Muhteremsiz hayatı tecrübe ediyorum ve bunu, bu blogu okuyanlar biliyor, tekrara düşmeyelim, bilmeyenler son birkaç yazıya yönlenlenebilir. Sonra geri dönün ama :)
Ofise gitmeler haftada üçe çıkarıldı ama kaytarıyorum ben. Evet resmen kaytarıyorum. Eğer yüz yüze görüşmem, bir onay filan almam gerekmiyorsa, evde çalışıyorum, şimdilik geleceksin diye direten yok. İyi böyle aman şşşş....
An itibariyle ne yapıyorsun diyecek olursan canım blog okurum, bir ocakta bolonez sosumun, bir başka ocakta hafta içi için seçtiğim sebze yemeği olan taze fasulyenin, öte yanda yarın ofisten gelince hazır oluversin diyerekten fırına attığım tavuğun pişmesini beklerken hafta sonu hedef tablomu gözden geçiriyorum.
Markete gidildi, mevsimlik gardrop sadeleşmesi tatbik edildi hatta elenenler ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmak üzere kutulara atıldı, saç, vücut, cilt bakımları yapıldı, ev temizlendi, ütü, yemek yapıldı, İlker gittiğinden beri girilmeyen ve de tarafımdan temizlenmesi konusunda katiyen baskı kurulamayan Arca'nın odası (ben bok içinde badem kadın ben kim çocuğa odanı temizle diyecek?!) cillop oldu cillop! İtiraf ediyorum, gizlice odaya girip temizlik ve düzenin tadını çıkarıyorum, çok mesudum. (ve evet yaşlanıyorum!)
Tüm o kan gözyaşı, yüksek desibelden kavgalarımıza ve dolayısıyla anne-ergen ilişkisi dinamiklerinin sarsılmasına değdi.
Flamanca çalışma hedefini de Arca'nın derslerine saydım, evet şu an itibariyle Flamanca naber nassın diyemiyor olabilirim ama bir yaprağın ana damarı ile yaprağı gövdeye bağlayan o minik parçacık da dahil olmak üzere yedi bölgesini Flamanca sayabilirim (Türkçesini bilmiyorum!)
"Hiç şarap bira içmeyeceğim" hedefime az önce bolonez sosa koyduğum şaraptan arta kalan iki kadehin ilkini kaldırıyorum, ikincisi yemekte kalkacak. Evde iyi kalite bir şarap vardı, ne yani açıp da sosa katıp da kalanı sirke mi etseydim? Lanet gibi bağbozumu zamanını müteakip bütün marketler şarap festivali yapıyor. Tüketimimi sınırlandırmak için sitenin yaza veda partisine de katılmamayı ciddi ciddi düşünüyorum. Ama pencereden kestiğim kadarıyla bizim sitenin tonton ihtiyarları ağaçların altına masaları koymaya başladı. Sonbahar esintileri eşliğinde, çimlerin üzerinde şarabın ve muhabbetin dibine vuracaklar. Gidecek miyim? Pek sanmıyorum. İflah olmaz bir asosyal olarak seslerine ve neşelerine tanık olmayı tercih edeceğim.
Ne izliyorum?
Arca ile Indiana Jones serisini bitirdik. Müthiş eğlendik. Ben tamamen unutmuşum. Bir bilimadamının maceraları Arca'yı çok etkiledi ve tabii bazı zorlukların üstesinden gelmesini sağlayan Latince bilgisi ... Arca'nın dil öğrenmeye merakı öğretmenleri tarafından ortaokulda Latin bölümünü seçmesine önayak olmalarına sebep oldu. Latince çok havalı, çünkü çok inek tipler Latince seçiyormuş burada. Bir de şimdi Indiana Jones, bizimki seçiminden memnun şimdilik.
Netflix profilini de 13 yaşa getirdik beridir arkadaşımız Flash ve Lupin'e sardı. Bense boş zamanlarımı Friends'i sekizinci turda izleyerek değerlendiriyorum.
Ne okuyorum?
Okuyorum tabii ki! Boş boş Friends bakmıyorum. Gerçi benim dizideki bu kısırlığımın bir sebebi de bizim dizileri İlkerle izleme anlaşmamız. (Friends anlaşma dışı) Lupin mesela Arca gel brebar izleyelim dedi, yok dedim kocamla izleyeceğim. Öyle işte.. Şimdilik manasız romantik komediler ve Friends...
Allahtan kitap kulübüm var da kitap okuyorum. Bu ara Ursula K.LeGuin'den Denizyolu'ndan öyküler okuyoruz. Okumak ayrı keyi, sohbet ayrı.. Lakin inceden sezinliyorum ki, Karadağ'da yaşayan Bahar ile benim için ve tabii ki pandemi yüzünde yapılan online toplantılar yerini toplaşmalara bırakacak ki, bence gayet normal. Allah aşkına kim birine sarılmak varken online el sallar?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder