26 Şubat 2019 Salı

Yazık lan bana!

Eğitime sardım. Ne yani kırkımıza geldik diye unumuzu eleyip eleğimizi asacak mıydık? Hangi devirde yaşıyoruz? ‘50s? 

Kurumsalda çalışmanın en birinci avantajı beleş eğitimler. Kurum, kuruma faydan olsun diye seni eğitime gönderdiklerini sanadursun - ki illa ki faydası oluyordur - sen kişisel gelişe dur anacım:) 

Çoğu zaman eğitimlerin inek öğrencisi konumuna düşüyorum? Neden? Çünkü eğitimcilerin feyz aldıkları kitapları, makaleleri, gerek kendi gelişimim gerekse çocuğumu yetiştirmek için hatmetmişim. 

Dahil olduğum son eğitim “advanced communication and self management”. Tercümesiyle uğraşamayacağım bir zahmet google translate bebeyim. Şahsen communication kısmı on numara, self management desen sallantıda. Onu halletmeli zira kimi zaman kontrolden çıktığım oluyor, allah affetsin. 

Eğitime kaydımı yaptırayım mı derken on küsur senedir şirkette çalışan arkadaşım Marijke’den departmana bir mail geldi: arkadaşlar eğitimi kaçırmayın! Aldığım en faydalı eğitimdi! 

Ah Marijke sen dersin de ben atlamaz mıyım!

24 Şubat 2019 Pazar

Eyvah! Belçikalılaşıyor muyuz?

"Eyvah!" dedim ama aslına bakarsan çok da önemli değil, yani eyvah filan değil. Ben seviyorum Belçikalıları. Her Avrupalı kadar, her milletten insan kadar. Her insan kadar.

Ben, çok üzgünüm ama - genel geçer Avrupalı ikiyüzlülüğüne sık sık tanık olsam da , ki ikiyüzlülük mü yüzleşmek mi o da başka bir tartışma boyutu - bu yazının ilk yorumundaki gibi acımasız olamıyorum, biraz da demek istiyorum ki, "hırsızın hiç mi suçu yok?" . Çok affedersin sen çok mu ileridesin ki son 15 yıldır, Avrupa'nın ağzına laf vermiyorsun da, adamlar - çok affedersin dötlüğüne mi - seni ortadoğu ülkesi ligine şutluyorlar? Biz mikemmeliz he biz mikemmeliz!

Neyse ne diyordum? Her ne kadar gözlemlerim olsa da, gözlemlerimde biraz dalgamı geçsem de, herkesi seviyorum ben, her milleti. Sevmek değil de belki kabul etmek, anlamaya çalışmak.

10 Şubat 2019 Pazar

Söyleyeceklerim bu kadar : Busy is the new stupid

Bilmem dikkat çekiyor mu, ama benim bu blogda bazı yazı dizilerim var. Kitap yorumları mesela Yeliz'in kitapları'nda arşivleniyor. Niyetim benzer bir arşivi muhteremin tariflerine de uygulamak... Bakalım bir yolunu bulacağız. Bir de spontane yazılarım var. "an itibariyle.." gibi. Yazdığım an, yazdığım gibi yayınla tuşuna tıkladığım, içerikten ziyade o anki hislerimi yansıtan yazılar.

Yoğun günlük rutinlerimizin dışına kafamı çıkarıp da, bu çorbacıgiller bu ara ne yapıyorlar, diye merak edenlere haber niteliğinde yazılar yazmak istiyorum mesela. Etiketin adı bile hazır: Günler günlerin ardından... 

Lakin son üç yazının başlığı bu iken, her biri ayrı bir konuya dallandı, toparlandı derken silip başka başlık attım. Böyle böyle üçüncü yazıdayım. Etiket hazır, Allah içini doldurmayı nasip etsin, amin.

Derken...
Bu yazıyı yazdım ve yine etiketi değiştirdim:) : Söyleyeceklerim bu kadar

28 Ocak 2019 Pazartesi

Kocamı Fransızcadan soğutarak bence iyi ettim.

Ben - söylemesi ayıp - Fransızca kurumu geçtim. Yeni kur yeni şans iki hafta içinde bu blogda!

O kadar yavaş ilerliyorum ki, bu vakte kaplumbağalar bile öğrenmiştir bu dili. İki cümle kurabilmek için üç saat düşünüyorum. Hani "anlıyorum ama konuşamıyorum" klişesi var ya, hah işte o bende "ne anlıyorum ne de konuşuyorum" kalıbına daha münasip. Hakikatten anlama dinleme sıfır. Hani Flamancayı bile daha iyi anlıyorum diyebilirim. Şirket dil öğrenmek isteyenlere ofis bünyesinde eğitim sunuyor, Flamancaya atladım. Zira onun için ayrı bir kursa gitme imkanım yok. Kör topal Fransızca bir şekilde gidecek, Flamanca'yı da öğreneceğim nihayetinde. Şirkette arkadaşlarım Flamanca konuşuyor, evde İlker ve Arca sürekli konuşuyorlar, Arca'nın arkadaşı geliyor, onunla da ... Ben ? Piç miyim lan ben?!

26 Ocak 2019 Cumartesi

Sömestr Tatili

Yarın Düsseldorf'a gideceğiz. Mühim bir tekne fuarı varmış. Biraz sosyal medyaya daldım, "İlker fuardayken biz cüceyle Düsseldorf'ta ne yapabiliriz" sorusuna cevap bulma umudu taşıyordum, sömestr tatili fotoğralarının saldırısına uğradım. Şehirde kalan kesim çocuklarına uğraş arayışında, şehirden kaçanlar ya küçük şehir memleket ziyaretlerinde değerlendirmiş tatillerini, ya kayak tatili ayarlamış ya da yurtdışı...

Bizim sömestr tatillerimiz anneannemlerde yani Akhisar'da geçerdi. Babam hepimizi sabahtan garaja bırakırdı, Akhisar otobüsüne binerdik. Manisa'ya kadar biraz virajlı ama ormanlı bir yol, sonrası Manisa'nın köyleri. Sırasıyla sayardım, yol başka türlü geçmez ki... Saruhanlı'ya - ki o da ilçe oldu galiba - geldik mi, tamam Akhisar'a geldik sayılır.

Erken yenen akşam yemeklerinin ardından uzayan sohbetler ve gece yarısı olmadan acıkılınca sobasında ekmek kızartılan anneanne evi... Tuvaleti dışarıdaydı, popomuz üşürdü işerken, elimiz kıpkırmızı kesilirdi yıkayınca. Hep birlikte yatılan tek odanın bir köşesinde illa ki lazımlık, gece buz gibi tuvalete mi gidelim?

24 Ocak 2019 Perşembe

Seferberlik planı: Soğuklar!

Bu hafta gündemimiz soğuklar olacak, şimdiden biliyoruz. Zira bu hafta sonu itibariyle 1-2 derecelere inen, yol kenarlarındaki çalıları donduran soğuk, birkaç güne karı da beraberinde getirecek. Vallahi bence isabet. Bir kar görsün, bir kar topu oynasın bu aile, çok şey mi istiyorum?
...
Dememe kalmadı, kar da yağdı yeay:)

Bahar çocuğu ve Akdeniz insanı olmanın verdiği bir "soğuk fobisi" var, inkar edecek değilim. Üşütmekten, hasta olmaktan, kronikleşmeye ramak kalmış sinüzitimin nüksetmesinden korkuyorum, fobiyse fobi!

Kendimce önlemlerimi aile bireylerine dayatacağım seferberlik planım hazır.

22 Ocak 2019 Salı

ev giysisi

Ev giysisi diye yazıp google teyzeye sordun mu, sana envai çeşit pijama, eşofman takımı çıkarıyor. Bu hayatta google teyzenin de bilmediği şeyler varmış.

Ev giysisi dediğin kostüm, çok emek ister google'cım. Öyle mağazaya girip bir takım penye almaya benzemez. Onlar hep var, ama bakalım "ev giysisi" mertebesine ulaşabiliyorlar mı? Katiyen!

Ev giysisi dediğin...

20 Ocak 2019 Pazar

an itibariyle...

"Bir odanın kapısını kapatıp yalnız kalmak, her zaman hayatımın en güzel şeylerinden biri olmuştur."
 Charles Bukowski

Yaklaşık bir saat önce eve girdik.

Normal bir ailenin -5 derecede dışarıda ne işi var değil mi? Otur evinde, yılbaşı ağacını kaldır, ütüleri yap, iki kap yemek koy ocağa değil mi? Yok ya, fazla domestiğe bağladık mı bana bir haller geliyor. Allahtan İlker de öyle. Geçen gün dil kursu aktivitesi kapsamında pratik yapmak için gittikleri Brüksel'e yakın küçük bir Flaman şehri olan Mechelen'i çok beğenmiş, birlikte gidelim diyordu. Canıma minnet, benim için dışarı çıkmaya bahane olsun. Tabii evde yaymayı, kah kitap okuyup, kah playstation oynamayı tercih eden cüce kararımıza şiddetle karşı çıktı ama çok da tın. 

14 Ocak 2019 Pazartesi

Yaşlandığını nasıl anlarsın? Vol.3

Bu başlıkta bir yazıyı ilk yazışım değil. Bakınız 2011 versiyonu ve 2012 versiyonu. Eminim içerik olarak konuyu kullandığım başka yazılarım da olmuştur ama şimdi aramakla uğraşamayacağım. 

Demem o ki ben bu yaş mevzusuna takık bir insanım galiba. Hayır sadece yazdıklarımdan değil, geçen gün katıldığım eğitimde bile bunu mevzu bahis ettiğimi fark ettim. Yaratıcı bir tarafını bulmaya mı çalışıyorlar nedir (benim için epey aramaları lazım), hepimize ismimizin baş harfiyle bizi tanıtan bir sıfat bulmamızı istedi hoca. Hatta "Y biraz zor olabilir" diye uyardı beni. Yo gayet net: Youthful. 
(dinç, genç bir havaya sahip anlamında) 

13 Ocak 2019 Pazar

an itibariyle...

Hafta sonunu domestiğe adamış bir insanın en öncelikli tatmin seviyesi aşağıdakilerden hangisi ile sağlanır?
a. Buzdolabına dizilmiş minimum dört çeşit tencere yemeği
b. Tamamı ütülenmiş çamaşırlar
c. Ertesi gün öğlen için hazırlanmış sefertası ve dahi kocasının öğlen salatası
d. Banyo yapmış okula hazırlanmış oğlan
e. Hepsi

Evet bildiniz: Hepsi! 

Kış çirkin yüzünü bu hafta sonu layıkıyla gösterdi. Yağmur dinmedi, hava bizi dışarı hiç davet etmedi. Bizim de gönlümüz yoktu zaten. Malum bağlamışız domestiğe, dışarıda işimiz ne? 

Gerçi bana akşam üzeri beş gibi geldiler. Bütün hafta ofisin içinde attığım 500 adım, dün zaten misafir hazırlığı yapmışım, burnumu çıkarmamışım, dedim ki yürüyeceğim. Kimse oralı olmadı. Çıktım, dondum, döndüm. İyi oldu ama, egzersizleri bu kadar ihmal edersek, semeri iyice büyüteceğiz.

Günün bende kalanları, Arca ile sabah yatak keyfi sohbeti, İlker'le mutfağa kara tahta tasarım çalışmaları, kitap kulübümün hatıra kitabı ve kahve keyifleri olarak tarihe geçsin... 

An itibariyle...

güne, hafta sonuna, haftaya veda zamanı. 


7 Ocak 2019 Pazartesi

Yılın ilk pazarı

Yeni yılın ilk pazartesisine bomba gibi hazırım, diyemiyorum. Bütün günümü Fransızca çalışarak geçirdim yine de sınava hazır değilim, neden?

1 Ocak 2019 Salı

Yeni yıl yazısı

Adettendir, her yılın başında yeni hedefler konur, değişimler planlanır ve tabii ki çoğuna ulaşılamadan bir sonraki yıl gelir çatar ve bir sonraki ve bir sonraki...

2018’e girerken tanımladığım “aşmış insan” tanımına bir adım daha yaklaşabildim mi? Evet sanırım, bu da bir şeydir.

23 Aralık 2018 Pazar

Avrupa tespitlerine gel!

Belçika ile ilgili bir Belçikalıdan en ilginç yorumu duydum: "Avrupa'nın başkentiyiz güya ama aslında tam bir köy burası! Avrupa bir köy tarafından yönetiliyor."

Belçikalılar için Avrupa'nın Lazları dediklerini de duymuştum. Hırsızların bir dükkana girdiği ve dükkan sahibinin "akşam gelin bu saatte para olmaz" dediğinde hırsızların gidip akşam tekrar geldikleri ve de polise yakalandıkları haberi doğruysa, evet bir Lazlık var.

Avrupa'da yaşayan her milletin diğerleri hakkında tespitlerini, önyargılarını dinlemek çok eğlenceli.

16 Aralık 2018 Pazar

Lüzumsuz bilgiler Vol.2

Geçenlerde blogda geziniyorum - evet narsistim kendi blogumu okuyorum! Hayır efendim yazın da sizinkini de okuyalım. Mecbur muyum döt kadar ekranda instagram tiradlarınızı okumaya? - eski bir yazıma denk geldim, sene 2010, #tbt tadında yeminle. Lüzumsuz bilgiler. 

Vaktiyle buralar dutluk iken bloglarda "elim sende"cilik ve birbirini mimleme çok trend idi. Hem blog sahibini tanırdın, hem seni okuyanlar kendini sana biraz daha yakın hissederdi. Derken "promote yourself" anlayışı moda oldu. Instagram sağ olsun. Herkes fotomodel, herkes filtre, instabeauty güzeli, hey allahım!

Belki bugün instagramda olduğumuz kadar ulu orta değildi hiçbir paylaşımımız ancak bugün olduğundan daha doğru tanırdık, blog yazan kişiyi de, takip edeni de. Bir büyüsü vardı bilinmezliğin lakin samimi yazılardan iyi bilirdik, iyi tanırdık birbirimizi. Yüzeysel değildik.

O günlerin anısına bilinmeyen (daha doğrusu öyle varsaydığım) yönlerimi yazayım dedim, buyurunuz: Lüzumsuz bilgiler - 2.

12 Aralık 2018 Çarşamba

E-mail hygiene

Departman toplantısıydı sanırım, müdürümüz "e-mail hijyeni için neler yapıyorsunuz?" diye sordu.

Ben "eğer bir işe yoğunlaşmam icap ediyorsa, sabah gelir gelmez outlook'umu açmıyorum, işimi tamamlayıp sonra e-maillerime bakıyorum, genelde de öğleye doğru ve öğle yemeğinden hemen sonrasını - tabii toplantı yoksa - tercih ediyorum" dedim. Bu yöntemimi çok beğendi, Türk olsaydı "bana bunlarla gelin" diyeceğinden eminim. İyi ki bu yöntemin aklıma nereden geldiğini sormadı da "tuvaletten" demek zorunda kalmadım. Evet, tuvaletten, hatta umumi tuvaletten.

9 Aralık 2018 Pazar

Sarı yelekliler

Belçika'ya yerleştiğimizden beri muhterem saçını (yani olduğu kadarını) kendisi traş ediyor. Kocam diye demiyorum, tasarrufta bir dünya markasıdır. Ama evin cücesi, makinayla üç numaraya vurulan kafayı kendisine yakıştıramadığından kuaförde traş olmak istiyor, illa modelli olacakmış, peki. Neyse ki kuaförden yana seçici değil. O cumartesi neredeysek, bir kuaföre giriyor, kestiriveriyoruz saçını. Geçen Ixelles'de telefonum tamir edilirken karşı sokaktakine girdik, bugün de Türk mahallesinde Mehmet kuafördeydik. 

5 Aralık 2018 Çarşamba

Bizde durumlar bu şekil

Bugün Fransızca kursunu ektim. Utanmıyorum. Çünkü :
1. Kendimi hasta hissediyorum. Günlerdir hissettiğim o kırıklık iyice eklemlerime ve saç diplerime yayıldı, gidişat iyi değil.
2. Yorgunum. Tamam ya herkes yorgun filan anlıyorum ama ben iki haftadır seyahat, mesai, hatta evde çalışmayla filan iyice helak oldum. Dün gece de bugünkü sunuma çalışınca pilim iyice bitti. Yeter yav!
3. Bugün sınav var. Ama ben çalışamadım (bakınız madde 1 ve 2). Hadi derslere devam etsem o kadarla da hallederim ama derslere de gidemedim (bakınız madde 2).

26 Kasım 2018 Pazartesi

Turuncu çoraplı çocuk

Arca cumartesi ve çarşamba günleri futbola gidiyor. Arca seviyor, ben de Arca sevdiği için seviyorum, İlker sevmiyor. Tüm antremanların ve sonrasındaki maçların, iyi bir futbol oyuncusu/seyircisi için tabiri caizse işkence olduğunu söylüyor. Şimdiden kulüp araştırmalarına başlama niyetinde.

18 Kasım 2018 Pazar

Kapı

Bazı yazarlar, bazı kitaplar bende okudukça yazma isteği uyandırıyorlar. Ne olursa olsun, bir şeyler yazmak geliyor içimden. Allahtan bu blog var. Haftada bir başına oturabildiğim canım blogum.

Hayır hayata sitem etmiyorum, "yapmak istediğim çok şeyim ve çok az zamanım var" cümlesini kendi kendime kurmaktan bile sıkıldım. "To Do List"imin sürekli kabarık olmasından ve gün bittiğinde ancak yarısını halletmiş olmaktan da sıkıldım ama artık kendime bir sözüm var: bunu kafaya takmayacağım, o gün için en çok yapmak istediğim şeyleri yapıp yapamadıklarım için hayıflanmaktan, kendime kızmaktan da vazgeçeceğim.

Doğru, anladınız, bu sıkıntının işle alakası yok. İş için farklı zaman yönetimi yöntemlerim var. Neler mi? O başka bir yazıya kalsın.

Hafta sonu için yapılacaklar listesi kabarık ama öncelikler üç ana gruba ayrıldı: Kesinlikle yapılması gerekenler, aşırı derecede yapmak istediklerim, yapsam iyi olurlar.

12 Kasım 2018 Pazartesi

Paris is always a good idea!

"Para harcayarak sizi zengin yapacak tek şey seyahat etmektir."

Paris'te 4 gün geçirdik.
85.000 adım
63 km yürüyüş
ve şahsıma ait kısık bir ses.
ve bize ayak uydurmayı başaran bir Arca cücesi!