20 Şubat 2021 Cumartesi

Sosyal devlet

Aklım bu aralar hep blogda, yazmakta. Lakin akşam mesaiyi bitirdiğimde o kadar ekrandan bıkmış hissediyorum ki, elime telefonu bile alasım gelmiyor. 

Diye başladım ama İlker doktordan geldi, kapatmışım. Sinüzit ameliyatı sonrası kontroldü, doktor kendisiyle çok gururluymuş, harika bir ameliyat harika bir iyileşme diyerek gururunu taçlandırmış. Yaptığı işin tatmininde olan insanlar ne kadar da ilham verici.

Neyse işte İlker'le bunları konuştuk sabah, sonra ben çamaşır yıkadım, astım, biraz etrafı düzenledim, bu arada İlker kasaplık yaptı.

Kasaplıktan kastım şu, muhterem kocam dana etini, restoranlara et satan bir toptancıdan alıyor. Sonra onları kesip biçip yenecek hale getiriyor, vakumlayıp buzluğa atıyor. Kalan kısımlardan kıyma yapıyor. Kuzu etini de Türk mahallesindeki (Belçikalılar kuzu etinden anlamıyormuş) Kasap Harun'dan - Turkish community arasında meşhurdur kendisi - yarım kuzu şeklinde sırtlayıp getiriyor, sonrası işte kasaplık... kuzu sırt, küşleme, pirzola, beyti, kuşbaşı... Benim muhteremde her numara var. 

Eh bir kasap Aydın abimiz yok ki istediğimiz her şey eve paketli gelsin, Aydın abinin dükkanda öğrendiği hatta zaman zaman tezgahın arkasına geçtiği zamanlardan edindiği becerilerle kendi kasaplığını kendi yapıyor. 

Neden? Çünkü burada kasaplık bizim alıştığımız işçilik kalitesinde yapılmıyor. Hani belki yapılıyorsa da çok çok yüksek bedeller ödemek zorundasın.

Aslında işin özü ne biliyor musun? Burada - ve sanırım tüm Avrupa'da - elinin emeği varsa bir işte, bedeller çok yüksek. Saçını adamakıllı kestirmek, iyi bir röfle yaptırmak, manikür, düzgün bir ustadan hizmet almak... Kıymetli. O hizmetin bedelini veremiyorsan ya da vermek istemiyorsan kendin yapacaksın. İlker saçını kendi kesiyor, ben manikürcü görmedim, bugün kendim röfle yapabilsem yaparım tabii ki... 

Bunun sonucu da şu... Ben mühendis, o kuaför, beriki teknisyen, diğeri kasap... hepimiz hemen hemen aynı gelirle geçiniyoruz ve yaptığımız işlerin kıymeti hemen hemen aynı, ya da şöyle ifade edeyim, ben daha yüksek maaş bile alsam, daha fazla vergi verdiğim için cebime giren parayla diğerlerininki dengeleniyor, uçurum olmuyor. Herkes aynı seviyenin insanı oluyor. Birbirinin yaptığı işe saygısı muhafaza ediliyor. Kimse vergi kaçırmıyor - yiyorsa kaçır bok gibi ceza ödersin - ve biliyorsun ki, brüt maaşın çok yüksek olduğu için senden çok yüksek vergi kesildiğinde dağılımı doğru yapılıyor, kimse senin paranla cebini dolduramıyor, için rahat...

Arca'nın geçen yıla kadar - yaşı büyük olduğu için ortaokula geçirildi - en sevdiği arkadaşlarından Suriyeli Munir ve ailesi savaştan kaçmış bir mülteci aile. Benim yarım yamalak anladığım hikayeleri film olur... Amcalar savaşta ölmüş, okula hiç gitmemişler, evde bombaların sesleri altında sadece oturmuşlar, beklemişler, günlerce,  evet çocuğun 4-5 yaş anıları bunlar... Yürüyerek İzmir'e gelmiş ve oradan bir şekilde yunanistan ve Fransa'ya oradan da Belçika'ya sığınmışlar. Kanunları bilmiyorum ama sanırım aile devletten yardım alıyor. Munir bizim mahallede yaşıyor, anne evde 3-4 çocukla ilgileniyor, babası usta kah çalışıyor, kah çalışamıyor... Munir ve kardeşleri tüm yaşıtlarıyla aynı eğitimi alıyor, aynı fırsatlara sahip. Bu ailenin Türkiye'de kalsa ne olacağını tahmin edebiliyor musunuz?

Hani Avrupa'nın tarihte sömürgelerine yaptıklarıyla günahlarını tekrar etmek içimizi soğutuyor ya kimi zaman, allah için hepsinin boynu altında kalsın, sömürge politikalarının savunulacak tarafı yok, utanç! Saf utanç. Hani Hitlerden ne farkları var... o derece... Bazen bugünkü sistemlerini günah çıkarma gibi görüyorum. Munir hikayesi özelinden bakınca, onun adına sevinirken, Türkiye'de kalsalar dilenci olacaklardı diyemeden edemiyorum. Hakir görüleceklerdi, Suriyeli diye nefret edileceklerdi, diyemeden edemiyorum. Peki bu, doğrudan Türk insanının suçu mu?

Sadece Suriyeli meselesi değil... Garsona kötü muamele, hizmet aldığın her kesime sırf beyaz yakalısın diye üstten bakma, işçiyi küçümseme.. bu öğrenilmişlikler Türk insanının doğrudan suçu mu yoksa sistemin dayattıkları mı? Vergini en tavandan verirken sistemin seni hala çocuğunu özel okula göndermeni dayatması, ağır gelmiyor mu? Sağlık ya peki? Bunlar senin en temel ihtiyaçların. Kazandığın asgari ücretliden 5 kat yüksek olsa da... Çocuğu özel okula ver, sağlık için özel hastane git, Suriyeliden korunmak için özel güvenlikli sitede oturmak için fazladan kira - aidat vermeyi göze al, tatilinin keyfii sürebilmek için 5 yıldızlı otellere veya yüksek profilli beach'lere yüksek bedeller öde.... En nihayetinde cebinde kuruş kalmasın ... İsyan etmez misin?

İşte sosyal devlet olmak bu. Bizim yazık ki olamadığımız... Ve benim ancak burada yaşamakla farkına varabildiğim. 

Merkel'in bir videosuna rastladım, maskesini kürsüde unutuyor, tontiş tontiş koşup alıyor. Almanya'yı mı yönetiyor, torunlarına bakan bir nene mi onu izlerken çoğu zaman karıştırıyorum... Neyse o videoyu izlerken bir taraftan takdir ederken (eğitimini, liderliğini, konumunu...) bir taraftan kendimden hiç de uzak bulmadım, işte kimilerinin mütevazi dedikleri benimse her şekilde herkesin eşitliğini gördüğüm şeydi bu...

Sosyal devlet demişken ... Zararları yok mu? Olmaz mı ya! Biz bu İlker'e koca Belçika'da paramızla bir MR çektiremedik yav! 5 ay sonraya randevu mu verilir? Çatlattılar! Ulan bastırırsın parayı alırsın hizmeti , ne manyak ülke lan burası! diye şikayet ederken Marijke'ye, dedi ki... "Ama Yeliz burası sosyal devlet, paran burada geçmez, herkes gibi sıranı bekleyeceksin." pfff peki!


6 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

Merhaba,
Bazı şeylere itiraz edeceğim çünkü şöyle. tam sınır kapımız olduğundan Suriye , tüm göçlerin
ve kalıcı yerleşkenin çoğunluğunun olduğu ülke durumundayız. Avrupanın aman tüm göçmenler sizde dursun şu kadar para verelim dediği zamanlar ortada. Burada kalan çoğunluğa da gördüğüm kadar elinden geleni herkes yapıyor. Yurttaşlık hakkı verildi daha ne olsun. Okullarımızda neredeyse her sınıfta artık bir Suriyeli var.
Sağlıkta da aynı haklara sahipler. 5 yıl öncesine kadar bizim şu küçük kasaba da doğudan gelen yoktu ama artık sokakta arapça duyuyoruz. Ama ne yazık ki göçmenlere bakış açısı
olumsuz burada da. Herkesin kendine göre nedenleri var ama şunu unutmamak lazım,
dünya yalnızca bizim değil ve ne yazık ki coğrafya kader.

yeliz dedi ki...

Haklı olabilirsiniz, yani geçtiğimiz 3-4 yıl içinde Türkiye'de Suriyeli göçmen politikası değişmiş, hatta Türklerin hakir görmeleri bile ortadan kalkmış olabilir. Umarım... Benim eleştirim daha ziyade bu göçmen politikası örneği üzerinden, sistemin bütününe ... Sistemini hakkaniyetli kuramamışken, halkının vergisini cukka ediyorken, birileri açlık sınırının altında ezilirken birileri poposunu varaklı tahtlara koyuyorken ... bir yerlerde bir yanlışlık var, buna bakmak lazım. Göçmen politikası başka bir konu. Avrupanın ahlaksız teklifi, Avrupalı şerefsizliğinin başka bir örneği. Ne geçmişlerinde ne bugünlerinde, Avrupalı devletlerin masum olmadığını biliyoruz. Peki bunu kabul edip, açıktan aldığı parayı kim bilir nelere aktırmış devlet biliyor muyuz? Hesabı dürüstçe verilmediği için - neyin hesabını devletten sorabiliyoruz ki - İnşallah göçmen entegrasyonuna harcanmıştır inşallah.

Sule dedi ki...

Valla Turkiye gocmenlere yardim ve kucak acma konusunda abartili bir sekilde iyi.Halihazirda Orta Asya Afrika Ortadogu ex Sovyet ulkeleri olmak uzere inanilmaz bir goc var.Buna baktiginizda itiraz ve kizginligin tolere edilebilir duzeyde oldugunu dusunuyorum.Bu sayi orada olsaydi neler olabilirdi dusunmek bile istemiyorum.Insanlar yakildi o Teyze nin yonettigi ulkede ve derinlerdeki irin patlwtilamadan kaldi.Bosna da Musluman soykirimi yapildi BM , AB gozetiminde 20.yuzyil biterken, kendi ulkesinde yasayan Muslumanlari bile Avrupa da cok gorduler. Bir ulke parcalandi.Ama onlarin elleri hep temizdir.
Uc bes tane adami almayacagiz diye ne kadar ugrastiklarini, Akdeniz sularinda kac canin yattigini biliyor musunuz? Sadece bizim cenahtan gelenleri de dusunmeyin. Libya dan Cebelitarik tan gelmeye calisan ve basaramayan nice can .
Bizde tepki varsa hem sayi inanilmaz noktalara ulastigi icin hem de zaten ulkenin imkanlari sinirli oldugu icin. Gocmenler saglik egitim sosyal yardim alanlarinda kendi vatandaslarimizdan daha oncelikli hizmet alabiliyor.
Bir de Avrupa da (hic beklemediginiz insanlar bile) irkciliklarini daha sinsi yasadiklari icin hemen goze carpmiyor.Yoksa gayet de irkcilar ayrimcilar. Turkiye de kimse kimseyi Yunanlar Italyanlar gibi sinirdan sokmayacagiz diye olume karanlik sulara silahlarla itelemedi.Ya da zorla ukesine gonderecgiz diye ucakta yastikla bogmadi
O sosyal devletin hangi birikimle bunlari yapabildigini merak ediyorsaniz Belcika Kralliginin Kongo daki zulum ve somuru duzenini anlatan kaynaklara erismek artik zor degil.Halen de nasil devam ettigi ayri arastirma konusu.Bize burada terore mudahale etmek icin sinir otesi operasyonlar icin parmak sallayanlar Fildisi Sahilerinde Komor adalarinda bomba yagdiriyorlar hangi sifatla orada olduklari belli olmayan adamlarinun kilina zara gelince.Hala eski somurgelerini ayricalikli kanunlarla somurmeye devam ediyorlar.
Kaldi ki STK larin ve devletlerin katildigi uluslarasi toplantilarda Turkiye nin cabasi ovgu aliyor.Raporlar hazirlaniyor ornek ulke diye.Elindeki imkanlar ve iyiniyetle yapabildigini yapiyor bu ulke.Aradaki ekonomik gelismislik gostergelerine bakarak yeterince comertiz merak etmeyin.

Sule dedi ki...

Ha bu arada en ideali kimsenin gocmen olmak zorunda olmadigi bir Dunya.Onun icin de sevgili bati demokrasi havarileri kaynaklari kendi halki icin kullanmaya calisan yoneticileri diktator ilan edip size demokrasi saciyorum diye sistemini alt ust etmesin ic savas cikarmasin yeter,halihazirdaki uluskarasi somuru duzeninden vazgecsin , tam tersi o ulke halklarinin kalkinmasina,destek olsun. Jean Bricmont u oneririm.Imperialisme Humanitaire diye guzel bir kitabi var bu iki yuzlu batinin yeni somurgecilik ve PR yontemlerini anlattigi.Isin kotusu bu politikanin kurbani olan ulkesinden olan gocmenler, batida ekonomik kaynaklar azalinca ilk gozden cikarilan, irkcilarin onune atilan kesim oluyor.

Sule dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
okuyanguzel dedi ki...

Anlıyorum ne demek istediğini ben. Eşimle kazandığımız paraya bakıyoruz baya iyi. Ay sonu eline kalan ? Yaşadığın hayat kalitesi? Uğradığın haksız vergilendirme ??
Çok sıkıldım artık bu hayattan bu ülkeden bu... devam edemiyorum