9 Temmuz 2018 Pazartesi

Türkiye ve Belçika arasındaki farklar, tespitler Vol.5

Her şeyin başı sağlık derler ya... Vallahi doğru! Sadece yaş kemale erdiği için değil, katiyen! fakat küçük bir tökezlemede anlıyorsun, beden sağlığının ne mühim bir mesele olduğunu. 

Arcasız ve İlkersiz ikinci hafta sonu için, pazartesi Prag'a iş seyahati ve cumasına İzmir yolculuğu hazırlığı ile geçireceğimi bildiğim için hiçbir çılgın bekar programı yapmamıştım. (Bekar programı= Melike ile Flage'de çilek şarap muhabbet, üstüne dondurma) Gel gör ki bir haftadır sık sık yoklayan boyun ağrısı, bırak bekar gecelerine akmayı, ütü yapmayı bile sabote etti. Cumartesi ağrı tavan yaptı. Bir haftadır kas gevşetici içtiğim için artık kesmem ve sadece merhemle devam etmem lazım. Yani durum ciddi. Cumartesi sadece ütü yapabildim. Pazar temizlik. O da ne? Pazar öğleden sonrası : Boynum ağrımıyor. 

Derhal bisiklete atladım, önce bankadan para çektim, sonra çevre mahalle aralarında pedal çevirdim. Müstakil evlerin ağırlıkta olduğu mahallelerin bir kısmını ev ararken gezmiştim. Bizimkilerle ne vakit oralarda gezinsek, başlıyorum anlatmaya... "Bak şuradaki ev şöyle idi, berikinde bilmem ne vardı.." Eh kırkında ilk defa ev arama işlerine, hem de ecnebi memlekette girersen erkeklerin bir ömür anlattıkları askerlik anılarına döner mevzu. 

Pazar akşam üzeri saatlerinde Belçikalı aileler ne yapar diye merak ederseniz (ki çok da merak edilecek bir şey mi emin değilim) bisikletle gezmek çok keyifli bir öğrenme atmosferi yaratabilir. 

Hemen hepsi garajlarında, bahçelerinde hummalı bir çalışma içindedir mesela. Bahçe çöplerini çıkarma günü pazartesi olsa gerek, herkes çim, kuru yaprak, budama artıklarını kapının önüne koyar. Kimileri mangal yakar. Ah barbekü! Bir Belçikalı ailenin olmazsa olmazı! 

Hava nadiren güzel olduğu için yağmur yağmayan her pazarı barbekü ile taçlandırır ortalama Belçika ailesi. Hakkıdır! 

Alışveriş merkezlerinin ve dükkanların, marketlerin tamamının kapalı olduğu pazar günü yolların tamamen boş olması tesadüf değildir. Pazar, Belçikalı için aileye, bahçeye ve doğaya adanmış bir gündür. Pek çok Belçikalıdan Pazar günü için, "bahçede çalıştım" "parka gittim", "bisiklete bindim" "barbekü yaptık" "Kumsala gittik" * gibi aktiviteler sıradandır.

* ile belirttiğim kumsalı, lütfen Ege - Akdeniz ile karıştırmayalım. Bu da deniz ama aynı değil. Mesela Arcalar okul gezisi ile Ostend'e gittiler, yengeç avlamak gibi, piknik gibi bir aktivite hedeflediler, denize girmek gibi bir niyet 14 C sıcaklıkta iyimser bir yaklaşım olurdu nitekim. Gerçi bizim su manyağı Arca "düşüvermiş" denize. (ben malımı bildiğim için yedek kıyafeti yanındaydı)

Park, Belçikalının, özellikle de müstakil evi olmayan şehir merkezinde yaşayan Belçikalının nefes alma alanıdır. Belçikalı bu parklarda (ki bizce orman) piknik yapar (yanlış olmasın, sandviç, şarap, bira, kahve pikniği, mangal değil), futbol, frizbi oynar, bisiklet biner ve hava çok sıcak ise şekil A'daki gibi güneşlenir. Bu parklara gelmek için arabanızın olmasına gerek de yoktur, tramvayla ulaşılabilecek mesafede yani şehrin göbeğindedir doğa. 



Tramvay demişken... geldiğimizde hemen abonman kartlarımızı aldık. Çocuklara toplu taşımada para ödemiyorsun bu arada. Sadece fotoğraflı 5 euroluk bir kart çıkarıyorsun, o kadar. Kartına istersen ayda 49 Euroya abonman ödemesi yap, istediğin kadar kullan toplu taşımayı. Yok ben çok da binmiyorum dersen benim gibi, tek binişin (aktarmalar dahil) 1,2 euroya gelsin, 10'lu doldur. Ama ne yaparsan yap, bas o kartı. Yoksa yandı gülüm keten helva. Biz diyorduk ki, kimse bakmıyor, basmasan ne olacak ki? Ne olacağını bir pazar gezmesi sonrası keşfettik. Bir durakta güvenlik kimseyi duraktan indirmeden tramvaya bindi. Tek tek bütün yolcuların kartlarını makinalarından tarattı. Bileti olmayanları, kartlarını basmayanları aşağı indirdi. Cezası 170 Euro! Hadi bakalım toton yiyorsa basma!

Yaşlıları da bir farkı bu ecnebilerin! Tramvayda yer veriyorsun, oturmuyorlar. Bizde olsa, omzundan dürterler, kalk da ben oturayım derler!

Doğumgünü kafası da bir garip. Bizde doğumgününde sana pasta almalarını beklersin ya... Burada pastayı, tatlıyı bunlar getiriyor. Ben de chocolate chip cookies yapıp götürdüm ofise. Aman adetlerine ayıp olmasın diyerekten...

İndirim zamanı da farklı. Mesela indirimi yılda sadece iki defa (temmuz ve ocak) yapıyorlar, farklı zamanlarda indirim yasak. Geçen hafta merak ettim de merkeze indim, bakalım benim Türkiye'deki internetten verdiğim indirimli siparişlerden daha da iyi fiyata düşmüşler mi? Oh neyse ki hayır! Euro kuru tabii ki!

to be continued...

Hiç yorum yok: