Bizim departmanda bir yıldır çalışan Ayaka’mızı Japonya’ya uğurladık. Uğurlama öğle yemeği için ofisin etrafında açık bulabildiğimiz tek yer KFC idi. Neyse ki Japonlar KFC’yi çok seviyor.
Ayaka’ya Belçika ile ilgili en çok neyi özleyeceğini sordum. Yaz havası dedi. Taze serin, hele de yağmur sapıtmazsa şurup … Katılıyorum Ayaka’ya. Bugünler hava en idealinde. Gündüzler güneşli, 20-25 derece, akşamlar 15 ve zaman zaman yağmurlu. Sabahları taze bir havaya uyanıyorsun.
Önümüzdeki günler çok sıcak olacakmış (30 derece filan). Bu demek oluyor ki tüm gün eve giren güneş ışınlarından içerisi akşamları oturulamayacak kadar sıcak olacak ve bizim de artık terasta yemek ve akşamı geçirmek ihtiyacımız doğacak.
Sabah gözümü açar açmaz, bir yıldır dokunulmayan teras masa sandalyelerine el attım. Koltuğu tekrar temizledim, akşama doğru gölge geldi mi bir iki kova su da dökerim mis… Daha da uğraşmam, üç güne kalmadan yağmur yağar zaten.
Neyse ki temizlik standardlarım düşük, asgari hijyen ve misafir gelince rezil olmayalım bandında seyrediyor. Beden ve ruh sağlığınızı korumak için düşük temizlik standardlarını tavsiye ederim.
Dün Arca’nın yeni takımında hazırlık maçı vardı, eski takımdan da tanıdığım bir anneye de aynı tavsiyede bulundum. Kadın yalnız bir anne ve üç ergen oğlu var. Allah yardımcısı olsun.
Arca’nın yeni takım en üst ligin bir altıymış, bizim oğlan level atladı yani. Antrenmanlar haftada üçe çıktı, bütün yaz tatilde bile idman yaptı, hiç bu kadar ciddi görmemiştim kendisini, hadi hayırlısı.
Dün öğlen antrenman, sonra da maç akşama eve geldik. Nasıl bir yorgunluk çökmüş üstüme, uyuyup kaldım. Bir uyandım, Arca yok! Lionel ve Nathanla çıkmış, gece on bir olmuş piyasada yok. Meğer kuaföre gitmişler, saatler sürmüş, iki oğlan da siyah olunca afroları kes kes bitmemiş. Arada sadece babasını arayıp pazar sabahı başka takımın maçına götürmesini rica etmiş, hani iyi olduğunu filan ordan biliyoruz.
Kızdım tabii ama bir yandan da çok komik değil mi?
Bir cumartesi akşamını üç ergen oğlan kuaförde geçiriyor…
Onu geçtim, bizim halimiz çok komikti, evde gecenin bir vakti oğlanın gelmesini bekliyoruz, evet kuaförden! Hiç bu kadar yaşlı hissetmemiştim.
Şimdi yazarken fark ettim ki, bir pazar sabahından bundan daha fazlasını bekleyemezdim.
Erkenden kalkmak… Kahvem demlenirken terastaki temizliği halletmek, kahvemi içerken blog yazmak.
Evde kimseler yok, İlker dün gece söz verdiği gibi oğlanları maç izlemeye götürdü.
Aylardır sakat olan muhterem kocam sonunda yarın veteran takımıyla antrenmanlarına geri dönüyor. Futbol evimizin yadsınamaz gerçeği. Futbolun en sevdiğim tarafı - bizim oğlanları mutlu etmesinin dışında - bana da kendimle takılmam için alan açması.
Hazır hala sabah serini varken ben de yürüyüşe çıkayım…
1 yorum:
Düşük temizlik standardları konusuna yürekten katılıyor ve yıllardır uyguluyorum. kesinlikle doğru yoldayız :)
Buralar bildiğin gibi çok sıcak ve gerçekten istediğim şeyleri yapamıyorum sıcaktan. En sevdiğim mevsim benim yaz idi fakat buna bir güncelleme geliyor sanırım bu afrika sıcaklarından sonra.
Yorum Gönder