Elizabeth Gilbert’in TED Talks’taki konuşmasından bahsetmiştim.
O konuşma beni Büyük Sihir isimli kitabıyla buluşturdu. Ne tesadüf ki, kitap Türkiye’de daha yeni yayınlanmış.
--- LAN yoksa bir pazarlama stratejisinin kurbanı mı oldum lan! ---
O konuşma beni Büyük Sihir isimli kitabıyla buluşturdu. Ne tesadüf ki, kitap Türkiye’de daha yeni yayınlanmış.
--- LAN yoksa bir pazarlama stratejisinin kurbanı mı oldum lan! ---
Beni en etkileyen
sanatçılar hep çok çalışkan kişilerin arasından çıkanlar olmuştur. Mesela
Picasso. Bence Picasso’nun en değerli yönü çok üretken bir sanatçı olması.
Binlerce eser vermiş. Sonra çok çalışan, yazıya çok emek veren Orhan Pamuk.
Hadi Orhan Pamuk aileden varlıklıydı, yapmak istediği tek şeyi yapabilme lüksüne
sahipti diyelim. Ursula K. LeGuin’e ne demeli? İşten gelip, çocuklarını uyutup
kocasını da gece mesaisine gönderdikten sonra yazan Ursula’ya?
Belki bana yakın
gelmediklerindendir, bilemem ama intiharı seçenler, madde bağımlılığına
direnemeyenler, sonu akıl hastanesinde bitenler benim rol modellerim değil.
İnsan müthiş zevk aldığı bir şeyi yaparken neden acı çeksin? Ya da üretmek için
illa acı çekmek mi gerekir?
Elizabeth Gilbert’ın
sanata rasyonel yaklaşımını çok sevdim ben. Çok çalışın diyor, dehanız sizin iş
ortağınız, sizin içinizden gelen değil, yanınızda olan diyor. Siz dahi
değilsiniz, sadece ara sıra uğrayan deha cinleriniz var. Bu biraz da aracılık
gibi. İlahi bir şey insanlara iyi bir şey sunulmasını arzu ettiğinde bunu en
iyi yapacak olanı seçiyor ve onun aracılığı ile sunuyor.
Bu bakış açısı bize
neyi anlatıyor, diyeceksiniz.
Öncelikle sanatla,
yazmakla, çizmekle uğraşan insanların omuzlarına bindirilen “dahilik” yükünü
hafifletiyor. Bir şey yaratma konusunda zorluk çektiğin anda, “artık
yaratamıyorum” diye dertleneceğine suçu deha cininin üzerine atabiliyorsun.
Gelmedi de ondan, yoksa bak ben çalışıyorum, elimden geleni yapıyorum. Olursa olur olmazsa rakı içeriz diyor yani. Yok bunu Elizabeth söylemiyor bunu geçen hafta istifasını veren, on yıllık çalışma arkadaşım, yeni kuracağı işi için söyledi, ama her kalıba cuk oturur yani. Amerikan kültüründe "rakı içmek" olsaydı, Elizabeth muhtemelen kitabın adını "büyük sihir" yerine "olursa olur, olmazsa rakı içeriz" diye koyardı.
Neyse sonra çocukken
hemen hepimizde var olan yetenekleri sorgulamamızı sağlıyor. Bir kadın
arkadaşının gençliğinde buz pateni yapmayı çok sevdiğini fakat yarışmalarda
derece alacak kadar iyi olmadığı için paten kaymayı tümden bıraktığını
anlattığı bölüm çok heyecan vericiydi bence. Sistemin fena tarafı bu işte, çok
yetenekliler yoluna devam ediyor fakat yeteneği toplum ve otoriteler tarafından
yeterli bulunmayanlar sürüden ayrılıyor. Neyse bahsettiği arkadaşı kırk yaşına
geldiğinde kendisini mutsuz ve huzursuz hissettiğini fark ediyor ve hayat
muhasebesinin sonucunda en son kendini neşeli hafif ve mutlu hissettiği anların
paten kayarken olduğunu keşfediyor. Ve merak ediyor acaba yine aynı şekilde
hisseder miyim, diye. Hikayenin sonunda kırkından sonra olimpiyat şampiyonu
olmuş birinin başarı öyküsünü okumuyorsunuz tabii ki! Hatta hikayenin bir sonu
bile yok. Okuduğunuz şey yaratıcılığı, güzelliği hayatına katmış bir kadının
öyküsü. Hayatını değiştirmeden de hayatına yaratıcılık ekleyebilir ve
varoluşunu güçlendirebilirsin.
Gilbert mühendis
bir baba ile hemşire bir annenin çocuğu. Yani öyle bohem, sanatçı bir aileden
gelmiyor. Belki de bu yüzden yazma işine çok rasyonel ve disiplinli yaklaşıyor. Her şeyden
önce kendi giderlerini karşılayacak kadar çalıştığını ve kendine kalan
zamanlarda yazdığını anlatıyor. Yazarın yazarlık öyküsünü dinliyorsun bir
şekilde.
Ve soruyor: Neden yazıyorsun, kim için, ne için?
Ve soruyor: Neden yazıyorsun, kim için, ne için?
Kitap uzun buradan
uzun uzun anlatmaya kalksam kitabı baştan yazmam gerekir. Herkes için
olmayabilir, belki sanatında tıkananlar için, belki yazar olmak isteyenler için
bir yol gösterici ve cesaretlendirici olabilir Büyük Sihir. Benim için ise
oldukça ilginç bir şeyi fark etmemi sağladı. Neredeyse “Büyük Sihir” denen
büyüye inanacaktım. Yo, inanacaktım değil, cidden inandım!
Onu da bir sonraki
yazıya bırakalım. (Küfretmeyin, rica edeceğim:) vallahi sadede geleceğim, söz:))
4 yorum:
Devamını merak ettim. Çok severim böyle kitapları.
Mühendis baba ile hemşire baba kısmı doğru mu ?
yanlış:) ben yanlış yazmışım düzelttim:)
Küfretmedim daha çabuk yaz, merak ettim ;).
Yorum Gönder