Şanslı (!) bir beyaz yakalı olarak Türkiye de dahil olmak üzere hep cumartesileri tatil olan şirketlerde çalıştım. Biliyorum ki, bazı sektörlerde ya da kendi işini yapanlar için bu durum her zaman geçerli değil ülkemizde. İlker cumartesileri çalışırdı mesela, biz Arca ile baş başa takılırdık, ne güzeldi, hala hatırlıyor ve bazen “babamı satalım birlikte merkeze gidelim pizza gömelim” diyor, bende analık barometresi tavan :))
Ne diyordum, hafta sonları…
Geçenlerde bir yazı okuyunca, hafta sonlarının neden iki gün olduğuna ayıverdim. Bir gün geçen haftayı unutup resetlenmek için, bir gün önündeki haftaya hazırlanmak için. Böylece hem şarj oluyorsun hem de fazla gevşemeden hop yeni haftaya hazır ediyorsun kendini. Kapitalist düzenin rezil çarkları bunlar bacım, başka bir şey değil! (Hafta sonunun 3 gün olması kanunlaşan ve kısmen uygulanmaya başlayan Belçika’da çalıştığım kurumda durum henüz 2 günlük hafta sonu şeklinde devam ediyor, yani kapitalizme bok atmaya devam edebilirim)
Yazı, haftanızın iyi geçmesini istiyorsanız, pazar gününden planlayın, hazırlanın diye öğütlüyordu. Hedef kitlesi beyaz yakalı plaza kadını olan bu yazının pazar önerileri arasında tırnaklarınıza oje sürün gibi bir madde görünce hızla başka bir yazıya geçtim, yalan yok.
Yazının içeriğini bir kenara bırakırsak, ana fikrinde yeni bir şey yok aslında, evet on yıllardır, pazar günleri bizim evde hazırlanmakla geçer.
Hazırlık derken, evde bir hazırlık telaşesinin olduğu hani çocukluğumuzun pazarları gibi pazarlardan bahsediyorum… Öğleden sonraya kadar birileri ziyaret edilse, bir yerlere gidilse bile akşamına mutlaka evde olunan, misafirliğe gidilmeyen ve de misafirlerin gelmediği, banyoların yapıldığı, formaların önlüklerin ütülendiği pazarlar. Parlaiment Sinema kulübü ile bitirdiğimiz pazarlar. Akşam yemeğinde ya balık ya da kahvaltılık olan pazarlar.
Benzer telaşlar şimdi de var. Ama biraz farklı. Annem çalışmadığı için çocukluğumun pazarlarında haftalık yemek mesaisi olmazdı mesela, nasıl olsa annem hafta içi günlük yemek yapardı. Her akşam da yemekten sonra “yarın ne pişireyim” sorusu gelirdi, bizim cevap hep İzmir köfte olurdu ama bilirdik, pişirmekten daha zoru ne pişireceğine karar vermek.
Farklı zamanlar farklı dengeler.
Ben çalıştığıma göre, akşam evde sıcak yemek olsun istiyorsam, (ve de kilomuza dikkat ettiğimiz zamanlar, muhteremin yemek pişirmesi yasaksa) bir gece önceden değil, pazardan planımı yapmalıyım. Sadece planı mı!? Yemeklerden en azından pazartesi salı yenecekleri pişirmeliyim de.
Ve tabii ki…
Artık evde bir ergen olduğundan akşam kalanları ertesi günü sefer tasıma koyuveririm gibi bir ihtimal de kalmadığından öğle yemeklerimi pazardan planlamalıyım yoksa pahalı ve kötü ofis kafeteryasına talim!
Geçenlerde sürekli evden yemek getirebildiğimi fark eden arkadaşlara da dediğim gibi, işin pratik tarafı iyi planlama yapmak ve hazırlık. Ayrıca düzgün birkaç ekipman için ufak bir yatırım. Ekipman derken … Mesela bu bardak bir çorba bardağı, bizim kafeterya yıllar önce bunu uygun fiyata kağıt çorba bardaklarıyla çevreyi kirletmeyelim diye satmaya başlamıştı, aldığımdan insanlar garipsedi ama şimdi evde yemek olmasa bile pazar günü pişirdiğim vicdan çorbası ya da tarhanadan iki kepçe attım mı bir somun ekmekle ya da evden getirdiğim salata ile öğleni mis gibi atlatıyorum.
Diğer bir yatırımım da iyi kalite saklama kaplarıyla iyi bir çanta.
Saklama kapları sadece sefer tasım değil aynı zamanda pazardan pişirdiğim ve mikrodalgada ısıtılıverecek sebze yemeklerim için buzdolabında az yer kaplayan bir saklama şekli.
Çanta da, bilgisayarı koyunca sırt çantasında yer kalmadığından elimde taşıdığımda şık duruyor, görsellikten başka pek bir rolü yok. Ama mikrodalga olmasa ofiste pek ala sabahtan evde ısıttığım yemeğin sıcaklığını öğlene kadar muhafaza edebilecek şekilde yapılmış.
Son olarak en şahane ekipmanım… Salata sosu kaplarım, canlarım…
İşe salata götürüyorsanız sosunu ayrı götürünüz, kalbinizi kırarım. Marullar erir, domatesler pelteleşir, olmaz işte olmaz! Sosu salataya saatler evvelinden boca edemezsiniz!
Neyse ben en iyisi lunch box’larımı diğer bir deyişle sefer taslarımı ayrı ayrı anlatayım…
3 yorum:
Ah! 3 gün ne hoş geliyor kulağa :)
neden ama neden ama neden neden :)
Ahucum bak gerçekten ihtiyacoımız olan bu. Bir gün işlerini halletmek için - evini mi temizlersin, pazara mı gidersin, işte öyle işler. Bir gün kendi kişisel gelişimin için, kursa katılmak olur, okumak olur ne bileyim öyle işte ve bir günü de yeni haftaya hazırlanmak için kullanırsın mis gibi. Bunlardan bir tanesi her zaman sarkıyor iki gün olunca.
Sevgili deeptone, işte öyle yazdıpğım gibi ;)
Yorum Gönder