Dün sabah gri bir gökyüzüne uyandık. Bu şehre gri yakışmıyor.
Dün sabah buz gibi bir hava çarptı yüzümüze, hoşumuza gitmedi. Daha sonbahara karpuz kesecektik.
Çok geçmedi halka Arca’nın ateşinin çıkması ile tamamlandı. Her şey çok hızlı olup bitti. Öğlen uykusundan önce pazardaydık, ben alışveriş yaparken onlar sularda şap şap yapıyordu. Derken İlker aradı, Arca’nın bir anda huysuzlandığını anlattı. Tam da çekçekli pazar arabalarına bakıyordum. (torba taşımaktan canım çıktı, araba şart oldu. Burberry’s desenlisinden arıyorum:P ) Apar topar çıktım pazardan, Arca İlker’in kucağında. Eve kadar dayanamadı, şaşırdık.
Uyandığında feci bir ateş karşıladı bizi. Önce metanetliydik, alıştık ya artık ateşe. Akşama doğru ateş 39’un altına inmedi, üstelik dönüşümlü dört saatlik ateş düşürücülerle bile 38’leri göremeyince Novalgin damla bile verdik. Uzun lafın kısası, gece nöbetleşe uyanık kaldık İlker’le ve ateş 38’in altına düşmedi. Akşam en sevdi yemekten bile yemeyince telaş kapımızdan içeri girdi, pis davetsiz misafir!
Sabah doktorun kapısındaydık. Hastane tecrübemizden önce daha yeni ana baba olmamıza rağmen daha sakin olduğumuzu söyledi, doktor Bilent amca… Evet doğru, sallamadık çocuğun sağlığını üç hafta hastane köşelerinde süründük. Yok valla artık ateş çıkmaya görsün, biz doktorun kapısındayız o vakit!
Az önce aradı İlker, yine ateş tırmanmış 39’un üzerine, bu ne be? Üstelik doktor antibiyotik bile vermedi, soğuk algınlığıymış, peh!
İşte böyle… halbuki ne güzel bir hafta sonuydu.
Cuma akşamı, Arca uzun zamandır istediği gibi “Umidi”nde kaldı. Biz de arkadaşlarla canlı müzik dinlemeye Kordon’a gittik, en son üç buçuk sene önce Arca’nın henüz fikri belleklerdeyken gittiğimiz Equador’a. Gitarist saçlarını kestirmiş, çok üzüldüm. Ayağına da Converse geçirmiş, yanındaki solist abla ise siyah jean ile epey spordu. Yani şu posttaki fotoğraftan eser yoktu.
Performans nefisti ama öncekine nazaran acayip piyasa şarkılara dönmüşler. “Tuttu fırlattı kalbimi” şarkısını iki defa çaldılar. Resmen cinayetti. 1980 doğumluları çıtır bulan bu mekanın ve grubun müdavimleri, yerini yer yer kendini piste atıp “çok eğlendik” konulu facebook fotoğrafları çeken zibidilere bırakmış. Öyle ki özene bezene peçeteye yazdığımız istek parçalara sıra gelmedi. Müziğe kendini kaptırıp müşterilerle salsa yapan şef garson bile bu yeni neslin müzik anlayışına akıl erdirememiş olacak sadece garsonluk yapıyordu. “Nerede, nasıl ve niye” diye sorsan bilmediğimiz ama ne zaman çalsa bizim şarkımız dediğimiz U2’dan “One” çaldı ya gerisi hikaye.
İşte böyle… Dedim ya şu ağzına mıçtığımın ateşi de olmasaydı, harika bir hafta sonuydu!
4 yorum:
Çok geçmiş olsun yeniden...
Tuttu fırlattı kalbimi bizim servisin one numberi,Berk; annee top kalp şeklinde mi diye sorunca servisce koptuk.Bunu yazayım ben :)
Geçmiş olsun. Şimdi iyidir inşallah.
Arca'ma tekrar geçmiş olsun.Çabuk iyileşsin kuzular.
Yaklaşık 5 ay önce Equador'da dans gecesine katılıp hayran kalmışlığım var ama canlı müzik kısmına geçemeden eve dönmüştük.Çok şey kaybetmemişiz desene :)
Gecmis olsun, pis ates bir an once terk eylesin sizin diyari, ugramasin bir daha.
Ben de feci sekilde yillardir ickiye aseriyorum. Ilk hamileligimden bunyana surekli gebe ve emziren bir sureci bir turlu tamamlayamadigim icin hala icemedim soyle bir agiz tadiyla. Hele disari cikip canli muzik esligi filan, oyyy hayla gibi. Muzigin icerigini bosver, olayin kendi heyecanli:)
Yorum Gönder