14 Kasım 2011 Pazartesi

Miller şişesinde bir dilim limon olsam

Arca hafta sonu ergene bağladı. Gözümüzün içine, taa dibine kadar gözlerini dikip her şeye ama istisnasız her şeye itiraz etti, dediğimizin tersini yaptı, inatlaştı.

Her şey cumartesi sabah başladı. Araba koltuğu İlkerde kalmış, taksiyle gittik, Agora'ya, yolda Arca ile “taksicinin neden bizim her zaman gittiğimiz yoldan gitmediği” sorunsalı üzerine uzun ve düzeysiz bir tartışma yaptık.

Elvan’a katiyen yüz vermedi, yüzüne bakmadı. Boya kalemlerini çantaya kendisi koyacaktı, koymadığı için bana kızdı. Beş altı defa yürüyen merdivenler konusunda kavga ettik, ya çok hızlı atlamıştık, ya atlamamıştık, ya da “aşağı inilen merdivenlerden neden yukarı çıkamıyoruz” konulu memleket meselesini irdeleyesi gelmişti.

Arca ergene bağladıkça ben de çuvalladım. Çaresiz kaldığım o son dakikada… karşıdaki mağazayı göstererek “Arca, ağlayacaksan, o mağazada bir teyze var, ağlayan çocukların sorunlarını dinliyormuş, hadi sen oraya git ağla, sonra ağlaman bitince yanımıza gel” dedim. Düğmesine basmış gibi sustu. Elvanla birbirimize bakıp sessiz kahkahalar attık. O tazmanya canavarı birkaç dakika içinde kollarımda uyukluyordu. Laf aramızda o mağazadaki kadına gıcıktım, salya sümük kadına göndersem Arca bombasını, epey eğlenirdik:) İlker geldi ve bizi eve bıraktı. Uyuduğu o bir buçuk saat hayatımın en güzel saatiydi.

Yazık ki çocuklar uyanıyorlar. Hep derim “en güzel çocuk uyuyan çocuk!”

Pazar günü benzer sahneler evde yaşandı. İş bölümümüze göre sabah çok erken Yeliz pazara postalanacak, İlker ile Arca market alışverişi için yola devam edecek, dönüşte hep beraber eve gidilecekti. Arıza cüce ile İlker’in işi uzayınca benim de pazardaki işim bitince yürüyeyim bari dedim, boş Mithat Paşa caddesi boyunca ilerliyorum. Ayaz buzdan oklarını suratıma fırlattı ama hiç oralı olmadım. Yavaş yavaş yürüdüm. Yürüdüm, yürüdüm…. Üçkuyuları geçtim, Göstepe parkına yaklaşırken uzaktan İlker’in manavı gördüm, attım kendimi karşı kaldırıma. Artık sebzeyi ondan almıyoruz ya, elimde pazar arabasıyla nispet yapmayayım dedim. Parkın oradan tekrar karşıya geçtim.

Hala yürüyorum. Sevgili Asortik Krep Pazar kombinimi merak etmişti, öyle çok boş vaktim oldu ki bir apartman kapısına yansıyan aksimin fotoğrafını bile çekebildim. Pazar arabası yetmemiş, otları da bez torbaya atmışım. Pofuduk montum dolaptan çıktı bu hafta, bir numara daha kalın eşofman ile kazak kombine dahil oldu, enjoy!

Eve varmaya ramak kala, yüz felcine çeyrek kala bizimkiler bana yetişti. Arca suratındaki süt dilimi kırıntıları ve anasına kavuşmanın rehavetiyle kendini uykuya teslim etti. Lakin huzur uzun sürmedi. Arabayı park ederken ayıldı ve bir çocuğun en kötü hali ile - uykusu olan ama uyumak istemeyen – baş başa bıraktı beni. Bu defaki arızanın ana fikri “ayakkabıları çıkarmayalım” idi.

A: Ayakkabıları çıkarmayım
Y: Evde ayakkabı giyemezsin
A: Giycem
Y: O halde giy ve çık kapının önünde oyna.
A: Sen giydir
Y: kusura bakma uyuyorum ben giydiremem
A: Ayakkabıları giycem halıların üzerini pisletcem.
Y: Peki hadi giy ve pislet
A: SEN GİYDİRRRRRRR

Hem ergen.. hem tembel…

Bu arada kıyamam İlker ben Arca’yı uyutuyorum sanıyor bütün alışveriş torbaları ile apartmanın kapısının önünde! Kuaför çocuk acımış haline bir fincan çay vermiş eline: P

Yarım saat kadar sonra eve çağırdım, Arca kucağımda sızdı, hala “uyumayım uyumayım” demekteydi.

Çocuklar, daha doğrusu bizim evdeki numune, öğlen uykusundan uyanınca lokum olur. Pembe yanaklar, mahmur gözler… Ve yemek de yerse birkaç saat keyfi hiç kaçmaz. Dün de böyle başladı günün ikinci yarısına ama ne zaman hangi aralık bilmiyorum arıza mode on back !

Birkaç konu başlığı…
İlker’i dinlemedi, ayağına kitabı düşürdü.
Yeliz’in yanağını ısırmaya çalıştı. “Canımı acıtırsan, seninle ilgilenmeyeceğim bu akşam” yaptırımı ile sakinleşti.
İlker’i dinlemedi, elini sürgülü kapıya sıkıştırdı.
.....
Son olarak tavuğunu ağzından tükürmek ve makarnayı gözümüzün içine baka baka yerlere atmak son damla oldu. Çünkü hemen bunların öncesinde “yemeğinle oynarsan, aç kalkarsın yatağa aç yatarsın” uyarısını yapmıştım, bunun üzerine tırmıklanmıştım. Şimdi vaat edilen yaptırımın uygulama aşamasındaydık!

Arca sofradan kaldırıldı. Annenin yatağına oturtuldu. Rahat rahat ağlasın diye mola verildi. Yüzüne katiyen bakılmadı. Akşamın geri kalanında annesinin kendisi ile ilgilenmeyeceği tarafına bildirildi. Ve Arca süt dökmüş kedi şeklinde akşamın geri kalanında anasının peşinden ayrılmadı.

Bense tam da aynı saatlerde Miller şişesinde bir dilim limon olmanın hayalini kurdum. Temizlendi, üst baş değişti, mesafeli bir öpücük ile yatağa yollandı. Yanındaydım ama onunla yatağa girmedim. Kanımca bu daha çok beni yaraladı. Çünkü onun nefesi yanağımda iken uyuklamayı seviyorum.
 
Merak edenler için; evet kaju fıstık ile limonlu Miller o akşamın kalanında gerginliğimi yumuşatmak için hummalı bir çalışma içine girdiler :) (Gevşemiş bünye smiley'si)

Arca’nın ergen hallerinin psikolojik olması için dua ediyorum. Öyle ise sorun yok, nasıl olsa uyuyor, en fazla siroz olurum her gece içmekten – ve muhtemelen 33 cc lik bira ile siroz olan tek insan olarak tarihe geçerim:P - . Ama onun bir derdi vardı kesin! Hafiften ishaldi, ayrıca bir ara ateş 38’e yaklaştı, biraz da yüzü soluktu sanki… Yani ortada koyamadığımız bir teşhis vardı. İlker ile birbirimizi sıkça yokladık ama sonuca varamadık. Bugün kaka tahlili ve bir doktor ziyareti. Cücenin tıbbi geçmişinin pek parlak olmaması bizi evham konusunda doktora seviyesine taşıdı.

Ne zaman evham yapsak halamın biz hastanedeyken verdiği öneri aklıma geliyor, gülüyorum : “bu çocuğun normal olmasını istiyorsanız üstüne düşmemek için bir tane daha doğuracaksınız!” Kırk sene kadar önce büyük kızı ameliyat olduğunda doktorları böyle önermiş, böylece kızın üzerine daha az düşersiniz, demiş. Eskilerin hemen her soruna çaresi hazır, ikinci çocuk! Canın mı sıkılıyor? İkinciyi yap! Çocuğun canı mı sıkılıyor? Kesinlikle ikinciyi yap! Çocuk şımardı mı? İkinciyi yap! Araları fazla açılmadan ikinciyi yap, birlikte büyüsünler, çıksın aradan! Allah isteyenlere üçer beşer versin benim gibi dertli beşere de sabır versin!

11 yorum:

Leylak Dalı dedi ki...

İkinciyi yapmadık, tekli büyüttük, hiç sorunumuz olmadı bu konuda mutluyuz, kutluyuz. Yine de sen bilirsiiin:)))

lale dedi ki...

galiba , bunların artık çocukları olmuyor dedikodusu ile ikinci çocuğu beş yıl sonra yaptık. İyi ettik diyorum. iki iki ayrılıp program yapabiliyoruz. Bir tartışma konusunda biri diğerinin tarafını tutarsa bir diğerini tutacak kişi hep var. Tatile gittiğiniz de, tek çocuğu ayrı odada yatırmak da biraz sıkıntılı. Ben daha sayarım sana da şimdi gitmem gerek:)

Handan dedi ki...

Diş çıkartıyordur annesi. Bitmiyor o dişler bir türlü.

Adsız dedi ki...

aslında tek çocuk olmanın verdiği hissiyatla, hep tek çocuk yeter diye düşünürdüm. geçen akşam haberlerde gördün, trafik kazası olmuş 5 yaşında abi 2-3 yaşındaki kardeşine sarılıp 'ağlama abimmm ben yanındayım, ağlama geçti abimmm' diye teselli edip sonrada kardeşinin yaralı elini avcuna alıp 'kan var kan var' diye hemşireye gösteriyordu. öyle etkilendimki böğürerek ağladım diyebilirm hatta yazarken yine gözlerim doldu off. ama ne yazıkki bu duygular bazen büyüdükçe körebiliyor bide en önemlisi ikisinide aynı iyi şartlarda okutabilmek. çalışan anne için çocuğu bırakı gitmek hem anneye hem çocuğa inanılmaz azap.. ne zor durum ben bitanesini bile yapmaya ceserat edemiyorum :(( oysa yaş olarak 1 yılım kaldı mercan..

yeliz dedi ki...

İçimi rahatlattınız Leylak dalı:) bizim de yolumuz o yol :)

LAle ablacım aklımı çelmeye çalışma, bir tanesiyle başa çıkamayan bir çiftiz, bundan bir tane daha bir de işbirlikçi olursa bittik biz!

Sevgili Handan,
seni beni yiyecek kadar dişi var sıpanın. hepsi tamam! ne kötü artık diştir bahanesini uyduramıyorum:)

Mercancım,
hep aynı şeyi düşünüyorum ama imkanlar yazık ki yetmiyor. Çalışmasaydım ve maddi olarak sorunsuz olsaydım o zaman düşünebilirdim. ama benim koşullarımda zor maalesef.

ÇokBilmiş dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

çok bilmiş sana katılıyorum tek çocuk anne ve baba için fena. ister istemez herşeyini ona odaklıyorsun, ona bişey olması fikri dayanılmaz.. ama benim gibi bir memur ailesinde anca beniim okuttular, kardeşim olsaydı eminim ikimizin birde ünv.de okuması çok mümkün olmayabilirdi. tabii sayın büyüklerimiz (!) 3 çocuk diyor ama bizim onlar gibi çocuklarımıza yurtdışından burs bulacak tanıdıklarımız yok :) ayrıca hem iş hem okul hem 2 çocuk allahım süper güç için ne alıyorsun :) mercan

Asortik Krep dedi ki...

Resim için teşekkürler :) İş kombinlerini de bekliyoruz... :) dermişim.

ÇokBilmiş dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
yeliz dedi ki...

cokbilmisim ben zaten ikinci cocugu dusunebilenlerin rahat mizacli insanlar oldugunu dusunuyorum ben ev isi konusunda rahatim aynen enin gibi ama cocukta cuvalliyorum cesaret edemiyorum

ÇokBilmiş dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.