Bu aralar bana biri süper
kadın filan derse, tevazu göstermeyeceğim, müsterih olunuz.
Zira dötümde motor,
köpeğin kuyruğu duruyor ben durmuyorum, allah biliyor ya, bu halime kendim de şaşırıyorum.
Çarşamba günüydü, akşam ofisten en son ben çıktım. Eh bayram öncesi cümle alem
arazi… Baktım ofisin önünde kargo arabası, benim bikiniler vardı, verin bakalım
paketimi dedim çocuklara. Yapma abla, nasıl bulalım dediler, araba ağzına kadar
silme paket. Tınmadım, o araçta benim paketim, girer kendim ararım dedim. Adımı
sordular, duyunca bir tanış hissettiler, sohbete daldık. Bir tanesi, “abla sana
ne geliyor böyle ya, sürekli kargo sürekli kargo” “vakitsizlikten kıçımdaki
dona kadar internetten alıyorum” demedim tabii ki elin kargocusuna, “aa n’apayım
bütün alışveriş siteleri de sizin şirketle gönderiyor” dedim, ay babasının şirketi
sanki, bir aidiyet duygusuyla şişindi seninki, paket derhal bulundu. Arca
donlarına ben de bikinilerime kavuştuk neyse ki… Don derken abartmıyorum yani,
vakitsizlik derken hele hiç abartmıyorum.
Eve döndüm, İlker bizim
yeni evde kırmaca dökmece yapıyor, karnı acıkmış, makarna haşladım, tıkındık.
Sonra o tadilata ve ben temizliğe bir girişmişiz… Akşamı ettik. Yemeğe ancak
yetiştik. Arca, Durucuğuyla muhteşem üç gün geçirmenin mutluluğuyla ağzı
kulaklarındaydı. Fazla kalamadık, zira bayramın ilk günü İlkerin annesini mide
spazmından acile götürmüşler. İzmire döndük, onu da alıp Çeşmeye geçtik. Şimdi
hani diyoruz ya yazlık filan. Yazlık olayının tatille bir alakası yok. Ha sen
dersen ki, işten şehirden uzaklaşıyor musun, evet uzaklaşıyorsun. Ama önüne
yemek koyanın, arkanı toplayanın olmadığı için bedenin dinlenmiyor, bilesin.
Hele de kalabalık oldun mu… Sonuçta o
işleri evde de yaptığına göre, ha orada ha burada, deyip geçiyorum. Arca kuzenleriyle
arkadaşlarıyla güzel tatil yapıyor, bu da kardır sonuçta.
Aslında en doğrusu tatili
uzatıp öyle dönmek ama benim pazartesiden önce birkaç mail atmam gerekiyordu,
biraz da çalışacaktım, gözümüzü kararttık çıktık. Çeşme otobanı kaza olmuş E5
gibiydi, gıdım gıdım… Eh bizim evin önündeki kıç kadar sahilde bile yüzlerce
günübirlikçi olduğunu, Ilıca plajının yolunda iki sıra park edildiğini hesaba
katarsan normal…
Akşamın dokuz buçuğundan
sonra, iki kap yemek, üç posta çamaşır, evin tadilatıyla ilgili hesap kitap,
bir de maillere bakayım, işleri toparlayayım derken geceyi etmişim… Başımı
yastığa koyduğumda evet, dedim, süper olmak böyle bir şey… ev temiz, yemekler
dolapta, çamaşırlar yıkandı balkonda, sabahki işler tamam… ama var ya saçımın
telinden ayak parmağıma kadar yorgunum lan! Hayır süper olmak istemiyorum! İstemiyorum!
Yemişim süperini! Diye diye uyumuşum… Bakalım bu hafta nasıl geçecek, süper
kadın da duracell pil değil ki kardeşim, elbet tükenecek.
3 yorum:
Okurken ben de yoruldum.
Kendimi okudum sanki, ben de bayram tatilini koli yaparak geçirdim,zira Ağustos başında taşınıyoruz :) Üstelik bir de halt etti, madem kendi evimize geçiyoruz mobilyaları bi elden geçirelim dedik, şu anda evde ne yatak odası ne çocuk odası namına tek bir mobilyamız yok,eski usül yer yatağında yatıyoruz, kıyafetler sepetlerde,hurçlarda, ayy deliriciiim, şu 15 gün bi geçse de yerleşsem yeni evime, göçebe gibiyiz resmen, bu ne yahu !!!
tukenmez o super kadin. Harikasin yelizcim. Bir de aralik blup az nefes alabilirsen cok guzel olacak :)
ben gelince halledecegiz onu da. Seninle yazlik bahcesinde bir kahve, bir sarap ne olursa artik. Ben eline servis edecegim soz :)
Yorum Gönder