9 Haziran 2017 Cuma

Arca, Belçika, karne, okul ve daha fazlası...

Arca'nın Belçika hakkındaki hislerinin değişim hızına yetişemiyorum.
Hayır, hiçbir zaman olumlu bakmıyor ama negatif hislerini, bazen daha ılımlı, bazen daha sakin, bazen daha duygusal ve bazen iç acıtıcı ortaya koyuyor. Bazen sanki hiç gitmeyecekmişiz gibi davranıyor, her seferinde tekrardan alıyorum, baştan, tek tek...

En son geçen Cuma günüydü. Akşam üzeri okuldan geldi, sohbet ederken tatil konusu açıldı, onu motive ederken en büyük kozumuz Avrupa'da görmek istediği her yere sık sık seyahat etme planlarıydı. Fakat o gün ters tepki etti.

Hayır efendim, gitmek istemiyordu! Nasıl ona sormazdık! (fikrini sormuştuk) Kimse ne konuştuğunu anlamayacaktı! O burada kalacaktı, gerekirse anneannesinde, teyzesinde, Poyraz'larda kalırdı.

İsyankar gözyaşları, çığlıklar, kabullenmemek için dökülen diller. Dinledim, anlamaya çalıştım, birkaç cümleyle toparlamaya çalışırken daha da sıçtım, batırdım. Kollarımda ağlar ve içini çekerken, "Ben dil öğreniyorum zaten, zaten iyi eğitim alıyorum, başka bir şey istemiyorum! Normal çocuk olmak istiyorum. Sen de burada çalış, sana iş mi yok burada?" diyordu ve ben İlker'in bir an önce eve gelmesi için dua ediyordum. Çünkü ebeveynlerden sağduyulu olan ve çocuk gözüyle bakabilen O'dur. Ben? Arca'nın cümlelerinden anlamışsınızdır, sıçar batırırım, gitmek isteyen çocuğa bile kalmak için sebepler listesi hazırlatırım.

En son rüyasını anlattı. Belçika'da dürüm dönerin yasak olduğunu görmüş! (Halbuki bilse her köşe başı kebapçı dürümcü) Sonra bir dolu insanın olduğu bir sınıfa giriyormuş. Otel odasına benzeyen bu sınıftaki insanlar Türkçe konuşuyormuş. Arca da Türkçe konuşuyormuş ama birbirlerini bir türlü anlayamıyorlarmış.

"Allah allah ne kadar ilginç, aynı dili konuşuyorsunuz ama anlaşamıyorsunuz? Rüya işte..." dedim.
"Evet" dedi, "bak biz de seninle aynı dili konuşuyoruz ama sen beni anlamıyorsun."

Yeni dönem "Dumur Diyalog" serisine hoşgeldiniz: Dikkat! Ağır laf sokmaca ve oturtmaca içerir. 

Bir posta da evladımı anlayamadığım için gözyaşı döktüm. İlker, ana oğul birbirlerine sarılmış ağlarken buldu bizi ve ben onu gördüğüme hiç bu kadar sevinmemiştim. Arca'yı derhal kendisine havale edip mutfağa - terapi merkezime - kaçtım. İlker bu defa Arca uyuyakalmadan konuşmalarını tamamlamıştı - ki bu da çok ender olur.

Sofraya geldiklerinde, her şey normale dönmüş gibiydi (dönmüştü diyemiyorum çünkü Arca bu tersi belli olmaz).

Ben de konuşurken ne diller dökmüştüm? Evrim'in Demir'i (Arca ile aynı yaşta, hem de Belçika'da) Yeşim'in kızlarının Belçika'daki fotoğraflarını gösterdim, onun gibi çocuklar olduğunu anlattım. Hatta neredeyse Belçika'ya birkaç günlüğüne sırf görsün diye götürmeyi teklif ettim (belki de yaptığımız en büyük hata üç günlüğüne gittiğimizde Arca'yı bırakmaktı, zaten kafasında canlandıramıyor, her şey havada, iyice belirsizleşti).

Hiçbir şey kar etmemişti ama İlker on dakikada sakinleştirdi çocuğu. Arca doğduğundan beri söylediğim şeyi bir daha tekrar etmekte sakınca görmüyorum: Benim kumaşımda annelik yok. Kitaplık dolusu okuduğum ebeveyn eğitim kitaplarını benzin döküp yakasım var!

İlker'e beni şikayet ederken sürekli söylediği şey, "annem beni anlamıyor". Ergenlikten çok korkuyorum:/

Bu haftanın gündemi tabii ki karne ve okulun kapanışıydı. Yarın sosyal medyada karne paylaşımlarına maruz kalacağız ama Arca'ların okulu Perşembeden kapanıyor, bizim karne bugündü. Allah biliyor ya, çok gergindim. Zira daha düne kadar Arca, hala sonbaharda bu okuluna geleceğini düşünüyordu. Karne töreninde, öğretmeni en son Arca'ya karnesini verdi ve bütün sınıfı bilgilendirdi. Arkadaşlarından sarılanlar, ağlayanlar... Arca da çok duygusallaştı, ağlamasına ramak kala toparladı.

Bol bol fotoğraf çektik ve pazartesi günü için küçük bir veda toplantısı için sözleştik. Bu toplantı Arca'ya olduğu kadar bana da iyi gelecek, zira okulda gözlerim doldu ama eve gelinceye kadar iyi tutmuştum kendimi, sonrası gözyaşı sel...

Yavaş yavaş vedalar başlıyor, teker teker...





15 yorum:

Gulcin dedi ki...

Çok çok çok sarılıyorum size. Kocaman oldum hala.her gelişimde içim burulur, biliyorsun söyledim sana da. Ama buraya gelince geçiyor.basta daha uzun sürede geçiyordu. Şimdi havaalanında annemler gidince bile geçmiş oluyor. Bir arkadaşım bana sormuştu ozlemiyor musun artık Gülçin diye. Özlüyorum ama izleyerek yaşamaya alıştım o kadar acitmiyor artık demiştim Yeliz. O özlem hiç bitmiyor, i vedalar hep acıtıyor ama onunla yaşamaya alışıyor insan ve inanın çok da mutlu oluyor. Arcayi çok ço çok öpüyorum. Acaba ona bir deneme süresi mı verseniz? Sonra beraber oturup durumu değerlendiririz falan diye. Işe yarar mı ki? Ah Öyle iyi anlıyorum ki onu. Sen de anlıyorsun. Çünkü eminim sen de onun.kadar çekiniyorum ama o işte soyleyebiliyor. O kadar normal ki by hisler. Canım cocuk. Canım Yeliz...

okuyanguzel dedi ki...

İşyerindeyim ve kendimi ağlamamak için çok zor tuttum. Tabi ki çok iyi bir annesin ve onu çok iyi anlıyorsun. Ama bazen anladığımızı gösteremiyoruz çünkü onlarla aynı dili konuşmuyoruz bence. Çocukların dili farklı. Daha önce de söylediğim gibi biz sadece şehir değiştireceğiz ve Toprak'ta aynı tepkileri veriyor. Biz bu şehre gelirken de aynı tepkileri vermişti. Ben şimdi o zamanları hatırlatma tekniğini kullanıyorum ve birazcık da olsa işe yarıyor sanki.
Hepsi geçecek hatta oraya alışınca iyi ki gelmişiz bile diyecek. Emin ol.

Şu anda Arca için aldığınız bu kararın Arca'yı bu kadar üzmesi çok acı veriyor biliyorum. Hepsi geçecek. Sana sımsıkı sarılıyorum. Uzaktan ama olsun. :)

Julide dedi ki...

Dayanamadim ama anlatacagim.
Ben 2-4 yaslari arasinda Bruksel'deydik. Arca'nin kabuslarini ben bizzat yasadim. Beni anlamiyorlardi sinifta. O yuzden sagir olabilecegimi soyledikleri icin odyometriye girmistim. Hatta altima yapip, eve farkli camasirlarla dondugum olmus.
Arca'nin endiselerini cok iyi anliyorum. Onun cok avantaji var.
Kendini net ifade edebiliyor. Benim o yaslarda cozum bulamadigim konulara cozum bulacak.
Kendini ifade etmekten cekiniyorsa, verin eline kalem kagit, cizmesini saglayin. Ben Cinlilerle ilk baslarda bu sekilde anlastim. Bir diger arti da, okuma yazmayi biliyor. Ufak tefek de ingilizce ogrenmistir.
Siz hangi dilin yogun konusuldugu tarafa gidiyorsunuz bilmiyorum ancak Fransizca Dutch her neyse temel bilgileri simdiden not almaya basladigini dusunuyorum. Karnim ac, susadim, tuvalete gidecegim vs ogrensin guvende olmak icin. Eminim okulda en az bir Turk olacaktir. Benim de vardi :) ama ben sonradan sarisin Stephanie ile arkadas olmustum ve 2 sene sonunda sakir sakir Fransizca konusmusum.
Aklima gelince uzuldum kendim icin. Arca icin de sevindim. Lutfen cok avantajli bir sekilde gittigini bilsin ve korkmasin.
Sevgiler, J.

Nil dedi ki...

Beni de ağlattın. Çünkü o kadar benzeşiyormuşuz ki, daha yeni anladım. Maalesef benim de kumaşımda annelik yok ve ben de ergenlikten korkuyorum. Bizde de benim ardımı toplayan hep babamızdır.
Ve artık ciddi ciddi antidepresan kullanmayı düşünüyorum. Zira kendimden tiksiniyorum çoğu zaman.
Şu anda onun yerinde olmak isteyen binlerce insan olduğunu söylesen de bir şey ifade etmeyecektir. Ama zaman hepinize iyi gelecektir emin ol.

Zeugma dedi ki...

Arca'nın sergilediği davranışlar normal bence.
Tersi olaydı garip karşılanırdı, değil mi ama?
Duygusal bir süreç bu. Hepsi geçip gidecek ;)

Oyun Farkı dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Oyun Farkı dedi ki...

Ben de kumaşında annelik olmayanlardanım ve ne yazık ki benim eşim ayda bir kaç gün evde olabiliyor sadece. Dolayısıyla durumu kurtaracak kimse de tok bizde :( neyse, kelin merhemi olsa kendi başına sürer demeyeceksen eğer: bırak ağlasın, rahatlasın. Senin ikna çabaların "ben korkmakta ve üzülmekte haklıyım" diye düşünmesine sebep olacak sadece. Deneme süresini ise sakın ama sakın aklından geçirme derim (lütfen ukalalık olarak görme, sadece kendi tecrübelerime dayanarak en yakın arkadaşıma söyler gibi söylüyorum) çünkü sonra "denedik ama olmadı, ben hala Türkiye'de kalmak istiyorum, haydi dönelim" diyecektir büyük ihtimalle . aynısını Türkiye'de iki şehir arasında yaşadık. Şimdiki aklım olsa: "evet, çok üzülüyorsun, biz de üzülüyoruz, evet zor olacak ama ben başaracağımıza inanıyorum ve böyle konularda kararları anne-baba veya yaşı 18'den büyük Kişiler verir ve çocuklar bu karara uymak zorundadır" derdim ve konuyu değiştirirdim. Bilmiyorum Arca ne der bu durumda ama benim kızım yine üzülmeye, her fırsatta konuyu tekrar açmaya çalışırdı, ve ben tine şimdiki aklımla mümkün olduğunca aldırmazdım. Velhasıl, zor bir süreç herkes için, lakin siz kendi içinizdeki sorgulamaları bitirmedikçe çocuklar da bitiremiyor. Ha siz kendinizden emin olsanız da bitiremiyorlar bazen ama siz umursamamayı/ kabullenmeyi öğreniyorsunuz. Çok uzattım ve hatta karıştırdım, değil mi? Çok özür. Ve sevgiler. Ve bol şans...

Adsız dedi ki...

Ah canim ya, zor tabi onun icin buyuk degisim ama ilerde cok buyudugunde ancak o zaman anlayacak onun icin ne iyi bisey yaptiginizi. Siz bize gelis tarihinizi haber edin Ela ve Demir ona burda bi "welcome party" yapar hicbiseycigi kalmaz onun merak etmeyin :))
Yesim

yeliz dedi ki...

Gülçincim canım, çok teşekkürler.
alışma süresi için bilemedim yani hindir arca gün sayabilir. ucu açık bırakmak daha iyi sanki.

yeliz dedi ki...

evet ilker de somut örnekler verdi mesela anaokulundaki bazı arkadaşlarından ayrıldın ama sonra yeni arkadaşların oldu gibi... size de çok çok kolaylıklar diliyorum, sevgiler

yeliz dedi ki...

canım J.,
çok teşekkürler, gerçekten ben de küçük J. için üzüldüm ama bugünkü güçlü kadının temelleriydi belki de:)
kocaman sarılıyorum

yeliz dedi ki...

çok teşekkürler ama lütfen sen de kendine haksızlık yapma. bak yalnız değiliz:)

yeliz dedi ki...

haklısın, biz bile nasıl da etkileniyoruz, kendini kötü hissetmesi normal olan.

yeliz dedi ki...

çok teşekkürler, çok faydalı öneriler:) biz de aynen böyle yaklaşmaya çalışıyoruz. iyi olacak inşallah

yeliz dedi ki...

ah yeşimcim inşallah, çok sevinirim. Ela ve Demirin fotoğraflarına bakıp kendisi gibi çocukların olduğunu görünce rahatlıyor biraz:)