12 Mayıs 2014 Pazartesi

Tezer Özlü

Kitap kulübünde Türk yazarlara öncelik vermek istediğimiz bir dönem geçiriyoruz. Leyla Erbil’den sonra bir süre ara verip Ayfer Tunç ile kaldığımız yerden devam etmiştik. Mayıs ayı Tezer Özlü buluşmasıydı. Bildiğimizden değil, hiçbirimizin evvelden okumadığı ilk kitaptı sanırım. 


YKY’den çıkan kitapları arasında ikilemde kaldık,  ilk romanı  “Çocukluğun soğuk geceleri” mi olsun, ödüllü “Yaşamın ucuna yolculuk” mu olsun derken bir de baktık, ikisini de (hatta “kalanlar”la birlikte üçünü de) okumaya karar vermişiz. Daha doğrusu bizim derdimiz bir kitabını okumaktan çok Tezer Özlü’nin kendisini, kişiliğini okumaya çalışmaktı. Hangisini okursak okuyalım, tartışacağımız kitabın kendisinden ziyade Tezer Özlü’yü tartışmak olacaktı. Bunun için seçtiklerimizden başka kitaplar da, özellikle Leyla Erbil’e mektuplarını, Ferit Edgü ile mektuplarını da okumamız gerektiğini ancak toplantıdan sonra fark ettik.
Kulüp o gece ikiye bölünmüştü. Tezer Özlü’yü sevenler ve sevmeyenler… Sevmeyenler, hüznünden, kopukluğundan, aşmışlığından, karakter olarak uzaklığından dem vurdular…

Ben sevenlerdendim. Özellikle “Yaşamın ucuna yolculuk” ahh beni alıp götürdü o kitap. Belki Milano gidiş dönüş uçak yolculuğuna denk geldiğinden belki sakin kafa ile okuduğumdan, bilmiyorum. Bildiğim tek şey Tezer Özlü kendine has yazım dili, düşünce yapısı farklılığı, özgürlüğü, cümlemize dayatılanın tersine hiç de gamlı prenses filan olmaması, hatta yaşamla dolu, güçlü bir kadın olması beni derinden etkiledi.

Üç saatten fazla süren ve aslında bence daha bir üç saat sürmesi gereken tartışmamızda tüm kulüp üyelerinin hemfikir olduğu tek nokta Tezer Özlü’nün hepimiz için inanılmaz merak uyandıran bir kadın olduğuydu. Sevmeyenler bile diğer kitaplarını okuyacağını söylüyordu, düşün yani o kadar! Hatta ertesi gün whatsapp yazışmalarımızda Deniz bize mektuplarından fotoğraflar gönderdi, hala dilimizde aklımızdaydı Tezer…

Alıntı yapmadan geçemeyeceğim, çünkü tam da hislerime tercüman olan müthiş bir bölüm var kitapta. Tezer kafası diyeceğim kısaca, o da bende çokça var bu aralar!

“Sordukları zaman, bana ne iş yaptığımı, evli olup olmadığımı, kocamın ne iş yaptığını, ana babamın ne olduklarını sordukları zaman, ne gibi koşullarda yaşadığımı, yanıtlarımı nasıl memnunlukla onayladıklarını yüzlerinde okuyorum. Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnızca bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin medeni durum dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiç bir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. istediğiniz düzeye erişmek o denli kolay ki… Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiç bir değeri yok ki. bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla bağdaşan hiç yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum, hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi değer verdiğiniz için. İçgüdülerimi hiç bir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiç bir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı dendim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum.” 

Bir tane daha…


Kurumlarınıza uyuyor gibi görünmem onlara karşı direnmemi ancak böyle sağlayabileceğime inanmamdandır.” 

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Tezer Özlü bu hayatta önüme ışık tutan nadir insanlardandır desem abartmış olmam herhalde. Bir dönem benimde kadın yazarları okumaya ağırlık verme gibi kendi çapımda bir projem olmuştu :) O dönemde keşfetmiştim kendisini. Füruzan ile de çok benzetiyorum Tezer Özlü'yü nedendir bilmem