Hemen her geçiş mevsiminde iyi sıhhatte olsunlar geçer bizim evden.
Bu yılki seremoninin adını “detoks” koydum.
Şimdi uzun tatil süresince Arca cücesi ile bazı gergin anlarımız oldu, inkar edecek değilim. İlişkimiz hep balayı tadında değildi. İnişli çıkışlı, hafiften yüksek tondan ses verdiğimiz oldu. İşte o günlerin birinde, Arca’yı evde yoramayacağımı anlayıp, Meraklı minik dergisi alma vaadiyle evden dışarı çıkardım. “Orada da kalmamış burada da kalmamış” derken taa Tansaşa kadar yürüttüm. Bir dolu dergi ile döndük eve.
Fiyatları ne kadar yüksek o dergilerin bu arada! Yarısından fazlasının reklam olduğunu bildiğim ansiklopedik dergiler 8 TL. O kadar reklam alıyorsan bedava dağıtmalısın kanımca!
Neyse, taşıması zor olur diye ince bir alışveriş dergisi aldım kendime. Bayılırım dergi bakayım. Gören de beni ikoncan sanacak. Baka baka tatmin oluyorum kıyafet konusunda! Şimdi bu alışveriş dergilerine bakarken önce sayfada beğendiğim parçalara bakıyorum, sonra fiyatına! Aksi gibi hep o sayfanın en pahalısını beğeniyorum. Evet pahalı zevklerim var : ) Bu sebepten alışverişe çıktığımda önce fiyatına bakar ondan sonra denerim, asla denemekle zaman harcamam. Alamayacağım parçayı denemekle uğraşmam! Diyorum size benim kromozomlarımın arasına küçük bir “Y” karışmış.
Bir ek vermiş dergi; diyor ki “gardırobunuza detoks uygulayın, yeni sezona yer açın” Bir kıyafeti gardıroptan dışarı şutlamak için kendi kendinize sormanız gereken 7 soru… vesaire vesaire… (bu yazıdan ilham aldım detoks şeysini)
Ancak sonradan öğrendim ki aslında bu yeni bir şey değil! ABD’de 80’lerden beri yapılıyor. “Ver, Kalsın, At” ana başlıkları altında kıyafetleri ayırıyorsun, kalanlarla yeni kombinasyonlar üretip alışveriş tutkunu törpülüyorsun.
Şöyle ki;
Ver : Giydiğinizde dar ya da bol gelen, kısacası artık size olmayan, son iki senedir bir kez dahi giymediğiniz, size hiç yakışmayan, teninize ve saç renginize uymayan, zayıflama umuduyla aldığınız iki beden küçük giysilere veda etmenin zamanı geldi. Benim bunlardan bir dolu var. Bir vakitler 34 bedenmişim ve tekrar döneceğimi sandığımdan saklamışım. Şimdi üst 36 kaldı, alt 36-38 arasındaki o ince çizgide yalpalıyor. Bu şekilde tam 4 adet takım elbisemin pantolonları ile vedalaştım. Ama ceketlerine kıyamadım. Çok klasik parçalar, şimdiye kadar pantolonlarını giyemediğim için ceketler de giyilmemiş.
Kalsın : Kaşmir kazak, trençkot, blazer ceket gibi modası geçmeyen, sevdiğiniz ve devamlı giydiğiniz, dikimi iyi, vücudunuza oturan giysileriniz dolabınızdaki yerlerine geri dönebilir. Yukarıdaki ceketler işte bu gruba ait. Kaşmir kazağım yok ama 5 sene once aldığım trençkotumu ölünceye kadar giyeceğimi düşünüyorum, üstüne tanımam!
At : Çok iyi bir kuru temizleyicinin bile çıkaramadığı lekeleri olan, çekmiş, sünmüş, yıpranmış, kimseye yakışmayacağına emin olduğunuz giysileri atın. Onlar gardıropların toksik maddeleri, yer kaplamaktan başka işe yaramazlar.Sadece kol altı ter lekesi asla çıkmayan penyeler, şimdi taş bezi oldular. Zaten biliyorum ben Havva pis pis kesiyordu üstümdeki eski penyeleri.
Sonuç?
An itibari ile sadece ceketlerden oluşan bir gardırobum var!
Bu ceketlere pantolon, etek, elbise uydurulacak ve ceketler topluma kazandırılacak! Bu detoks benim alışveriş tutkumu törpüleyeceğine daha da arttırdı, lakin kombine edebileceğim parçalarım yok!
O dergide beğendiğim ve fiyatı uygun olan tek parça vardı, siyah düz bir elbise. Hemen öğlen Zara’ya gittim. Ve kendimden nefret ettim. 36 beden üst şahane duruyor, kalça kısmı dikiş atıyor. 38 beden alt iyi duruyor, göğüs ve omuzdan hilkat garibesi gibi görünüyorum.
Hadi ben şekilsizim, herkes mi manken be kardeşim? Şekilsiz kadınlar piyasada tek parça elbise bulamayacak mı?
Nerde bu işin sorumluları!!
Bir de o kalem etekler var ya o kalem etekler en çok onlara gıcık oluyorum. Geniş kalçalı Türk kadınının neyine kalem etek! Kalem etek giymek için kalem gibi kadın olacaksın! Fena halde kızgınım moda dünyasına ve hazır giyim sektörüne!
Ve karar anı!
Henüz kendisi bilmiyor ama terzi Necla teyze için çizimler hazırladım geçen akşam. Çünkü benim sözel yeteneğim pek yoktur, böyle bık bık yazıyorum ama konuşma konusunda yolda kalıyorum, bir de terziliğin teknik terimleri filan var, uğraşamam. Yazarak da olmaz, en iyisi çizmek. Eskizlerimle epey eğleneceğiz eminim.
Bugün göz doktoruna gidiyorum, ardından Kemeraltında’ki kumaşçılara bakacağım. Biri “V” biri kayık yaka iki adet elbise ile biri ekose biri önden tek pilili yüksek bel etek çizdim. Ümitliyim, şekilsiz vücudumun tüm eksilerini kapatacak hileleri uyguladım, iş Necla teyzeyle frekansları tutturmaya ve onun maharetine kaldı.
Gerçi sabah İlker'in annesi "ben dikerim" dedi ama dünya kadar bebek çeyiziyle uğraşıyor, uğraştırmak istediğimden emin değilim.
Baktım olmuyor, annemin dikiş makinasını ödünç alır, oturur kendim dikerim. Eskiden Zara mı vardı kardeşim!! Anamız diker biz giyerdik.
Görsel : Hatunkisi.net adresinden
6 yorum:
Bu detoksa cesaret edemedim ben hiç, hala 38 beden olurum belki hayalleri kuruyorum ama hiç giymediğim ve gönlümün de artık istemediği bazı şeyler var onlardan başlayabilirim dağıtmaya.
k.validen dikerim demiş,ikiletme:)
hani senin annen diker,çocuklar giyer de,Arca'nın annesi diker mi bilemedim:P
Bir de mankenlere giydirdikleri kombinasyonlar canlılara göre değil kanımca ya da ben canlı-cansız arası bir noktadayım:))Yelizim hiçbiri olmazsa bir ekoseli etek dikerim ben sana:))
Dağıt Fadiş valla hiç acıma, onlara hizmet ediyoruz resmen ve cidden giymiyoruz.
---------------
Yok Nil namümkün çok yeteneksizim:) ama kv dikecek sanırım:)
----------------
Kumaşçılarda aklımdan geçtim Gamze, dedim ki, ben de Gamze gibi yetenekli olsam kime diktireceğim diye düşünmezdim kendim otururdum makinanın başına. çok sağol bu arada, keşke:(
O şekilsiz vücut lafına kesinlikle katılmıyorum ve söylemeye de hakkın yok. Ne şekilsiz vücutlar var ! bakınız: Ahu'nun vücudu.
Bu arada elbisede alırken yaşadığım sıkıntıda mı sende var ya ? Açıkçası senin için üzüldüm. Çünkü elbise giymeyi çok seviyorum ve alamıyorum !(Bende ki durum şöyle üst 36 beden hatta bazen 34 ama alta gelirsek(gelmesek mi?) 38-40 beden. Evet yuh demek serbest.
Yani beni düşün mutlu ol !
Merhabalar,
Yaklaşık iki buçuk senedir ben de sade yaşam, sıfır atık yaşam ve minimalizm konularında araştırmalar yapıyorum, bu konularla ilgili yazılan yazıları okuyorum ve yapılan çalışmaları büyük bir ilgiyle takip ediyorum. Hızlı tüketimin arttığı günümüzde insanlar artık mutlu olmayı alışveriş yapmaya bağlıyorlar. Tükettikçe mutlu olunabileceği gibi bir yanılgı var toplumumuzda. Oysa yalnızca tüketim odaklı bir yaşam bireyleri mutlu etmez. Yeni bir kıyafet ya da eşya satın almak kısa bir süreliğine mutluluk verebilir ancak mutluluğumuzu sürekli yeni şeyler satın almaya bağlarsak evimiz, hayatımız içinden çıkılamaz bir hal alır, fazlalıklarla dolu bir yaşam sürmeye başlarız. Bu da bizi verimsiz ve mutsuz bir yaşama götürür. Bunun yerine hayatımızdan fazlalıkları çıkarabilir, giymediklerimizi, kullanmadıklarımızı başkalarıyla paylaşabilir, yeni şeyler üreterek, kendimiz ve toplumumuz için faydalı işler yaparak gerçek mutluluğu tadabiliriz. Bu konu üzerine hazırladığım bir yazımı izniniz olursa ben de sizinle paylaşmayı çok isterim: https://www.tarz2.com/fazlaliklar-sizi-tuketmesin
Keyifli okumalar dilerim,
sağlıcakla ve sadelikle kalın.
Yorum Gönder