Yıllar
evvel, o zaman distribütörlüğünü yaptığımız markanın tüm dünya ülkelerinden
temsilcilerini topladığı bir haftalık forumlara katılırdım. Dünyanın her
yerinden farklı kültürlerde insanlarla tanışmak benim için bulunmaz bir
tecrübeydi. Tarih bilirsiniz, okulda okutmuşlardır, savaşlar, antlaşmalar,
yenilgiler, başarılar… Ama insanları anlatmaz tarih. Yıllarca savaştığımız,
üzerlerinde egemenlik kurduğumuz veya kardeşçe yaşadığımız insanları anlatmaz.
O toplantıların birinde Macar bir bey ile kahvaltı sohbetimizi unutmuyorum.
Türk olduğumu öğrenince, dillerimiz ne kadar farklı olsa da ortak çok sayıda kelimemiz
olduğundan bahsetmişti. Pabuç mesela.
Bu aralar, elimde Macar
yazar Magda Szabo'nun "Iza’nın Şarkısı" kitabı var. Okurken, sık sık o beyle olan
sohbetimizi hatırlıyorum. Ülkelerin kültürlerini, coğrafya veya tarih
derslerinden değil, eğer oralara gidemiyorsak, insanlarıyla tanışamıyorsak,
edebiyatları aracılığı ile öğrenebiliriz. Ve fark ettim ki, her ne kadar Türk
yazarlara öncelik versem de aslında en keyif aldığım kitaplar, farklı
coğrafyaların yazarlarının eserleri…