4 Ağustos 2010 Çarşamba

Hissiyat böyle! Sıkıldım!

Sıkıldım!! İtiraf etmek ne kadar ağır olsa da, vicdan beni dürtse de… boğazıma gelmiş ve yumru yapmışken haykırmasam olmaz. O loğusa cinleri vardı ya, hemen herkesin başına musallat olan, hani o cinler geldiğinde… aylar önce o yağmurlu günde… İlker beni bir fino köpeği gibi arabaya atmıştı da 1 kafeinsiz mochaya tedavi olmuştum ya… işte onların şekil değiştirmişinin pençeleri omuzlarımda… imiş…
Silkindim! Bunun için eski bir dostla karşılaşmam gerekiyormuş.
Günlerden dün. Aylardır katılmak istediğim, organizasyonu için destek olmaya çalıştığım Montessori Eğitimi semineri için güç bela 1 gün izin almışım, havalardayım. Sabahtan Nazlı ile gittik. Kimler yoktu ki… Abuk sabuk sorularıma maruz kalan Elfanam, yıllar sonra tekrar görüştüğüm liseden sınıf arkadaşım Zelal (kirazımın meşhur canı ciğeri, Dorukun kankisi Loranın annesi), Nurturiadan ve İzmirli anneler mail grubundan tanıdığım ama hiç tanışmadığım nedense bana çok çok tanıdık gelen simalar… Montessori, teorik anlamda çok haşır neşir olduğum okuduğum fakat pratikte bilgi sahibi olmadığım bir felsefe idi. Değerli eğitmenlerle çok pratik uygulamalara tanık oldum. İyi ki gitmişim… de…
Erken çıkmak durumunda kaldım, malum bakıcı gidecek, Arca… Para çekmek için Kıbrıs şehitleri caddesinin sonuna yürüdüm, bankanın önünde dururken, bir ses “yeliz!” dedi. Döndüm. Rana!! Ortaokula ilk başladığımda sıra arkadaşım, o zamanların tabiri ile “en iyi arkadaşım” kankim yediğim içtiğimin ayrı gitmediği Rana. O çocuk zamanlarımın çok özel insanı. Yine çocukluğun getirdiği bir takım koşullarla ayrı düştük, önce sınıflar, sonra dünyalar ayrıldı ama bir araya geldiğimizde yine kahkahaları paylaşabildiğim dostlardandı, kırgınlık kızgınlık yok, sadece ayrı düşmüşlük var. Yıllar sonra feysbık sayesinde yollarımız kesişti, o, ben ve yine ortaokuldan gizem, dostluğumuzun temellerini sağlamlaştırdık. İzmire dönüş yaptığımız yıl ve sonrasında nerdeyse doğuma kadar sık sık görüştük. Doğumdan sonra hiç görüşmedik, hatta neden diye ufaktan, kırılmıştım, sanki o bekar gecelerini yapabilecek miydim? Hayır, ama aranmak gelinmek istemişim demek ki… neyse konu o değil, böyle şeyleri çok da takmayacak kadar törpüledim kendimi, ve sohbetin o ufaktan mahcubiyet kısmına takılmadım.
Sadece…
Rana benim “Arcadan önce”mdi. Fotoğrafını görmek istedi, makinadan birkaç poz gösterirken bile asıl konuşmak istediğimin Arca olmadığını fark ediverdim. Onu sordum, 17 ay önce yüreği kıpır kıpır, yine ortaokuldan bir arkadaşımızla birlikteydi, geçen yaz nişanları olmuş ama ayrılmışlar. Hadi bi kahve içelim, hadi oturalım konuşalım, eski günlerdeki gibi, iş çıkışı buluşmuşuz gibi laflayalım demek istedim. Şimdiki hayatımdan çok farklı birkaç saat yaşamak istedim. Ama olmadı, olamazdı. Çocuksuz olduğumuz günlerdeki gibi değildi yaşamım, bi telefon edip İlkere, ben geç gelicem, arkadaşımla buluştum diyemezdim, Arcanın bana ihtiyacı vardı. Onun için gittiğim seminerden onun için erkenden çıkmıştım, eski dostla hoşbeş etmek için değil. Sonuçta… Alsancak trafiğine daldım, eve yollandım. Gerisi malum… cüceyle yıllardır görüşmemişiz gibi kucaklaşma, hatta yerlerde yuvarlanma, yatıncaya kadar bir beden halleri…
Sonuç şu ki… epeydir sinyallerini alıp geçici bu günler diye ertelediğim cinlerim var benim. İyi değilim. Çalışan anne olmanın farklı bir vicdan muhasebesi var. Bütün gün ayrı kalmanın verdiği bir ağırlık ve sorumluluk çöküyor üzerime. Tam zamanlı annelik ile karşılaştırma yapamam, çünkü öyle bir anne olmadım hiç. Kendi adıma durumum şöyle … benim için sadece iş ve Arca var. Araya sıkıştırılmış bir İlker var. Hatta çoğu zaman işten kafamı kaldırdığımda yine Arca var. Gün içinde boş anımda, anne blogları okumak, nurturiaya göz gezdirmek, kitap sipariş ederken önceliği ona vermek, araştırmak, bilgi sahibi olmak… nurturiadaki kitap kurdu grubunda sayfa sayfa çocuk gelişim kitabı önerisi yazabiliyorum da 1 tane farklı konuda kitap ismi telaffuz edemiyorum. Özellikle 1 yaşını geçti beridir başkasını düşünemiyorum. Öncesi iyiydi, daha onu dünyaya bir birey olarak hazırlamak gibi bir derdin içinde değildim. Şimdi sürekli ayrı geçirdiğimiz zamanların muhasebesindeyim. Güç bela izin aldığım günde bile Arca için bişeyleri yapma peşindeyim. Üstelik etrafımda Arcaya bakmak için can atan insanlar dolu. Bi telefonumla 1-2 saat ilgilenebilirler ve ben canımın çektiğini yapabilirim. Yazlıkta mesela.. ben 2 lokma yiyeyim veya en azından tuvalet-duş gibi insani ihtiyaçlarımı karşılayayım diye, Arcaya bakmaya gönüllüler çokken, Arca paçama yapışıyor, 10 dakika duşta kalsam “annih, annih” diye kapılar yumruklanıyor, kısacası ben etraftayken Arca için sadece ben varım, dünya umrunda değil, babası bile. Zaten benim de içim almıyor, zaten az geçirdiğimiz zamanı daha da azaltmamak için her dakikamızı ten tene geçirelim istiyorum, daha doğrusu dum!
Duma duma dum!! Ani bi kararla İlkerin annesini aradım, akşam işin var mı yemekten sonra 1-2 saat işimiz var, Arcaya bakar mısın dedim, çok sevindi. İlkeri aradım, aslında… Biliyorum olsun, belki daha iyiye gider. Önce yemeğe mi gidicez, arcayı da alalım dedi, yok dedim, arca yok, şaşırdı. Her yere onu da götürmeye öyle alışmışız ki.. garip bir durum. Özel bir gün değil, sadece arınma günü koyalım adını, bir nevi uzaklaşma…
Sıkılmışım çok sıkılmışım… vicdanıma ters, bana ve belki pek çoğuna ters belki… ama doğru ama yanlış.. sadece gerçek bu! Hissiyat böyle!

15 yorum:

Adsız dedi ki...

Allah Allah niye ters olsun. İnsan değil miyiz. Nefes almaya ihtiyacımız var. Bir geç kaçamak yaptık ve ben pambik prense olarak su anda daha iyi bir anneyim. Sevgiler
ozguranne

Adsız dedi ki...

Hic de alakasi yok. Ozguranne'ye katiliyorum, kesinlikle ihtiyacimiz var buna. Kulkedisi bile gece 12'lere kadar egleniyormus :)

Kitap konusunda ben de senin gibi dusunuyorum. Bu annelik, vs. uzerine o kadar cok okuduk ki, artik bana da o gelmisti, farkli bir kitap okudum gecenlerde ve kendimi cok iyi hissettim. Eylemlerimi surdurmek icin hemen kutuphaneye gidip bir tane daha aldim, iyice yoldan ciktim yani anlayacagin ;)

Arinma gunlerine devam, onlar bizi daha kotu degil, bilakis daha iyi anne yapiyor.

kuzunun annesi dedi ki...

Cok iyi düşünmüşsün , bu kadar kendine yüklenme olur mu ? Elbette sana ihtiyacı var yavrunun , ama arada sırada hayatında baska insanlar oldugunu , onlarla vakit gecirmesininde keyifli olabilecegini ögrenmeli bence :)) belki benim durum biraz aşırı oldu ama inan arada sırada break vermek iyi oluyor. Özledim :))Öperim yaramazını da..

Nukhet dedi ki...

çocukların yaşları yakın ya da kişilikler mi yakındır bilemem ama aynı duyguları aynı şiddette hisseden bir anne gördüm karşımda ve dedim ki ama benim arınma günüm maalesef olamıyor bu anne benden şanslı. Bir yandan da sanki işten arta kalan zamanda kendime-kendimize vakit ayırmak ona haksızlıkmış gibi geliyor falan filan neyse benim kafam senden karışık ama arınma günlerine devam belki ben de gaza gelirim

Adsız dedi ki...

ah Yelizim...
bir of ceksem karsiki daglar :)
hic bir dis doneminde bu kadar mizmiz, bu kadar yapisik olmamisti doruk ve 15 disin yapmadigini son kopek mi yapiyor diye kendimi kandirmaktan vazgectim artik, sanirim bu inat tutturma ve yapisma donemi disle ilgili degil. genel bir ruh hali. belki gecici (umuyorum! cok hem de) belki degil bilmiyorum...
bildigim tek sey cooook yorgun oldugum, ama inan mecalim yok. Yadasiklarimi, zorluklarimi bilmeyen insanlarin, gelip bana yorum yapmasina bile tahammul edemiyorum bu ara, o yuzden yazmak bile gelmiyor icimden bu ruh hallerimi.
neyse, ne diyelim selametle =)
operim, Kiraz

ElfAna dedi ki...

Yelizcim, ne iyi etmisssiniz. Bizden daha erken davranmissiniz. Ben sıkıldigimi kendima itiraf ettigimde Alpi, Arca' dan daha buyuktu canim. Arada anne kimliginden siyrilmak dogru bence. Evren gibi iyice yoldan cikmis oldugunun haberini almak dilegiyle:)

yeliz dedi ki...

siz de çok iyi yapmışsınız özgürüm. çelişki ne fena bi yanda doğru yaptığım diyorsun diğer yanda için sızlıyor.

yeliz dedi ki...

evrencim canım aynı yolun yolcusuyuz ben de yoldan çıkma kararları aldım:) hatta çocuk eğitimi kitapları rafa kalktı ve yeni bir kitaba başlıyorum:)

yeliz dedi ki...

evet hayatcım kesinlikle! başka insanlarla da mutlu olabilmeyi öğrenmeli.

yeliz dedi ki...

yapmalı nükhet, kesinlikle mola vermeli

yeliz dedi ki...

KİRAZZZ,
yok bu diş değil, arca da son köpek dişinde takılı kaldı ama yok buhuysuzluklar başka!! geçecek geçecek diye telkin sadece.

yeliz dedi ki...

elfanam senin gibi üst dönem annelerin ve tabii ki sağduyulu olanların fikirleri çok öenmli

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

YELİZCİĞİM NİL'DE 2 SENE ÖNCE YANİ ARCA'NIN YAŞINDA BÖYLEYDİ.TUVALETE BİLE BIRAKMAZDI.BU DURUM HER NE KADAR HOŞSA DA ARA ARA NEFES ALAMAMA DURUMU YARATIYOR VE VİCDANIN İLE SENİ BAŞBAŞA BIRAKIYOR.ASLINDA VİCDAN YAPILACAK BİR DURUM DEĞİL AMA ANNE OLARAK ONUN HERŞEYİNE MEŞGUL OLMAYA KOŞULLANDIĞIN VE BUNDAN ZEVK ALDIĞINDAN ALMAMA DURUMUNDA DİREKT KENDİNİ SUÇLUYORSUN VİCDAN YAPIYORSUN.RAHAT OL YELİZCİĞİM.BEN DE ZAMAN ZAMAN AYNI ÇUKURA DÜŞÜP ÇIKIYORUM.NASİPSE GEEEEELİİİİYOOOORUUUUUMMM ARCA'YI ISIRMAYA !! :))))))

cenebaz dedi ki...

Anneler de etten, kemikten ve sinirden oluşan insanlar. Arada böyle küçük esler lazım annelere de.

k.i.s.d. dedi ki...

İyi ki çalışıyorsun... İş bi meşguliyet, zihnin farklı şeylerle de zenginleşmesi galiba. Onun dışında bir şey değişmiyor. Her an koyun koyuna bile olsan yapışık geziyorlar. Kendine vakit ayırman konusunda destekliyorum. Başka türlü olmaz, şarj olmak lazım.