4 Ekim 2012 Perşembe

Teknolojiyi sofranıza sokmayın, aman diyim!

Swissotelin yanında bir Tike vardı bir vakitler. Çok başarısız bir girişimdi. Bir defasında Koreli misafirleri iş yemeği için götürmüştüm, verdiğim (daha doğrusu şirketin verdiği) paraya yemin olsun acımıştım. Yok anam Topçu’ya gitsek daha tatmin olmuş ayrılırdık, eminim. Neyse doğru bir kararla kapanmış orası yerine İstanbul’un İzmir’e armağanı Midpoint açılmış. Vaktiyle Num Num’ın kapanmasına pek üzülmüştüm, zira İzmir’de öküzümsü hamburger yeme şansın yoktur, imkanlar fast food zincirleriyle sınırlıdır. Aşıyı olduktan sonra bu Midpoint’in performansını bir test edelim dedik. Küçük bir aile gibi görünürüz ama Karamürsel sepeti değiliz, öküz gibi yeriz.


Arca makarna yiyemeyeceğini anlayınca çok gıcık oldu. Söylemesi ayıp benim makarnamdan başkasını yiyemiyor, illa anasının makarnası olacak (bilmeyen de mantı açıyorum sanacak) dışarıda ısmarladıklarımızı hep İlker’le ben yedik o yüzden artık dışarıda makarna söylemiyoruz cüceye. Ya zaten nedir kardeşim? Evde alasına yapacağın makarnaya on liradan fazla veriyorsun. Neyse… hamburger de yemezmiş (görürüm seni birkaç seneye) köfteye tav oldu. Öncesinde bizimkine hemen boya kalemleriyle boyama kağıdı getirdiler. Müşterilerin veletleri ortalığı yıkmasın diye böyle bir önlem almışlar, takdir ettim. “Sınırlı boyama” kültüründen nasibini almamış cüce, haliyle kendi özgün sanatını icra etti kağıt üzerinde. Bu arada benim de yanımda oturmak istemedi, babasıyla oturacakmış, aman canıma minnet.
Bu vesileyle etrafı kesme şansım oldu. Bizim İlker’le en büyük zevkimiz evvel ezel dışarıda yemeğe gitmektir. Yemeğin kendisinden çok aktiviteyi severiz. Yan, arka ve ön masaları dinler (pardon kulak misafiri olur) sonra birbirimize anlatır yarılırız. Hayır normaliz demedim zaten ama süper eğlenceli. Arca’dan beri bu aktiviteye gereken önemi veremiyoruz. Çünkü sürekli o konuşuyor dolayısıyla kuvvetle muhtemel biz diğer masalara meze oluyoruz. Eee parayla değil sırayla demişler.

Etraf masalar umumiyetle boştu, sadece yan taraftakinde bir anne ile oğlu oturuyordu. Oğlan ilkokul filan herhalde. Yani bilemiyorum, benim mesafe tayinim de çocuk yaşı tahminim de sıfırdır. “yürüyor mu” diye atlarım bir bebenin üzerine “6 aylık” derler mal gibi kalırım, güya çocuk büyütüyoruz peh!

Neyse ben bir heves ana oğul muhabbeti dinleyeceğim diye kulağı kabarttım. Bekle Allah bekle! Ulen kulak çiğ börek gibi kabardı, bunlarda ses yok. Birinin elinde Ipad, birinin elinde iphone, habire fiti fiti bir şeyler yapıyorlar. Yemekleri geldi, yok! Benim üç buçuk yaşındaki çocuğum bile köftenin kritiğini yaptı bunlar ipad arası götürdü dürümleri. Ses seda yok.

Allah için annenin hakkını yemeyeyim, ne de olsa bizim nesil, öyle masanın üzerine falan koymadı iphone’u, hep masanın altından fittirdi. (ben senelerce görgüsüzlük olur diye masaya telefon koymadım be! şimdi artık koymayanı dövüyorlar) Oğlan umarsız dürümün sularını döke döke ipad’i parmakladı. Sadece bir ara anne bir şeyde takıldı, oğlana telefonu uzattı, oğlan da bir ayar yaptı geri verdi. Çok fena çok…. Demek teknoloji böyle bir şey hayatına girdi mi evlat filan görmüyorsun, hoş o da seni görmüyor zaten!

Bu arada “kadın sen de çocuğunla yemeğe çıkmışsın, el alemi mi dikizliyorsun, bir de fotoğraf çekmişsin, tuh Allah kahretsin” demek serbest! Evet çektim ama sor bakalım “neden?” cümle aleme ibret olsun diye. Bu hallere düşmeyelim diye. Tamamen vatana millete hayır olsun diye, yani kendim için çektiysem namerdim!

Ben bu yan masayı dinleme aktivitesi içindeyken Arca ya karalama yapıyordu (ki sanatını icra ettiği zamanlarda rahatsız edilmekten hoşlanmaz!) ya da benim izin vermediğim ama babasının sakınca görmediği yerlerde koşmaktaydı. Evet Arca’nın böyle bir olayı var. Yemeği bitiriyor, sonra başlıyor koşmaya. Allah için önce nerde koşayım diye soruyor, ben sınırı çiziyorum sonra “Run Forrest run!” O da çözmüş fizyolojiyi, yiyecek, yakıtı alacak, koşacak, yorulacak, uyuyacak.

Bu anne-oğulun fotoğrafını da izinsiz koydum ama artık affetsinler, ciddi bir konuya hizmet ediyorlar, nice aileleri teknoloji kurbanı olmaktan döndürüyorlar. Aaa izinsiz fotoğraf demişken... dur onu da bir ara anlatayım. Neler geldi başıma tövbe tövbe...

18 yorum:

ayak izleri-sevgi dedi ki...

fotoya çok güldüm.. az değilsin ya.. ama dediğin doğru.. takılmışız teknolojiye konuşmaya unutmuşuz..

Gulcin dedi ki...

bence de cok eglenceli yemege cikmak benzer sebeplerden :)
yalniz midpointi sevmiyorum ben hem de hic!
biz internetsiz gunler yapiyoruz arada evde yeliz. ben gercekten kaptirabiliyorum cunku :(

Nil dedi ki...

Benim kızım henüz teknoloji ile pek tanışmadı maalesef. ne telefonda oyun oynayabiliyor, ne de mouse nasıl kullanılır bilmiyor. Hoş bendeki de zoptirikten bir telefon, oyun bile yok içinde. zavallı kızım. Fakırız işte biz napalım.

HANDE dedi ki...

Çok güzel bir konuya değinmişsiniz, gerçekten biz de gittiğimiz yerlerde artık bu tip görüntülere çok alıştık ama çok kızıyorum inanın. Bu olay annelerin ya da babaların beni yormasın, işimi rahat yapayım, kendi kendine oyalansın, ağlamasın, zırlamasın, evde kafam şişmesin'in sonucu... EEe böyle olunca da çocuklar her yerde Iphone, Ipad istiyorlar... Biz yapıyoruz bu çocukları böyle... Sonra çocuklar buluğ çağına gelince de iletişim kuramıyoruz, konuşamıyoruz, kavga ediyoruz diyorlar, haydi bakalım o zaman da koştur koştur pedagoglara...

flzpink dedi ki...

Aah ahh, geç kaldınız valla, ben "aman böyle yetişmesin "dediğimiz şekilde yetişen bir zat-ı muhteremle evliyim. Önünde kendi çocuğu "babam at olsa da sırtına binsem"diyen gözlerle bakarken bizimki telefonunda şirinlere sebze ektiriyor (hey gidinin komünü, onları da mundar ettiler) :)
İşin latifesi bir yana, ciddi bir durum bu...

Burcu.. dedi ki...

Ben dışarıda yemek yerken Ayaz'ın eline ayfonu veriyorum, evet o sorumsuz pis ve kötü anne benim böhüüü:((
Ama bi sor niye diye? Sınırlı koşan çocuğun totosunu yirim, benim sınır bilmez evlat, hem yakıtı almaz, -daima bitmek bilmeyen ama doldurulmayan bir yakıta sahiptir.- hem de garsonlarının bacak aralarından bile koşarak geçme yeteneğine sahiptir.
Dolayısıyla hem boğaızmdan birşey geçsin hem de etraftakiler bizden mümkün olduğunca geç nefret etsinler diye Ayaz'ın eline tutuşturuyorum ayfonu. Bize göre makul bir süre -10-15dk kadar- oyalanmış oluyor bu sayede.
Hee evdeki yemek masasına zinhar koyulmaz o telefon o ayrı :)

elif dedi ki...

cidden çok hayırlı bir yazı olmuş, ben yemekte tv olayına bile çok gıcığım, yemek dediğin uzun uzun muhabbetle yenir..
Dışarıda yemek eğlencenize de bayıldım,çok alakasız ama çok sormak istiyorum,, ilker de mi fen liseli?

yeliz dedi ki...

sevgicim daha iyi bir kare yakalayamadigima hayiflaniyorum:)

yeliz dedi ki...

aaa niye gulcin? kafam kadar hamburgerleri var:)) sen gelince izmire raki balik yapariz:)

yeliz dedi ki...

:)) tanusmasin iste bosver daha iyi:)

yeliz dedi ki...

bazen mecburiyetten olabiliyor ama kocaman cocuk da yaramazlik yapmaz sonucta iki cift laf edebilmeli insan

yeliz dedi ki...

yavrim buradaki ornekkoca cocuk be sana istese hayatini anlatir:) bizim zipirdaklar icin zor biliyorum ve evet arca sinirli boyama yapamiyor ama sinirli kosabiliyor yakinda eline obua verecegiz:)))

yeliz dedi ki...

ben de tv olayina gicigim ustelik mutfakta tv ile buyudum:( evet bu arada ilker de fen liseli o izmir fen ben ozel turk fen lisesi nezunlariyiz sen bize asosyal mi diyorsun simdi :))))))

yeliz dedi ki...

:)) ilker de cok sever iphonunu :) ama allah icin at da olabilitesi var:)

elif dedi ki...

yoo hayır hiç öyle bişe demiyorum.. ...birbirimize anlatır,yarılırız...ve de devamındaki cümleyle taaa 15 yıl(uuuu ne çok olmuşşş) öncesine gittim,bizim lisede kızlarla tezimizdi, ancak iki fen liseli bir araya gelirse ona buna bu kadar yarılınır gülmekten, hele de evlenirse bu kadar sıradan hayat bu kadar eğlenceli olur.. bizden kimse bir fen liseliyle evlenemedi ama sen şimdi yıllar sonra doğruladın işte bizim tezi.. O paragrafı okuyunca direk geldi aklıma.

yeliz dedi ki...

hahhah çok güldüm. yok be şaka yapmıştım zaten asosyal miyiz diye. 16 sene oldu hala aynı şekilde yarılıyoruz. vallahi bravo doğru tespit!! tebrik ederim

elvan dedi ki...

Yelizcim hem yazın hem de karşılıklı yazışmalarınız çok hoş ;)) eğlenceli bir tarz olmuş. Mümkün olduğunca ortak zamanlarda birbirine konsantre olmak gerek ama bu yeni nesil oyuncaklar da çok eğlenceli napsin ufakliklar :) bu arada izinsiz fotograf olayını çok merak ettim

Adsız dedi ki...

Teknoloji konusunda ikilemdeyim, katmak ya da katmamak. 4,5 yaşındaki kızımın eline fare değmemiştir henüz. Dışarıda fiti fiti oyun oynayan çocuklara üzülürüm hep, ama nedir bu işin sınırı onu henüz çözemedim. Biz anne-babamızla yemeğe gidince başka masalardan arkadaş bulurduk ya da sıkıntıdan patlardık, bizimkiler de aynısını yapsın :)