24 Aralık 2012 Pazartesi

Bizim oğlan resim çiziyormuş yav

Susan Stricker o meşhur ve mühim kitabı “Çocuklarda sanat eğitimi” kitabında resmin temelinin karalama olduğunu anlatır, çocuklarımıza “ne resim yapıyorsun? ne çiziyorsun?” gibi şeyler söylemememizi, özgür bırakmamızı ve illa ki yorum yapacaksak “çok güzel olmuş” şeklinde değil, “seçtiğin renkleri çok beğendim, kırmızı ile kahverengiyi bir arada kullanman ilginç olmuş” filan dememizi öğütler.

Ben de bünyeye kattığım bir donanımın b.kunu çıkarırım! Yani çıkarmışım. Zira karalama konusunda o kadar yüreklendirmişim, o kadar gerçekçi ve beğeni dolu yorumlarda bulunmuşum ki, Arca benim sadece karalamalardan hoşlandığımı sanıyor.
Farkında değildim, resim konusundaki geriliğini (her çocuk her konuda ileri olacak değil) anasından almış olduğuna emindim. Zira ben hali hazırda çizdiğim resimlere bir derinlik bir üçüncü boyut katma konusunda acayip yeteneksizim! Bebem de pekala bana çekmiş olabilirdi.

İlk defa babası için bir yüz resmi çizdiğinde laf aramızda “tesadüf” dedim. İlker müdahale etmiştir dedim. Sosyal medyada çarşaf çarşaf paylaşmanın dışında (evet o şaheserleri yaratan yavruların paylaşımcı analarını bilinçaltında biraz kıskanmış ve “benim bebem de resim yapabiliyor” şeklinde ilan etmek istemiş olabilirim :P) üstünde fazla durmadım.

Ben daha Arca’nın ilk mandalasını (Susan Stricker’a göre insan resminin ilk habercisi, bir yuvarlak ve dışında ışınlar… sonraki aşama kafadan bacaklı insan resmi olurmuş) heyecanla bekleyedurayım bizim oğlan 23 Nisan müsameresini canlandırmış resim kağıdında, nutkum tutuldu yeminlen! Abicim kafadan ışınlar çıkaracak diye bekliyorum, bizim oğlan bildiğin iki bacaklı çocuklar çizmiş. Hatta birinde gövde bile var. Ahan da işte burada!



Keçeli kalemlere merak salmış, anneannesinin evindeki tüm keçeli kalemleri çantasına doldurduğunda fark ettim. Bıraktık tabii ki, anneannede ne varsa topluyoruz sonra gidince oynayacak bir şey bulamıyor. Neyse, dönüşte soğuk havada uzun bir yürüyüşün ardından kırtasiyeye uğrayıp keçeli kalemler aldık da sanatını tüm hafta sonu ziyadesiyle icra etti bebem!

Yorum kısmı benim için hala sıkıntı. Ama Allahtan ben sormuyorum, çağırıp kompozisyonu anlatmaya başlıyor. Küçük karalamalar balıkmış bir de büyük balıklar varmış. O kırmızı elma suya düşmüş, karnı acıkan balıklar yemiş.

Picasso’nun "çocuklar gibi resim çizebilmek için elli yılımı verdim" lafını şimdi anlıyorum zira bırak elli yıl yüz elli yıl düşünsem böyle bir kompozisyon aklıma gelmez.




3 yorum:

Fatma dedi ki...

Eeeee kompozisyon harika, seçilen renkler süper. Aferin Arca'ya:)

Selcen dedi ki...

valla mükemmel :)renklere bayıldımm. Evin duvarlarını süslemek için beklemedeyim ben de :D mandala bekliyordum heyecanla cidden bi mandala geldi geçenlerde :) yaşıtlarından geride o alanla işi yok kanımca

Hülya Cinsçiçekçi dedi ki...

renkler harika olmuş.