20 Ekim 2014 Pazartesi

Nokta

Resim yapamadığını düşünen Vashti, bir resim dersinin sonunda boş resim kağıdıyla sırada otururken, öğretmeni onu neşelendirmeye çalışıyor. Vashti’nin cidden çok üzgün olduğunu fark edince de “bir nokta yap bakalım, seni nereye götürecek” diyor. Vashti noktayı yapıyor ve öğretmen resmi inceleyip Vashti’den imzalamasını rica ediyor. Vashti, şaşırıyor ama yine de imzalıyor, "resmini". 

Ertesi hafta ise resmin çerçevelenip öğretmen masasının üzerine konması Vashti için büyük sürpriz oluyor.

Ve Vashti daha iyisini yapacağına karar verip işe koyuluyor, onlarca nokta resmi yapıyor. Noktalarını sergiliyor, hatta yetinmiyor, kendisi nasıl cesaretlendirildiyse, o da kendinden küçükleri öyle cesaretlendiriyor.


Çok sevdiğim çocuk kitaplarının Arca tarafından da beğenilmesi inanılmaz mutlu ediyor beni. “Nokta” onlardan biri.

Arca da benimle aynı mesajı aldı mı bilmiyorum ama çok etkilendiğinden eminim zira son zamanlarda hiç yapmadığı üzere kitabı defalarca üst üste okuttu. Yetmedi, okula götürdü ve en sevdiği sayfayı ezberleyip arkadaşlarına okudu. 

Öykünün en önemli karakteri noktasına bir imza isteyen öğretmen. Yüreklendiren... Umarım Arca'nın karşısına hep böyle öğretmenler çıkar. Hayatında kırılma noktası yaratan öğretmenleri olur umarım... 

Anaokuluna gitmediğim için bilemiyorum ama ilkokuldan itibaren resim, müzik ve beden gibi ciddiye alınmayacak dersler oldu hep. Ben de ciddiye almadım. Bence öğretmenler de ciddiye almıyordu. Her yıl resim konuları aynıydı. Orta 1'de çok beğenilen bir cumhuriyet resmi yapmıştım. Bir Türkiye haritası, Ankara'da bir Atatürk portresi, ülkenin muhtelif yerlerinde devrimler, savaşlar, ve cumhuriyet dönemine ait anektodların yer aldığı bir kompozisyon. Çok iyi hatırlıyorum zira tüm ortaokul süresince her Cumhuriyet bayramı öncesi aynı konu için aynı resmi yaptım ben. Niye uğraşayım ki, öğretmenler bile umursamıyordu.

Zaten resmim de hiç iyi olmadı. Tekrarcılığın yanı sıra hep çok taklitçi oldum ben. Birinin yaptığı gibi saç, diğerinin yaptığı gibi bulutlar... Hiç özgün bir şey çalıştım mı hatırlamıyorum. Bir "nokta" bile... Siyah kartonlara çizdiğim elbise modelleri hariç! Sert bakışlı, kocaman dudaklı kadınlar ve onların üzerinde elbiseler... Sanırım özgün denebilecek tek çalışmam buydu. Galiba özgün olmalarının sebebi, öğretmen tarafından istenmemiş, dolayısıyla nota tabi olmayışlarıydı...

Belki de bütün sorun buydu, belki de eğitim sistemi tüm yeteneklerimizi köreltiyordu, belki... 
Ama belki de ben harbiden yeteneksizdim puhahaha....

Neyse... 

Bugün yazdığım çocuk öykülerimi resimlendiremediğim için hala içimde bir yerlerde ukde kaldı, keşke bir nokta olsun çizebilseydim... 
Not: Kitapta - belki de bendeki basımında bilemiyorum - iki yerde ayrı yazılması gereken dahi anlamındaki de'nin bitişik yazıldığını fark ettim, tabii ki tüylerim diken diken oldu. Hatta instagramda bu kitabı paylaşıp, imla hatasındaki hayal kırıklığımı dile getirince, pek çok arkadaşım mail atıp uyarmamı söyledi, bazıları çoktan mail atmıştı bile. (evet tek dilbilgisi ve imla kuralları manyağı ben değilim:P) Ben de bugün bir uyarı maili gönderdim. Altın kitaplar yayınevi çok köklü çok iyi bir yayıncı eminim dikkate alacaklardır. Bu arada olur da şu çocuk öykülerim basılmazsa editörlüğe başvurayım diyorum, ha? Zaten manyak gibi her okuduğumu edit ediyorum, bari bunun için biri bana para filan ödesin, olma mı:)

17 yorum:

Adsız dedi ki...

Kesin giris editorluk isine! O kadar okuyorsun zaten, bosa gitmesin! :) Rahat okuyabildigim diyebilirim ki tek blog seninki, yazin akip gidiyor. Konunu isleyisin zaten sahane de, bence daha onemlisi sacma sapan imla ve yazim hatalariya okuyan adamin tepesinin tasini attirmaman. :-) Gercekten akip gidiyor senin yazi... Burcu

Akşam sefası dedi ki...

Hep üstüne düştüğüm bir konu. Spor, müzik, resim dersleri Türkiye'de, yani benim zamanımda çok önemsemedi. Aslında bunlarda bir yetenek ve beceri. En az matematik, fen, coğrafya, biyoloji vs. kadar önemli olan. Aslında sevmiyorum, Avrupa'dan, Amerika'dan şurdan burdan örnek vermeyi sevmiyorum ama, bazen vermeden edemiyorum. Buralarda o önemsemediğimiz dersler en az diğerleri kadar önemli. Ve hiç şey yapmadan o derslerden iyi not alan yok. Bütün öğrenciler, sanatsal, sportif, ve zihinsel olarak ayrı ayrı değerlendirilip ona göre karnelerine geçiyor.

Adsız dedi ki...

Babam beni biraz da zorla senelerce basket antremanlarina tasidi, basta zorla (buyuk ihtimalle beceremem diye utanip sikilmaktan) sonra bayila bayila senelerce basket oynadim. Dersleri aksaticam diye annem yasaklar, babam gizli gizli yine tasirdi beni. Dusunuyorum da ne absurd. Simdi ortaokul lisede ogrendigim matematik-fizikten eser kalmadi; is hayatimda bir yerlere geldiysem hep sporun disiplini, takim oyuncusu olmayi bilmem sayesinde. Insan iliskisi bilmek, ozguven matematik fizik bilmekle havadan inmiyor. Bence Arca'ya okuma secgisi asilayarak muazzam bise yapiyosun sen de, benim babami andigim gibi anacak seni hep, minnettar olacak. Melis

Adsız dedi ki...

Gerçekten çok güzel bir kitapmış ve verdiği mesaj da çok güzel.

Adsız dedi ki...

Çok özür dileyerek uhde değil ukde diye düzeltsem , çok karışır zaten ikisi.. Ben de biraz dilbilgisi ve imla delisiyim de :) Sevgiler

yeliz dedi ki...

çok teşekkür ederim burcucum cidden editörlük güzel bir iş bence. düşünsene herkesten önce yazarların eserleri senin önüne geliyor:)

yeliz dedi ki...

gerçekten önemsenmedi. Kendime bakıyorum mesela beden derslerinden yırtayım diye sene sonu dans gösterisine girdim, müzikte o kadar kötüydüm ki, buna rağmen koro moro geçiriyorlardı. Bir de övünüyordum matematik iyi diye:) aslında not denen şey saçmalık ya ay konu uzun:)) dalarsak çıkamayacağız.

yeliz dedi ki...

Ne kadar iyi yapmış:) ve ne kadar haklısın... Hiç spora becerim yeteneğim olmadı ama İlker öğrenciyken çok iyiydi sporda ve hep Arca'nın ucundan kıyısından bir şekilde bir sporla ilgilenmesini istiyor, disiplin, takım oyunculuğu çok önemli. ama işte hep anne baba desteğiyle, maalesef bizim eğitim sistemimizde çok da önem verilmiyor:(

yeliz dedi ki...

küçük bir not: yazar da (aynı zamanda çizer) kendisine resim konusunda yüreklendiren bir öğretmenine ithaf etmiş bu kitabı.. gerçek bir hikayeden yazılmış olması ayrıca çok hoşuma gitti:)

yeliz dedi ki...

estağfurullah ne özrü yav, çok iyi yaptın. Gece yazarken çelişkiye düştüm ben de:) ama var ya zor geldi TDK'ya bakmak, 50% sallama hakkımı kullandım, tutturamamışım:)

GeCe dedi ki...

Ben tüm eğitim hayatımda tüm derslerimde başarılı ve örnek öğrenci oldum ama sıkıldığım hiç bir ders yoktu, resmi bedeni de mat fizik kadar ciddiye aldım ve sevdim. Sanırım benim ki büyük bir öğrenme aşkıydı, resimlerim de oldukça beğenilirdi birkaç yarışmaya göndermişliğim de vardır. Uzun zaman önce hep çizer olmayı düşlerdim çiziyordum da ama şimdi pek zaman ayıramıyorum. Kızımla kürüphaneye gidiyoruz sık sık, bazı çocuk kitaplarının resimleri bana korkunç geliyor, ne bir resim bilgisi ne de pedagoloji var sanki. Bu farklı bir sanat mı hiç bilmiyorum. Diyeceğim o ki belki birseyler çizmeyi denesen onlardan bile iyi yapabilirsin

Julide dedi ki...

Biz "seperated at birth" olabiliriz.
Bir ara, ntvmsnbc, şu sıralar Cumhuriyet'i bu tashih konusunda mail manyağı yapmıştım. Hatta ntvmsnbc iletişim arayüzünü kaldırdı benim yüzümden. Ben de teklif ettim çünkü :)
Bu arada, keşke resim yapabilsem diye hayıflanır dururum. Bu sene başında ne kömür kalemler, ne defterler aldım. Disiplinsiz şekilde çalışıyorum.
Şuna bir bakar mısın yav? Bu kaleme sahip olmak ve çizim yapmak.
http://www.modulor.de/out/pictures/generated/product/2/800_600_85/kart_2_koh-i-noor-graphitstift-8971-extra-dick.jpg
Bir de facebookta lanet olası bir sayfa var. Akşam bakabilirim istersen.
Tüm bu araştırmaların sonunda öğrendim ki, resim çizmek yetenek değilmiş, öğrenilebilirmiş!!!
İnternette de bol miktarda, beleş çizim öğreten sayfalar var.
Bir denesen?

yeliz dedi ki...

senin çizimlerin müthiş bence:) bence çizersin sen zaten:)

yeliz dedi ki...

aha!! bence de:)) hadi canım!! ciddi mi diyorsun yani sence benim gibi beş yaş seviyesinde çizim yapan biri resim çizebilir mi? evet o facebook sayfasını bulursan çok makbule geçer. galiba hayatta başaramayacağıma inandığım tek şey (bir de şarkı söylemek var...)

Julide dedi ki...

Şarkı için böyle hastalıklı, her tarafın mukus kaplanmış olman gerekiyor. Şu an sesim pek güzelmiş.
Bak ben söylicem birazdan. eheh

Julide dedi ki...

Ipadde 53 app.
Fb
https://www.facebook.com/veriapriyatno

yeliz dedi ki...

Çok teşekkürler:)