25 Ocak 2012 Çarşamba

Ben Yeliz. Ben bir köpekfobikim!

Yıl… Valla yıl kaçtı bilmiyorum ama ilkokul zamanıydı sanırım, alıştırma tekerleklerini bisikletimden yeni çıkarmıştık. Yazlık şimdiki gibi insansız ev yığını değildi, az ev çok insan bir beldeydi. Bakkal benim görevim, katiyen kimseye bırakmıyorum. Yolum da belli, arabaların geçtiği yol taşlık, dengemi kuramam diye bisikleti elimde toprak futbol sahasına kadar yürütüyorum, sahada sürüyorum. Bir öğlen vakti hemen herkes sahilde, bense tıkır tıkır kırmızı bisikletimi o taşlık yolda yürütürken arkamda bir ses duydum, pıt pıt pıt…
Arkamı döndüm ve MORİS!! Bizim sokaktaki kocaman evde yaşayan, evin önünden istisnasız her geçene havlayan kocaman, nerden baksan boyu benimki kadar bir Alman kurdu. Bisikleti fırlattığım gibi bir depar atmışım, evlere şenlik! Moris de arkamda havlaya havlaya… Yasemin’lerin evinin bahçesine daldım, kocaman sürgülü demir kapıları vardı o yıllar, dedesi hemen kapıyı arkamdan kapattı. Moris çıldırıyor kapının arkasında, ben takriben yedi yaşında bir velet gözlerim dehşetten pörtlemiş şokun etkisindeyim. Hemen su ve şeker verdiklerini hatırlıyorum. Bir de beni neşelendirmek için spor yapacaksam atletizmi seçmemi önerdiklerini. Evet döt korkusuna cidden çok hızlı koşmuştum.


Ve işte böyle başladı benim köpek dostlarla maceralarım…

Tabii hatırımda hayvan sevgisi tavan yapmış annemin iki defa kuduz aşısı olmak zorunda kaldığı var… Bir de ilkokulda ne hikmetse “kuduz” diye bir sinema filmi izletmişlerdi bize. Bütün köy kuduz oluyordu. Hiç hayatımda bu kadar dehşet bir film izlediğimi hatırlamıyorum. Şimdi bebemiz etkilenmesin diye televizyon açmıyoruz ya, o yıllar bizim psikolojimizi milli eğitim bile düşünmüyormuş.

Bu köpek korkusu yüzünden ilkokul ve ev arasındaki mesafeyi yüzlerce değişik yoldan kat edebilme yeteneği hâsıl oldu bende. Gözüm iki numara miyop, yolda tabela okuyamam ama yüz metre ileridekinin köpek olduğunu görebilirim.

Köpekten korkmayan empati kuramaz, ben hissiyatımı kısaca anlatayım.

Yakınlarda köpek varsa, önce kalbim hızlanıyor, sonra etrafı kolaçan edip alternatif 7-8 yolun birden haritasını çıkarıyorum zihnimde. Bu arada tamamen bilinçsizce saçma sapan hareketler yapıyorum. Mümkünse yolumu değiştiriyorum. İlker yanımdaysa hemen arkasına saklanıyorum ve bir dolu laf yiyorum. Evliliğimizi temelinden sarsacak yegane konu köpeklerle olan münasebetim daha doğrusu münasebetsizliğim:P

Bu psikolojinin ciddi fiziksel etkileri var, tansiyonum düşüyor, ellerim titriyor. Bir aşama sonrası yere yığılacak gibi oluyorum. Kısacası “bir şey yapmaz” diyene de, korkumun şımarıklık olduğunu düşünene de bir temiz dalarım, feleğini şaşırır.

Peki hiç mi düzelme olmadı? Oldu. İlker üniversitedeyken bir köpek aldı. Rottweiler cinsi bir köpek, hani şu en saldırgan tiplerden. Bebekti aldığında. Arthur hayatımda gördüğüm en sevimli yaratıktı. Korkmuyordum ondan. O yaz etek ve şort giymediğime göre tam normale de dönmemişim anlaşılan. İlker Arthur’a bakamadı, bahçeli ve çocuklu bir aileye verdi, dolayısı ile korkumu tam yenemeden korkmadığım tek köpek arkadaşımdan da oldum böylece.

İlginçtir, sadece köpeklerden korkmama rağmen aslında bütün tüylü hayvanlardan uzak dururum. Kediden korkmam ama mümkünse bana dokunmasın. Kuş, tavşan, civciv… tüy var mı, aman ilişkimize mesafe koyalım.

Mutlu muyum? Katiyen! Ama bu benim meselem, benim sorunum, ben kendimce bu korku ile yaşıyorum. Yani böyle düşünüyordum.

Arca'nın tırsık park pozları-1
Ta ki Pazar günü Sığacık’a gidene kadar.

Hani geyiğini yaptığım “öğütle değil, örnek olarak çocuklarımızı eğitiriz” konu başlığını bizzat tatbik etmiş olduk geçen hafta.

Sığacık muhteşem bir sahil kasabası, tek kusuru hemen her yerde olduğu gibi sokak köpeklerinin sayısını çok fazla olması. Yine benim sorunum diyordum, fark ettim ki bu sadece benim sorunum olmaktan çıkmış. Artık Arca da köpeklerden korkuyor ve bunun tek sorumlusu BENİM!

Ben dötümü yırtarcasına “köpekleri sevmelisin, köpekler iyidir” de desem, o çok kızdıklarım gibi “bir şey yapmaz” da desem, hiçbir şey değişmiyor!

Ben eve köpek almak isteyen bir çocuktan köpek fobisi olan bir çocuk yarattım, hem de tek günde. Evet, bir gün önce, Hayat’ların evinin önünde tırstığım köpekler ve olayı kriz seviyesine taşımamın Arca’yı bu kadar korkuttuğunu ancak ertesi gün Sığacık’taki her köpekten ölesiye kaçtığını gördüğümde fark ettim.

Arca'nın tırsık park pozları-2 : köpek göz hapsinde
 Fark eder etmez, düzeltme girişimlerine başladım. Tansiyonumun düşmesi tehlikesine rağmen yaklaşan köpeklerden kaçmadım. Arca’nın elini de bırakmadım. Bir köpeğe dokunmam için tabii ki çok erken ama en azından çığlık çığlığa bir korku-drama türüne çevirmedim hissiyatımı. Kendime sakladım. Bir şey yapmaz deyip İlker’in arkasına saklanmadım. Bir şey yapmaz deyip yanından yürüyüp gittim köpeğin. Yani hem sözle hem davranışımla destekledim mesajımı.




Bu sabah Facebook’ta aşağıdaki karikatürü görünce üzüldüm. Verilmek istenen mesaj, “birlikte yaşadığımız canlıları çocuklarımızdan uzaklaştırmayalım” olsa bile, köpeklerin korkulası canlılar olduğunu bilinçsizce ve kesinlikle istemeden çocuğuma öğrettiğime göre, “dokunma saldırır” diyen lanet anneden pek farkım kalmıyor.

Korkmayan için köpeklerden korkan bir insanla empati kurmak zor, biliyorum. Bu yükseklik veya karanlık fobisi olan birileriyle empati kurmanı istemek gibi saçma bir beklenti olur. Benim gibi davranışlarıyla, bilinçsizce çocuğuna köpek korkusunu öğretenler de dahil olmak üzere, aklı başında hiçbir anne baba, çocuğuna bilinçli olarak köpekten korkulması gerektiğini anlatmaz. Hiç kolay bir hayat değil bizimki, dolayısı ile çocuğunun da aynı zor hayatın içinde olmasını istemez.

Bu sorunu aştık mı, bilmiyorum, zaman gösterecek. Ama...
Sığacık’tan eve dönerken o sarı tüylü köpeklerden almak konusunda Arca ile anlaşmaya varmıştık, bu da şimdilik ümit verici.
Hani şu filmi vardı ya, oradaki köpekten işte…

18 yorum:

Deli Anne dedi ki...

"Köpekten korkmayan empati kuramaz," ah ah bilen bilir bu hali..

yeliz dedi ki...

deliannem bizi ancak biz anlariz

nil dedi ki...

Empati yapmak için önce insan olmak gerekir bence. Konu ne olursa olsun. Ben köpekten korkmam ama korkanı ne yererim, ne dalga geçerim. Çünkü eğer tanıdığım bir insansa o kadın/adam bilinen hareketlerinden başka bir halde olur, bu halden bile anlamak gerekir.

Bazen insanlar küçücük bir böcekten çığlık çığlığa kaçar. dalga geçmem, böceği öldürürüm.Buyur o da hayvan,öldürdüm!

Ben yürüyen merdivenden korkuyorum Murat kızıyor, anlamıyor, yakıştıramıyor,anlamayacak. İnsan çocuğuna zarar vermek, onu korkutmak ister mi, empati yoksunu canlılar bir de buradan baksınlar olaya.Murat veya İlker'e demiyorum canlılar diye onları seviyorum:P adiyim ya, sevmediklerime diyorum:)

Bir de şu hayvan sevgisi olayı bana abartı gibi geliyor, evet kardeşim annemlerde köpek var, ama o köpek ben insanım evet o da canlı, ben ona zarar vermiyorum ama aynı sofrada yemek istemiyorum! Tüyleri reçelimden çıksın istemiyorum.

Ayrıca bu karikatürde birşeye şiddetle karşıyım, evde yaşayan köpek bile saldırabilir tabi ki sokaktaki köpeğe mikrop olabilir uzak dur diyeceğiz.

Ben oğluma, sokaktaki köpeklerden uzak duruyoruz, kedilere yaklaşmıyoruz zarar vermiyoruz, rahatsız etmiyoruz diyorum.

Benim bünyem asla kedi köpek ile oğlumu aynı kefeye koyamaz, hayvan hakları savunucularına sözüm, ben zarar vermiyorum sonuçta canlıdır, ama siz de beni aşağılamayın,o kadar da değil!

alev ertürk dedi ki...

sevgili nil e aynen ve katiyen katılıyorum her bir kelimesine hem de,ben hayvanlardan korkmam aslında ama yaklaşamam yanıma da gelsin istemem napıyım sevmiyorum ellemeyi,hem beni kimse onların tertemiz olduklarına ikna edemez,karşıdan gayet güzel anlaşıyoruz biz ama ellemeye lüzum yok bence!..
hem yiğit 1,5 yaşındaydı çok iyi hatırlıyorum yaz boyunca annemlerde kalmışdık ve köyde tanıdıklarımızı ziyarete gitmiştik köpekleri var kangal hani şu devasa olanlardan ben asla yaklaşmam tertemiz görünen sevimli bakımlı bir köpekti pek de akıllı idi ,yiğitte tam bıdı bıdı yürüyen bir ördek yavrusu kıvamında o zamanlar ben yetişene kadar gitti hoooop kucakladı köpeği allahım ne halt edeceğimi şaştım kucaklamasıyla köpeğin yiğiti o koca diliyle bütün suratını yalaması bir oldu,valla anlatırken bile tekrar yaşadım ve sinirlerim bozuldu :(( ne oldu bir hafta sürmedi ki yiğitin ağzının içi boğazına kadar yaralarla doldu doktor bile şaşırdı nasıl olur diye ama ne yalan söleyim ben hep o köpek yüzünden olduğunu düşündüm ve daha hiç bi hayvana yaklaştırmıyorum yiğiti uzaktan sev diyorum neme lazım bakarsın bi günde tırmık yeriz :(((
ben çöpteki bir sokak kedisi yüzünden yediğim 1 tetanoz ve 6 tane de kuduz iğnesini unutmadım daha !!!!!!

yeliz dedi ki...

of nil ne guzel yazmissin. koyun koyuna bir hayat suremem ama en azindan hayatimi bu kaadar zorlastirmadan birlikte yasayabilsem o da yeter. benimki ne kadar ucsa asiri hayvan sevgisi de o kadar uc geliyor bana

yeliz dedi ki...

alev:) arcayi da kedi tirmaladi ayni donemde hala anlatiyor:)

şirin dedi ki...

sizi çok çok iyi anlıyorum çünkü benim ileri safhada kapalı mekan fobim var sansöre metroya binemem camı olmayan kapalı mekanlarda duramam vs. anlatsam yaşadıklarımı burdan köye yol olur merak ettiğim bişey var size şunu diyenler oluyormu:aman ne korkusu bin işete yap işte nolacakki saçma vss yazarken bile sinirleniyorum
Not: inşallah bi bebişim olunca bende aşarım bu fobimi :)

Fikriye Filtresiz dedi ki...

Ayy sen beni anlatmışsın!! Hayır uzaktan çok seviyorum ama engel olamıyorum kendime. Hele bir de asansöre binmeye kalkışan ya da devasa köpeklerini tasmasız gezdirip gıcık gıcık gözüne bakan tiplerin kıçından köpek ısırsın diyorum başka da bişey demiyorum.Hele o mini minnacık tüysüz küçük kulaklı ve cırtlak sesli canavar köpekler yok mu? Bari kızlarım etkilenmesin diye çok çaba sarfettim ben. Hatta öyle bir hale geldik ki Ada köpeği severken "gel anne bişey yapmaz" diyor. Ama yolda sokak köpeği varsa ve Ada benden önce yürüyorsa kızım dikkat et demeden duramıyorum:)

Asortik Krep dedi ki...

Yeliz, senin istediğin köpek bir labrador.Yani benim Ares in tüysüz versiyonu.
Yazdıklarına katılıyorum.Annenin korkusu çocuğa da yansır ve her şeye olduğu gibi köpeklere de ihtimamlı yaklaşmak gerekir.
Bakmak için köpek alıyorsa biri insanla dost ve beraber yaşayacak cinsleri alması gerekir.Saldırgan bir köpeği de sokakta zincirsiz dolaştırmamak gerekir ki köpekler sahiplerini kıskanır.Sana yardımı olacaksa golden ve labrador gibi cinsleri gördüğünde onlara yaklaşabilirsin,biz Ares'le ve daha önceki köpeğim bir Colie olan Reis'le köpek korkusu olan çok insanın korkusunu yenmesine yardım ettik,hala da ediyoruz.Cinslerini tanımaya çalış ve ona göre yaklaş.Çok yardımı olacak inan.
Mesela Ares hergün bizimle büroya geliyor ve kapıdan köpek korkusu olan biri giriyorsa ona gitmiyor,uzaktan bakıyor.O kişi ancak Ares'e yaklaşmak isterse yaklaşıyor.Köpekler korkusu olan birini kokularından anlıyor.Korkusu olan kişinin salgıladığı hormonun kokusundan hemde.
Evinde köpek sahibi olan biri olarak köpek korkusu olan birine saygı duyuyorum.Bende saldırgan köpeklerden hoşlanmam,fazla da yaklaşmam ama bir köpek sahibi bir şey yapmaz dediği halde ve elinde zincirli bağlı bir şekilde duran bir köpeğe de hala saldırır mı diyen birileri de olabiliyor.Karşılıklı anlayış ve saygıyla bu işlerin sürmesi gerektiğine inanıyorum.
Arabasının çöplerini kapıyı açıp yere döken ve arese tavır yapan bir komşumun babasına da bu köpek sizin doktora gittiğinizden fazla veterinere gidiyor demişliğim vardır ve ağaç altında doğada yemek yerken Ares i bağlayıp yemek masası altında durmasına izin vermeyip, bizden ayrı kaldığı için iki saat boyunca bağırmasına sebep olan arkadaşlarımıza tabii ki uyuz oldum.Börtü böcek ağaçtan düşünce iyi,köpek masanın altında olunca kötü mü..? :)
Köpekli ailelere çocuklu aileler gibi anlayışla yaklaşmak gerekli diye düşünüyorum.En güzel yaklaşım,onların genel düzenini sağlamasını bekleyip,hoşunuza gitmeyen bir durum karşısında kibarca uyarmanız olacaktır.Saygısızca yaklaşan hangi taraf olursa olsun diğer bir yaklaşımı yakıştırmıyorum.

enne dedi ki...

Beni de fındık yaktı:) Bir arkadaşımın rus finosu vardı, adı fındık. Kendi sahiplerini bile ısırıyordu, sakın elinizi uzatmayın derlerdi. Ben korkmazdım, gelip koklardı, sonra giderdi. Eşimse hiç korkmadan severdi, Fındık da ona bayılıyordu. Bir gün arabada beraber gidiyoruz, arkada eşimle oturduk, Fındık da arka camın önünde yatıyor, eşim kolunu benim omuzuma attı, Fındık onu kıskanıp koluma hart diye dişlerini geçirmesin mi? Neyse ki kalın mont vardı bende, üstelik çok ısırmadı, sadece dişleriyle kolumu tuttu işte, ama bana yetti:) O günden sonra köpek gördüm mü tir tir titremeye başladım. Geçen yaz bir arkadaşımızın husky cinsi köpeği ile tanıştım sonra, ilk defa evime köpek girdi, balkonda oturduk beraber, o kadar uysal ki, biraz biraz korkumu yendim, en azından bana yaklaştıkça sıçramamaya başladım, yavaş yavaş tedavi ediyorum kendimi. Kızım babası gibi, hiç korkmuyor, oğlum bana çekmiş, tırsıyor o da:) Hayvanlara eziyet edilmesine çok kızıyorum ama maalesef ben de fazla yaklaşamıyorum.

Fatma dedi ki...

Köpek konusunda sana hak veriyorum kolay değil insanın yaşadıklarını unutup lay lay lom köpeklerin yanından geçmek:( Benim de bir hikayem var böyle, orta bire gidiyorum Gebze'de oturuyoruz o zamanlar Eskihisar'a yakın,bahçeli evlerde ıhlamur ağaçlarının yaban kestalerinin bol olduğu yerlerde. Her yer oyun alanı. Bir gün saklambaç oynuyoruz ve ben sayma işlemi bitmeden saklanabilmek için hızlıca bir kumun tepesinden arkama baka baka atlıyorum ve düşüyorum nereye mi bir anne köpek ve dört yavrusunun üstüne! Sonra mı sonrası üstüm başım parçalanmış vaziyette beni eve kadar taşıyorlar o gün üstümde yeni bir elbise vardı.

Itır dedi ki...

Tabiki kopek daha sevilesi, korkmaması temenni edilesi ama benim fobi de fena..hiç istemiyorum çocuklara geçirmek..

http://ardatotisi.blogspot.com/2010/05/fobiyus-berbatyus.html

gunebakan dedi ki...

sana benim olayımı anlatayım:
ben de oldum olası köpeklerden korkardım.
lise 2'ye giderken, çok sevdiğim arkadaşım annesini kaybetti bir gün. okuldan topluca izin aldık, cenazeye gidiyoruz. ben en kenarda yürüyorum yolda.birden bacağımı birşeyin tuttuğunu hissettim. kafamı geriye çevirdiğimde, bacağımdakinin bir köpeğin çenesi olduğunu ve dişlerini geçirdiğini gördüm...yaşadığım korkuyu anlatmam mümkün değil. öylesine bir sinir krizi geçirdim ki, canhıraş bağırmaya başladım. tam bizim okulun önünde vuku buldu olay. tüm okul pencerelere toplandı. öyle ki köpek, dişlerini tam geçiremeden kaçtı gitti.
öyle histerik ve de korkunç bir şekilde bağırıyordum ki; yanımdaki arkadaşlardan birisi, "köpek kuduzdu herhal, bizimki oracıkta kudurdu", diye düşünmüş:)))

tüm öğretmenlerim geldi, müdür yardımcısı, beni attı arabasına babamın işyerine götürdü. yara bile olmamış, dişleri bacağımı çizmiş sadece. öyle bir tepki vermişim ki, köpek bile tırsmış:) neyse köpeği bulmanız lazım, aşısı maşısı dediler. bulduk, aşısı varmış. sokaktan geçen bir motorsikletli yürüyen köpeği kızdırıp, korkutuyor, o da can havliyle ilk gördüğüne -o da ben oluyorum- dalıyor. kuduz aşısı bile olmadım ama senelerce yine de kudurur muyum acaba, mikrop vücudumda ne kadar yaşar ki diye endişelenerek korktum.
çok korkarım sahipsiz köpeklerden. mümkünse yolumu değiştiririm. şimdi büyük kızım da aynı ben gibi, ama ufaklık, yolda gördüğü bilumum hayvanın üstüne atlıyor. geçen arkadaşın ev kedisini mıncıklayıp kucaklamaktan hayvan telef oldu, bunu tırmaladı kaçtı. diyeceğim, arcanınki de geçicidir. merak etme, zamanla sever tekrar. vicdan yapma yani...

Adsız dedi ki...

Çocukların bu işi nasıl kıvıracakları ile ilgili şu yazıyı herkesle paylaşmak istedim.
www.evcilara.com/kopeklere-nasil-yaklasilacagini-cocugunuza-ogretmelisiniz/
Sevmek başka korunmak başka.

Adsız dedi ki...

yeliz hanımyazınızı dün okudum bayıldım.eğer kızmzsanız sitemde sizdende bahsettim. umarım sakıncası yoktu.cennetbebekler.blogcu.com

Okuyanguzel dedi ki...

Merhaba,
Yine çok güzel bir yazı. Ben neden eski yazılara bile yorum yapmadan duramıyorum anlamadım ya...
Hayvanların ağzındaki mikrop olayı doğru galiba.Çünkü oğlum kedimizle hergün öpüşüyor ve ısırırmış gibi yaparak yani tüylerini ağzına alarak seviyor. Ve (burada 41 kere maşallah diyoruz) halen bu kış hiç hasta olmadı. Sınıfta hasta olmayan tek çocuk rekorunu kırıyor.(bu arada annesinin kedilere alerjisi olmasından bahsetmiyoruz zira mühim bir konu değil)

Ben hayvanları çok ama çok severim.(Seninle benzemeyen tek yönümüz sanırım)Ve belgesel izlemeye de bayılırım bu arada. Bizim de babamız korkuyor köpeklerden ve oğlum bunu farkettiğinden beri köpeklerden çekiniyor. O yakalayıp mıncıkladığımız günlerden eser kalmadı yani. Ayrıca babası köpeklerden korkulması gerektiğini de söylüyor yani o derece.

Ayy çok konuştum..

Ben bu yorumları niye yazıyorum. Çünkü biliyorum eski yazılara yazılan yorumları bile okuduğunu. :))

yeliz dedi ki...

görüyorum eski yorumları yani mailime düşüyor. sadece her zamanki gibi geç kalıyorum cvp yazmaya. hayatta özendiğim insanlardan biri de köpek ve kedi sevebilien yaini dokunabilen insanlar. korkumu bir gün yenerim belki ama dokunabilir miyim? Hiç sanmıyorum

Okuyanguzel dedi ki...

:)