Hangi gündü hatırlamıyorum, işten erken çıkmam gerekti ve yolda erken çıkmış olmamın
gereksiz olduğunu öğrendim. Yani eve gitmeden önce bir saatten fazla boş
zamanım vardı.
Ben de Konak’ta metrodan indim ve Konak-Göztepe sahil yolunu
keşfedeyim dedim. Doğma büyüme bir İzmirlisin kadın hiç mi bilmiyorsun,
diyebilirsin, haklısın. Ama bisikletle ilk defa çıkıyorum o yola. Hayatta bazı
yerleri bisikletle yeniden keşfetmek ilk kez keşfetmek gibidir. Kafanı
kaldırdığında baktığın gökyüzü yine gökyüzüdür ama pedallarken farklı görürsün
her şeyi. O gün de öyle oldu. Beş kilometreye yakın pedal çevirmişim, hava da bir
rüzgarlı ki sorma. Güneşin bir yarık bulup da sızdığı bulutlar, yağmuru
müjdeliyor ama yağmayacak belli. Güneş karanlık ve dalgalı denizde ebruli
desenler çiziyor, kimi yer aydınlık kimi karanlık. Sahilde hemen hiç kimse yok.
Dalgalar vurdukça serpintisi yüzüne geliyor, yarabbi şükür diyorsun… Şükür
anlarından biri daha… (#80şükürvesilesi : 23 müydü neydi:)) yok bir gün sayacağım tek tek!)
Bisiklet özgürlük aynı zamanda rahatlık ve ekonomik.
Gidebildiğim yere kadar bisiklet sonra metro, otobüs - diyemeyeceğim zira yasaklanmış İzmir'de- hiç olmadı taksi. Katlanan
bisikletin en büyük avantajı bu. Kısa sürede katlayıp bagaja atıveriyorsun, O gün de taksi şoförünün pek hoşuna gitti, ay valiz gibi bu dedi.
Eve yorgun ama gülümseyerek girdim. Bisikletin yararlarından
biri daha… Makarnadan emin değilim ama çikolatada kesin bulunan serotonin hormonu pedallamaya başladığın an
salgılanıyor, tecrübeyle sabit. Zira metroda Konak’a doğru giderken, biraz
bisiklet sürer sonra bir cafe’ye girer bir tatlı yerim diye düşündüğümü
unutmuştum bile.
Bisikletli günlerin sonlarını yaşıyorum bu aralar. Açıkçası yokuşun tepesinde yaşadığımız için zırt pırt binemiyorum, (Hatta evrene mesaj göndereyim de bir sonraki evim düz ayak bir yerde olsun, mesela sahile yakın bir sokakta filan...) Ama yine de bisikletle geçirdiğim aylarıma şükürler olsun... (Bu da 24 olsun! Hiç laf etme! İkişer ikişer sayacağım artık yetişmeyecek lan yılbaşına kadar!)
Bisikletli günlerin sonlarını yaşıyorum bu aralar. Açıkçası yokuşun tepesinde yaşadığımız için zırt pırt binemiyorum, (Hatta evrene mesaj göndereyim de bir sonraki evim düz ayak bir yerde olsun, mesela sahile yakın bir sokakta filan...) Ama yine de bisikletle geçirdiğim aylarıma şükürler olsun... (Bu da 24 olsun! Hiç laf etme! İkişer ikişer sayacağım artık yetişmeyecek lan yılbaşına kadar!)
Hatta abartsam da şunlarda mı alsam bir tane, daha kolay mı taşınıyor ne :)))
7 yorum:
Yaaa bisikler evet :) Ne güzel bir icat.. Keşke şehirlerin her bir noktasına bunu sokabilsek, bisikletle yaşayabilsek.
İstanbul'un tepelerine uygun değil evet.
Bende minnoş minnoş sahil yolu bisikletçilerindenim.
Lakin bisikletle merkezlere inip vapura koyan, sonra karşıya geçen ve işe giden 3-5 insana da hayranım!
Artsın, çoğalsın, çok olsun bisiklet.
Bisiklet yollu kentler!
Londra'dayken alımıştık bir tane katlanır bisiklet. Kojo resmen bisiklet binmek için bahane üretip zırt bırt evden gidiveriyordu :) Normalde yapmayacağı işleri bile yapar olmuştu bisiklet sayesinde :) Ama çok değerli pantolonlarını pedallara takıp yırttı, onu da unutamam :P
Katlanır bisiklet harika birşey gerçekten.
Bekarken yazları işe bisikletle gider gelirdim. Çok özledim o günleri. gerçekten özgürlük.
Şimdi evde yerim yok. Katlanabilen bisikleti yeni duyuyorum. NAsıl bişey?
Aynen !! Gününün bir parçası olarak kullananlara hayranım:)
Dahon diye gugıllarsan görebilirsin oldukça hafif ama şahane bişey:)
Yazlığa götürmüştük ilker tepesinden inmedi normalde bakkala gitmez hep o gütti:))
Aynen :D Daha bu sabah saat 7'de bisikletime atlamışken, ne çok seviyorum şu bisikleti diye düşündüm ben de.. Burada şansıma, yollar pek yokuş değil ve genellikle doğa içinde pedal basma şansımız var. Bir de kızı atıyorum bisikletin arkasına, bazen uyuyor bile. Biraz büyüse de beraber bassak pedala aaaah inşallah...
Yorum Gönder