama konumum hala değişmiyor.

Önümden iki kaza, bir arızalı araba kenara çekiliyor. Kar hızını arttırıyor, ben arttıramıyorum. Nihat bitiyor, Güçlü Mete’nin programı bitiyor, benim yol bir türlü bitmiyor.


Ve ben de karı artık eskisi kadar sevmiyorum, yakıt göstergesinin ibresi düştükçe, kara olan sempatim azalıyor. Ah ulan elimde kahvemle kar seyredecektim, sol ayağımın kasları tutmaz oldu. Bu bana reva mı be!

Bu arada İlker bir bidon mazot alıp yola düşmek üzereyken yol açılıyor ve ben tam tamına 3 saatte ofise varıyorum. Yıllar sonra köyü ziyaret eden başbakan gibi karşılanıyorum ofiste… Hemen yol anıları paylaşılıyor, bir fincan kahveyle…

Bir tırsmışım ki.. El frenini indir diyorlar, indiriyorum (sanırsın burası Erzurum) aman silgeçlerini kaldır diyorlar, kaldırıyorum. İnanılmaz tırsıyorum. Akşam erken çıkıyorum, halbuki kar filan kalmamış, yağmur yağıyor.. Maymunum ben, dötüme bakıp bakıp tırsıyorum. 

Unutmadan... benim için karda araba kullanmak bir ilkti. Kendimi şoförlükte level atlamış hissediyorum, savulun şoför Nebahat geliyor!! hey yavrum hey!!

7 yorum:

laleninbahcesi dedi ki...

Yeliz benim halam İzmir'de öğretmendi heheh hala da İzmirde :))
Çocuklara karı anlatamıyorum derdi. Bizim İzmirli kuzenler o kadar imrendi ki üfleyiverdim karı ne yapayım:))

Adsız dedi ki...

8 senedir erzurumda yaşıyorum sizin oralara yağan kar için sizin bu kadar sevinmenizi yada hayatınızın felç olmasını anlayamıyorum:))(neden acaba) bütün bloglarda karlı fotolar çocuklar karla oynamış benimde 2 yaşımda bir oğlum var farkettimki bizim karda hiç fotomuz yok ve hiç kartopu oynamadık ve kardan adam yapmadık(daha hazirana kadar vakit var bi ara yaparız:)) okadr soğuk ki dışarısı arabaya koşarak biniyoruz...bu arada oğlumun bu aralar en sık kullandığı cümle anne elimi tut kayarım:) bu arada çok sıkı takipcinim haberin olsun erzurumdan sevgiler... ELİF

yeliz dedi ki...

Lale ablacım gerçekten çok zor, benim yaşımda karı sadece 1-2 defa görmüş insanlar var. televizyonda peri masalı seyreder gibi seyrediyoruz kara teslim olmuş şehirleri.

yeliz dedi ki...

Elif,
kocaman bir kahkaha attım:) istanbula ilk okumaya gittiğim seneydi, azıcık kar yağmış arabaların üstü 1 mm filan tutmuş, İlkerle o karda manyak gibi kartopu oynamıştık, kendimizden geçmiştik. İstanbullular manyak olduğumuzu düşünmüştü. Gör işte halimizi ne kadar cahiliz. Bütün izmirli bloggerlar fotoğraf çekmiş değil mi? sahi 40 senede bir yağıyor napsın masum izmirli, kar görgüsüzü olduk vallaha. sizlere çok garip geliyor, çok iyi anlıyorum:)

nil dedi ki...

Nebahat yürü be, kimse tutamaz artık seni:)

Elif,ben de çok güldüm,ne güzel ifade etmişsiniz:)

Not:karlı esprilere gelince sanki bir izmirliden çıkmış gibi zeka kokuyor, hayret başkaları yapmış öyle mi :P

Fikriye Filtresiz dedi ki...

Neyse bunun en iyi tarafı küresel ısınma teoremlerinin çürümüş olması. Artık kar yağmıycak,aralıkta bile denize giricez, susuzluktan ölücez diyenlerin kar ...ne girsin.

yeliz dedi ki...

nilim esprilerin çoğu izmirlilerdendi:) ama çok güldüm cidden.

alışveriş danışmanım, aynen dünü bunu söylüyordum. hani küresel ısınma kardeşim? ki ben sıcağı daha çok severim:)