Günler süren aşırı sıcaklar yerini yağmura bıraktı. Oh be!
Bu iklim petunyaya nasıl da iyi geliyor. Diktiğim yerde coşuyor.
Cumartesi sabah yeni bir egzersiz denedim, ağırlıklı filan. Yetmedi üstüne banyoları temizledim, aylar var ki dokunmamıştım, Arca’nın duşunun taşları beyaz bizimki siyahmış. Ben krem ve füme sanıyordum. Yetmedi üstüne markete gittim. Üç gibi eve döndüğümde birkaç kayısı ve bir elmadan başka bir şey yememiş olduğumu, yorgunluktan sesimin bile cılızlaştığını fark ettim. Hiç de iştahım yok. Smoothie içiverdim.
Niyet ettiğimin üzerinden ne kadar geçti bilmiyorum ama -2 kilo ile görüşlerinize hazırım komutanım! İşin sırrı muhteremde. O etraftayken iştahım açık, eh sürekli yemek konuşuyoruz, yemek yapıyoruz, yemek yiyoruz ya ne olacaktı. Bir de hamilelikte çıkan çok affedersin basurum nüksetti mi? Eh olacağı buydu, sürekli stres, saatlerce oturma, egzersize yürüyüşe vakit bulamama… Dolayısıyla sıvı lifli beslenme mecburiyetinden gitti o kilolar, bir haftaya bir kilo daha gider mi? Hiç sanmam yarın muhterem dönüyor, benim sefil beslenmemin sonuna geliyoruz.
Akşam üzeri façayı düzeltmeye kuaföre gittim, saçında kimyasallarla beklerken oturduğun saç yıkama koltuklarını dişçi koltuğu gibi ayak uzatmalı yapmışlar. Beklerken mis gibi içim geçmiş. Kuaförümle seçimlerden konuştuk, ikinci kuşak gurbetçi olup da akepeye oy vermeyen yegane insanlardandır herhalde. Türkiye’yi sinirleri alınmış ölmüş dişe benzetti, artık acı yok ama kaybettik. Öyle …
Açık açık sordum, bizim buradakilerin mutluluğu neden? Nereden geliyor bu coşku? - Zira seçim gecesi Antwerpte evinin önünde bayrak açan Türkleri görünce akepeyi sepetledik sanan Elena neredeyse bize tebrik mesajı gönderecekmiş de, rte sloganlarını duyunca şaşırmış.
Güya gurbetçilere trafik cezası kesmiyorlamış Türkiyede. Olur mu ya? Trafik kurallarını sallamamalarından anlıyorum da, insan sırf bunun için minnet duyar da oy atar mı? Gerçi bizim toplumumuzun fırsatçılığı ve beleşçiliği üzerine kurulmuş bir parti örgütünün başarısını artık teslim etmek lazım. Teslim ettim, kabullendim, tebrikler.
Kuaför koltuğunda şekerleme yapmak, üstüne Tufanla memleket meseleleri üzerinden deşarj olmak ve yazlık sarışını saçlarımla kuaförden çıkmak iyi geldi. İyi ki fön çektirmemişim zira eve yürürken bir yağmur bastırdı, yazlık elbisenin içinden donuma kadar ıslandım. Brüksel sokaklarında yüzünü göğe vermiş, gülümseyen bir kadın görenler, yanıldılar, deli değilim sadece yağmur seviyorum. Yaz yağmurlarını daha da çok seviyorum.
Yağmur iyidir, uçuşan karahindiba tohumlarını da yıkar temizler. Yol kenarındaki ıhlamurların kokularını iyice ortaya çıkarır. Evde ergenim aç beklemese ben daha uzun uzun yürürdüm, ıhlamurların altında…
Ve bu sabah. Mis gibi yağmura uyandım. Pazar sabahı için ne harika bir sürpriz. Çalışmak zorunda olduğum bir pazar günü için ne isabetli bir hava. Arca sınavlara, ben raporuma çalışacağız bugün. Ve sonra yemek, ve sonra ütü. Evet ütü için de isabetli bir hava.
Ve babalar günü kutlamaları. İlker ve ablamlar bizimkilerde kahvaltıda buluşmuşlar. Bol babalı bir babalar günü kutlaması yaptık. Gurbetlik zor ama keyifler gıcır olduktan sonra dert değil.
Hadi ben dükkanı açam da çalışam yoksa bu hafta da kabus gibi geçecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder