Hani annenler dışarı çıkıp seni evde yalnız bırakacaklardır, hani o özgürlük hissi daha onlar sokak kapısını arkalarından kapatmadan senin bütün benliğini sarar. İçin içine sığmaz ama sevincini de çaktırmamaya çalışırsın. Ev sana kalacak, her istediğini yapabileceksindir.
Galatasaray maçı... İşte öyle bir şey.
Kapısını kapattığın çalışma odası, şimdi sana sonsuz bir özgürlük kapısı açıyor.
Maç başlarken ufak ufak başlıyorsun hazırlıklara, bilgisayarı açıyorsun, blogger kontrol paneli karşında. Öte yandan buz gibi bir akşam üzeri birası koyuyorsun bardağa, yanına peynir ya da az fıstık. Usulca giriyorsun odaya, usulca kapatıyorsun kapıyı. Duyduğun son sesler, hakeme saydıran pipililerin sesi oluyor. Olsun.
Usulca okuma köşesine yerleşiyorsun, kucağında bilgisayar. "ne yazsam?" diye düşünürken bir yudum alıyorsun birandan, gözün solundaki kitaplara takılıyor. En sevdiklerinle henüz okumadıklarını göz hizana sıralanmış. Hangi terbiyesiz yapmış bunu ? (Sen tabii ki:P)
Bir tanesini çekip bakıyorsun ilk cümleye. Evvelden okuduklarından bir tanesinin ortasından bir sayfa açıp hatırlamaya çalışıyorsun eski dostunu. Derken toparlanıyorsun. "Kitaba dalma vakti değil, bir şeyler yazalım, vakit dar... "
Vakit dar. Vakit hep dar.
Geçenlerde bir gün kabullendim bunu. Daha pek çok şeyi kabullendiğim gibi...
"Hep de yoğun olunur mu canım? Belirli bir periotta yoğun olunabilir, tamam ama sonra işleyiş normale döner, dönmeli yani ..." derdim evvelden. Şimdi kabullendim. Daha doğrusu bakış açımı değiştirdim. Neye göre yoğunum diyorum ki? Eski işime göre mi? Evvelden ayda bir hazırladığım toplantılar, yeni işimde her gün (kimi zaman günde birkaç kere) var. Her konuya hakim olmam bekleniyor, değişikliklere hızlı adapte olmam ve kimi zaman hazırlıksız olsam bile toplantılara katılmam bekleniyor. (hazırlıksız toplantıya girmek = intihar "benim için")
Benim yoğunluk tabir ettiğim bu işleyiş aslında benim normalim. O halde yüksek temponun benim bundan sonraki rutinim olduğunun farkında olarak, bu yoğunluğun geçmeyeceğini kabul ederek, kendimi buna göre programlayabilirim.
(Bence) insan : koşullara göre kendini adapte etme yeteneğine sahip bir varlık.
Dünyanın en güçlüsü değiliz, dolayısı ile dünyanın hakimi olmamızın sebebi "uyum sağlayabilme becerisi"nden başka bir şey olamaz.
Konuyu dağıttık. Özgürlük diyorduk.
Benim için bir kapıyı kapatabilmekse özgürlük, bir diğeri için açabilmek o kapıyı...
Bir arkadaşım toplu taşıma kolaylığının ve ulaşılabilirliğinin özgürlük olduğunu söylemişti. Neden olmasın? Bir başkası, sanırım gençliğimde, araba kullanabilmek olarak tanımlamıştı özgürlüğü, ya da kimseye hesap vermemek...
Kime göre neye göre? Kişiye göre, koşula göre, ne istediğine göre... Bak mesela benim için şimdi özgürlük, bu satırları rahatsız edilmeden yazabilmem özgürlük... Hani işte öyle.
2 yorum:
Üniversiteyi bitirip işe başladığım ilk günlerde bir ablam gelip hemen evlen diye akıl vermişti bana ; evlenmek özgürlüktür demişti. benim ailemde ben zaten özgürdüm , işimi seçmiş paramı harcıyor boş vakitlerimde seyahat ediyordum ama yazık o bunun ancak başka bir ailede mümkün olduğunu görmüş olacak ki bana da öyle yol gösteriyordu :)
Onun için evlilik yine de bir özgürlük olmuş allahtan. ya bir özgürlüğe yelken açtığını sanıp daha beter bir tutsaklığa mahkum olsaydı ?
Yorum Gönder