Bizi
büyüten her ne ise, onun peşine düşmeliyiz. Boğazına çökmeli ve bizden aldığını
geri vermesini sağlamalıyız. Masumiyet değil, saflık değil, başka bir şey
bizden aldığı.
Bizi büyüten her ne ise, elimizden
aldığı neşemiz. Bundan sebep hep kendimize döndüğümüzde onu arıyoruz. Neşemizi,
coşkumuzu bıraktığımız ıssız köşeleri nafile bir çabayla kazıyoruz. Tırnaklarımızı
paralasıya kazmak bize çocukluğumuzdaki neşeyi getirmiyor. Ve hiçbir şey, tam
da o çocukluğumuzdaki kaygısız keyfi vermiyor artık.
Çünkü…
Çünkü oyun oynamayı
bıraktık. Çünkü oyundan koparılıp daha ciddi, daha önemli gereksinimlere vakit
ayırmak zorunda bırakıldık. İşi oyuna tercih etmek zorundayız, fakat iş
gerçekten oyunun karşıtı mıdır?
Oyun oynayan çocuğumu
seyrederken onda kaygısız coşkunun, neşenin keyfini gözlemliyorum. Amaçsızlığın
özgürlüğünü. Oyun tam da bu işte… Büyürken bizim hayatlarımızdan eksilen şey.
Ursula K. Le Guin’in Mülksüzler
kitabında, Arares dilindeki oyun kelimesinin “iş” ile aynı olduğunu okuduğumu
hatırlıyorum. Amaç mülk edinmek, para kazanmak olmayınca, iş oyuna dönüşüyor, diye
düşünmüştüm. Bazı şanslı insanlar, işleriyle oynuyorlar.
Geri kalanlarımızın
depresyona girmemesi için oyunu hayatımıza dahil etmesi gerekiyormuş, biyolojik
bir ihtiyaçmış bu, ben demiyorum Dr. Stuart Brown diyor. Daha doğrusu
araştırmaları. Oyun bizim zorluklarla baş etmemizi sağlıyormuş, becerilerimizi ve
yaratıcılığımızı artırıyormuş.
İşe gömülmüş kafalarımızı
ortaya çıkarmalı.
Pek az kullandığımız
ellerimizi harekete geçirmeli.
Ve bizi oyuna davet eden
çocuklarımıza kulak vermeli.
Biliyorum bazen insan
oyun oynarken kendi değilmiş gibi, yetişkin değilmiş gibi hissediyor, özellikle
de hoşlanmadığımız oyunlara zorunluluktan katılıyorsak. En azından bana öyle
geliyor. Çünkü oğlan çocuğu oyunlarını sevmiyorum. Fakat insan bir defa kendini
kaptırdı mı gerçekten iyi geldiğini fark ediyor.
Tüm ihtiyacımız biraz
neşe:)
2 yorum:
Ters Yüz adlı animasyonu izlemiş miydin? İzlemediysen seyretmeni öneririm. Yazının başıyla benzer bir ana fikre sahip, çok da güzel ;)
İşinle oynamak düşüncesi çok akla yatkın. Ya sevdiğin işi yap ya da yaptığın işi sev ile paralel bir fikir. Kesinlikle uygulamaya geçirmek lazım.
teşekkürler ve de sevgiler...
ah izlemedim ama mutlaka izlemek istiyorum. fragmanını izleyip çok merak etmiştim.
Yorum Gönder