7 Eylül 2012 Cuma

Tepkisiz bir ülke için

Gazete okuymuyorum, haber izlemiyorum.
Hamileliğimden kalma bir alışkanlık oldu.
Kalbim hormonlarım dayanmıyordu, hala da öyle.
Belki iyimserliğimi kaybetmemek uğruna hormonlarımın arkasına saklanıyorumdur, kim bilir?

İlker bilgi veriyor çok gerekli haberleri.

6 Eylül 2012 Perşembe

Bugun gunlerden...

İstanbul
2 toplanti
erken havaalanina gelis
omru hayatimin ilk havaalaninda bira patatesi
ve
sabiha gokcen

Halbuki garsona sordum "o patatessepeti denen sey buyuk degil di mi" dedim. yani bir kisilik porsiyon dedi.

Ulen senin gozunde okuzumsu bir imajim mi var? Essek yukuyle para verecegim diye birakamiyorum da mecbur yiyecegim.

Hep bira denen meretin sucu illa ki yanina arkadas istiyor PİS : P

Arca cucesi dotu dogrultmus beni havaalanindan alacaklarmis:)

Ben kacar...

5 Eylül 2012 Çarşamba

"Arca, oğlum, senin annen bir salaktı..." Vol.13

“Arca, oğlum… Senin annen bir salaktı, medeniyetin içinde dizanteri amipini buldu bulaştırdı sana, daha da söylenecek söz kalmamıştır” cümlesi bu post için kafi diye düşünenler fena halde yanılıyor!

4 Eylül 2012 Salı

Zeki Müren de beni gördü!

Instagram ilginç bir dünya. İtiraf ediyorum, yanımda makine olmadığında çektiğim iğrenç fotoğraflarımın façasını düzeltmek için kayıt olmuştum. Sonrası çorap söküğü gibi geldi.

Bizim ailenin celebrity’si Emre (Deniz bebeğin babası olur kendileri), haliyle pek çok celebrity tanır. Geçen sosyal medya muhabbeti yaparken instagram profilini açtım, kimleri takip ediyor diye baktım. Işın Karaca ve kara böcük sevimli bebesi ile Cansu Dere ve ağzımın suyunu akıtan seyahatlerinin böylece müdavimi oldum.

Demet Evgar da böyle dahil oldu listeme.

Kumral Ada Mavi Tuna (Şerife'nin Kurabiyesi)

Annemin tarif defterinde öyle başlıklar görürsün. "Şerife'nin papatya kurabiyesi" "Aysel’in ıspanaklı böreği", "Neriman’ın çaylı keki"… Güldüğümde "öyle hatırlıyorum ben napayım?" derdi. .

Ben bunu anneme özel sanırdım. Meğer o zamanların raconu böyleymiş, zira geçenlerde öğrendim ki; İlker’in annesi, birine şambali tarifi vermiş bir zamanlar, o defterde öyle yazıyormuş, “Şükranın şambalisi” ... koptum!

Ben de kitaplarımın listesini yapsam eminim yanlarına böyle tarif notları düşerim:

Bugün günlerden...

AMİPLİ DİZANTERİ!! Yok artık "bir bu kalmıştı, bizim oğlan bunu da kaptı" söylemlerine girmeyeceğim. Zira önce Allah'ın sonra tıp dünyasının gücüne gidiyor olacak, yepyeni bir hastalık ile tanışıyoruz.

1 Eylül 2012 Cumartesi

Dumur diyalog #66

A: Annem senin gibi gözlüklü Şimşek mcqueen yaptım!!

.......

Çikolatalı bisküvi yerken.... çok çok yerken...
A: Annem bu bisküviden az yersen alerji yapar, çok yersen alerji yapmaz.

........
Balık, makarna, meyve suyu menüsünü götürürken...
A: Annem makarnayla meyvesuyu alerji yapar.
Y: İçme o zaman meyvesuyunu makarnanı ye.
A: Bana yapmaz, bebeklere yapar hıh

30 Ağustos 2012 Perşembe

Bisiklet

Köy, pazar, deniz, zıpzıp, parktan sonra hala enerjisi tükenmeyen veledi yormanın en eğlenceli yolu: bir saatlik bisiklet turu, maceralı bir bisiklet parkuru.

Emektar bisiklet ablamdan yadigar. Ancak ondan daha çok kullandığım için bizim mahallede beyaz Bisan benimle anılır. 27 yaşında. Babam müthiş baktı beyaza. Katiyen gıcırdamaz, hiç bir aksamı teklemez. On numara bisiklettir. Bunlardan yapmıyorlar artık.
Arca kulübede bu bisikleti gördüğünden beri aklı iki tekerlekli kullanmakta. Alıştırma tekerleklerine çok gıcık oluyor garibim. Yavaşlatıyormuş kendisini. O kaskı kafaya taktı mı kendini bisiklet yarışçısı sanıyor cüce.

Bayramda bir heves birlikte binecektik, lastiğini şişiremedik, babamın içinde kalmış, lastiği şişirmiş, zinciri yağlamış 27 yaş bakımını tamamlamış. Bu tatilin sürprizi beyaz Bisan.

Akşam üzeri, Arca ile birlikte bisikletlere atlayıp sahil yoluna çıkıyoruz. Zıpzıp ve parkın ardından üç buçuk kilometrelik sahil yolunda "maceralı yolculuğumuz" başlıyor. İlk gün bir yavru köpek Arca'nın peşinden koştu, heyecandan kalbi çıkacaktı yerinden.

Hep daha ileriye yolun sonuna kadar gitmek istiyor, hiç vazgeçmiyor.

Çok eğleniyor, benimle birlikte bisiklete binmek inanılmaz keyifli onun için... Biliyorum çünkü, bana kendi bisikletindeki gizli yeri gösterdi. Oraya bir şey sakladı mı kimse bulamıyormuş, bu bizim sırrımız olsunmuş. Bir de "biz bisiklet takımıyız, di mi!" diye soruyor. Evet eminim benimle bisiklete binmeyi çok seviyor!!

Laf aramızda her gün bir saat bisiklet demek, Arca'nın itirazsız uykusu demek. Tek sıkıntı idmansızlıktan hamlamış döt kaslarımın et kesmesi:))

Çocuğu yoracaksın!

Çocuğu yoracaksın, hem de çok pis yoracaksın. O kadar meşgul olacak ve yorulacak ki sana bulaşmayacak.

Uyan, yürüyüş yaptır, köyden gevreği kap, yarısını yolda yesin. Kahvaltı için bu arada acıkmış olsun. Tıksın yemekleri ağzına, vakit dar üç tekerlekli ile teras turu atmalı. Derken pazar arabasını verdin mi eline, doğru pazara. O zaten dünden razı. Kıçını kaşıya kaşıya alışverişte. 

Ne? yorulmadı mı? Doğru denize. İki kulaç attı mı zaten başlar dili dolanıp yorulmaya. "Eve kadar ben taşırım" vaadiyle kamyonun kasasına doldurduğu taşları anneannenin eline tutuşturdu mu anla ki, yorulmuş:)

28 Ağustos 2012 Salı

Dumur diyalog #65 ve tatilden goruntuler

Pazardan alisveris oyunu oynarken ;
A: annem sana bir sey alicam pazardan, cok duygulanacaksin.

......
A: cango, kango, garip, arap .. sizi cok seviyooommm
(sokagin kopeklerini seviyor neyse ki:) )
.....

A: annem biliyor musun? cangoyla arap sana havlayabilirler
Y: nedenmis?
A: sen onlara yemek vermiyorsun cunku
ic ses: sen ayaklarim kicima degerekten kacmadigima sukret cuce! ulen yanlarindan bile geciyorum daha ne edeyim? bi de yemek verecekmisim sen ver!
.....

A: annem biliyo musun? bakkalin kopeginin adi "uyku" obur sokaktaki kopegin adi da "fisilti"

(tamamen totosundan uyduruyor;) )

not1: telefondan post girmeyi pek beceremiyorum goruntuler Ilica plajindan, su kopurten arca fotosu haric:)
not2: duygulandiracak hediye tahta tabureymis:)

27 Ağustos 2012 Pazartesi

adettendir...

tatile giden sosyal medya insani kumsalda bir ayak fotografi ceker, instagramin imkanlarindan faydalanarak facayi duzeltir, sonra da facebook senin blogger benim paylasir da paylasir. ayaklari benimki kadar bakimsiz blogger da devekusu misali ayagi kuma gomer de ceker. maksat adet yerini bulsun:)

an itibariyle...

tea&pot'ta mojitolarimizi yudumlarken hain bir karin agrisi ile eve donduren cuceye sovmekte, cayimin demlenmesini beklemekteyim.

yer cucesinin dedigine gore bugun en guzel tatil gunuymus...

Ilica plajindan essiz goruntuler instagram'in ardindan azzzz sonraaaa bu sayfada...

Maksat her mecrada takipcilerin gozune gozune sokmak... tatilde oldugumu:P

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Dumur diyalog #64

A: Bu uçak çok güzel kokuyor annem.


Y: Neden?

A: Çünkü üzerinde çiçekler var.

….

Arabada seyir halinde iken bir yandan Hadise dinlemekte olan cüce bir anda fikir beyan eder,

A: Bu araba eskidi, BMW alalım biz.

24 Ağustos 2012 Cuma

Bukowski

Tatil hazırlıkları tamam! Bayılıyorum yüksek perdeden girişlere : )


Yok be yav bayram çamaşırlarını yıkadım sadece. Ütü yapmak zor geldi. Katladım tıktım çantanın içine. Zaten yazlığa gidiyorum, orada da ütü var çok şükür. Geçen seneki kavanozlarımı torbaladım, yeni kapak alınacak, şişe domatesi yapılacak. Arca’nın ehemmiyetle üzerinde durduğu kumandalı arabası, fotoğraf makinası, bilgisayar… Tamam işte.

İlker’e bir kap sebze pişirdim. Allahım mikemmel bir kadınım! (laf aramızda Nadire abla yokken köpekler yemez halimizi)

Tatil hazırlığının en titizlendiğim kısmı kitap seçmek. Bu sefer artık mokunu çıkarmayayım 5-6 kitapla gidip de sadece birini okuyup dönmeyeyim, akılcı bir seçim yapayım dedim. “Açlık oyunlar”ından sonra tempoyu düşürmeyelim, hazır tatil moduna girmişken çıkmayalım demiş “aklından bir sayı tut”a başlamıştım. Bu ilk başlayışım değil, geçen sene seksen sayfa kadar okuyup tırstığım kitap bu. İlker’e anlatıyorum, gece uyuyamadım oğlum, çok pis tırstım diyorum, gülüyor, insan okuduğundan tırsar mıymış? Hayal gücünün sığlığına sağlık! Sen okuma zaten!

23 Ağustos 2012 Perşembe

Bugün günlerden...

Kısa saç günü! Saçlarımı iyice kısalttım. Ne toplanıyor ne salınıyordu. Çok boş bir anımda yakaladı beni kuaför ve bastı makası! Fönlü şimdi. Merak eden facebook sayfasına baksın, vallahi uğraşamam her sosyal mecrada paylaştım içim şişti. Bir de kötü bir fotoğraf, makyajsız filan (bilmeyen de her sabah pür makyaj çıkıyorum evden sanacak)

Beyaz dizi

Bu kapağı hatırlıyorum! Ve yazarı:)
Yıl? bilmiyorum galiba lise ikinin yazıydı. Full time yazlıktayız. Hayatımın en bayık yazıydı diyebilirim.


Sahildeki adresimiz hocanın işlettiği “kafeterya” kapanmıştı. Hocam dediğimiz lise öğretmeni, yazları işletirdi kafeteryayı. Kafe, kahve filan değil de kafeterya dememiz belki de hocadan ötürüydü. Tost, içecek, bira da vardı sanırım. İlle de “Sensun” marka gazoz, koladan daha ucuz diye midir nedir, hep gazoz içerdim ben, ablam da maden suyu. Hoparlörlerinden sürekli Ahmet Kaya şarkıları çalardı.
“Başım belada, tabancamı unutmuşum helada”

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Var ya politikacı olacak kadınım şerefsizim!

Çözdüm ben olayı. Oy toplamak için özellikle pirinç bulgur dağıtılıyor. Bir taşla iki kuş.

Tatil yorgunu

Arca'nın "Dulucuğu" etrafta olduğu zaman kendimi dinlenmiş hissediyorum. Hmm eğer bir kızım olsaydı, sanırım 8-10 yaşlarındayken bir tane daha doğururdum:) Zira büyük erkek çocukların küçük kardeşleriyle ilgilendiğine hiç tanık olmadım ama Duru Arca ile ilgilenme konusunda kendini aştı artık! Hiç "ben 11 yaşındayım seninle oynamam" filan demiyor, birlikte müthiş oynuyorlar. Bir de gönüllü kitap okuyucusu. Arayıp bulamayacağın bir oyun ablası resmen! Bu bayramın şekeri Duru'ydu:)

17 Ağustos 2012 Cuma

Küçük şeylerin tanrısı

“Son”dan yana kaygı taşımayan yazar, öyküsünü evirir çevirir, geri dönüşlerle şimdiki zamanı harmanlar acayip bir kurgu ile sunar kitabını. Sonunu öykünün içinde bir yerlerde yakalamış olman umurunda değildir yazanın, o seni zaten üslubu ile teslim almıştır, sense tadını çıkarırsın.


Günler önce “Küçük şeylerin tanrısı” bitti. Üstüne başka bir kitaptan epeyce okumama rağmen tam olarak bende bıraktığı etkiyi tarif edemiyorum. Hani “etkileyici” dersin, hani “vurucu” dersin ama demekle tam olarak anlatmış olamıyorsun hissettirdiklerini. Hafta sonu Uşak yolundayken son sayfalarını okuyordum, sık sık kafamı kaldırıp bazı cümlelerini sindirmek için etrafı seyreder buldum kendimi.

Kitabı nadirkitap.com’dan sipariş etmiştim. Lale ablam sağ olsun tanıştırdı beni Türkiye’nin en büyük sahafıyla:) Listemdeki kitaplar pahalıysa bir de buraya bakıyorum ve hemen hiç eli boş çıkmıyorum. "Küçük şeylerin tanrısı"yla da böyle buluştuk. Çok seviyorum ikinci el kitap okumayı. Yeni kitabın kokusu yok ama başka bir ruhu var. Mesela benden önceki sahibinin notları vardı kitapta, altları çizilmiş bazı satırların. Ben çizemem, ama çizilmişse de itiraz etmem: )

Tek kişilik bavul ekibi-liste ekleme

Herkesler bavul toplamaya üşenir. Ben bayılırım! Bu sene her hafta öncesinde iş seyahatleri, ondan önce okul-ev arası gidip gelmeler. Seyahat fikrini seviyorum galiba, Hiç de şikayet ettiğimi hatırlamıyorum. Oyun gibi, alacakların bellidir.


İç çamaşırları… Her güne bir tane don. Tatil sutyeni, bak bu önemli, penye bikini üstü gibi bir şey hem de gri, neyle giyersen giy, giyilir.

Her gün için kombinasyonlar olarak hazırlarım giyeceklerimi. İş seyahati için zaten ne gün ne giyilecek, neyle giyilecek bellidir. Tatil için de böyle. Sadece seyahatin uzunluğuna göre bir iki kat yedek alırım, dökülür, yırtılır, neme lazım: )