Bir bebek gece neden çığlıklarla uyanır ve ağlar? sorusuna cevabı merak ederek bu bloga tıklayan sayın internet kullanıcısı, hoş geldiniz.
Yeni anayasa, egemenliği milletten, milleti yönetme yetkisini meclisten alıyor
ve tek bir insana – kim olduğu önemli değil, Ayşe Fatma Ali Veli – o TEK İNSANA
veriyor. Ya o tek insan çok kötü bir insan ise? Bir bebek gece çığlıklarla
uyanıp ağlıyorsa, bil ki, geleceğinden duyduğu endişedendir. Bil ki, sayın
anne, bugün bebeğinin bir gece vakti ağlayarak uyanmasından, sen, endişe duyarak
buraya geldiysen, bebeğin gelecekte de ağlamasın diye iş sana düşüyor.
Katıldığım bir SEO eğitiminde ilk paragrafta
anahtar sözcükler bulunursa daha fazla tıklanma alır, gibi bir öneri aklımda
kalmış. Ben o eğitimi aldım ama derdim bloğuma milyon tıklanma gelsin olmadığı
için hiç dikkat etmiyorum önerilere, içimden geldiği gibi yazıyorum, okuyanlar
biliyor zaten.
Bir süredir, gündemle
ilgili eleştiri yazıları yazmamayı tercih ediyordum.
Hem korkuyorum, içimden
geçenleri yazarsam çok ağır yazabilirim, hem gereksiz buluyorum çünkü benim bloğumu
okuyanların benim gibi insanlar olduğunu düşünüyorum.
Bauman’ın da dediği gibi,
“gerçek
diyalog sizinle aynı şeyleri düşünen insanlarla konuşmak demek değildir.”
Maalesef.
Böyle yaptığımda küçük
sınırlı çevremle birlikte daha da demoralize olmaktan öteye geçemiyorum. Temcit
pilavı gibi aynı şeyleri pişir servis et, aynı lafların sakızı çiğnensin.
Uzun
lafın kısası geviş getirmekten bıktım.
İşte bu sebepten, belki olan
bitenden haberi olmayan birilerine ulaşırım diye, istatistiklerime girdim, en
çok tıklanan yazıyı, en çok hangi soru ve konu ile arama motorlarından bloga ulaşıldığını tespit ettim ve SEO uzmanlarının önerisi ile bunu başlığa ve ilk
paragrafa taşıdım. Yani yukarıdaki saçma paragrafın sebebi bu.
Bazen benim gibi düşünen
fakat çok farklı kesimlerden insanlarla sosyal medyada etkileşimde olan Blogcu anne
Elif gibi kimselerin paylaşımlarını ve Bauman’ın tabiriyle “diyalog” çabalarını
okuyorum, daha da umutsuzluğa düşüyorum. Hangi birinin fikrini döndürebilirim?
Çaresiz hissediyorum.
Ben ancak başından beri
iktidar partisine oy vermekte direten mutfak çalışanımızın gerçekleri görebilmesine çabalıyorum, tek kişi ya tek kişi. Bıkmadan usanmadan her fırsatta (her öğlen
yemekte) anlatıyorum. Aldığı asgari ücret artışının zamlarla vergilerle nasıl
cebinden geri alındığını anlatıyorum, anladığını umuyorum. Tüm muhalefetimize
rağmen, kenar köşedeki meslek lisesine değil de, imam hatibe verdi oğlunu diye
gönül koymuyorum, oğluna kitaplığımdan kitaplar getiriyorum, “Fareler ve
İnsanlar” gibi… Elimden bu kadarı geliyor.
Durum ciddi, çok ciddi.
Bize soracaklar, anayasa değişikliklerini halka soracaklar. Diyecekler ki; bu
büyük, bu demokratik, bu laik ülkenin insanlarının elinde olan egemenliği, bir
kişiye vereceğiz, ne diyorsun?
O gece ağlayarak
uyanmasından endişe ettiğimiz bebeğimizin geleceği için; Hayır.
3 yorum:
harikasın yeliz! az takipçim var ama ben de en çok okunan yazımı bulup aynı şekilde revize edeceğim. bir kişi bile uyansa kardır. harikasın!
Hani karıncanın hikayesi var ya,"ateşi söndüremesem de tarafım belli olsun" diye..Bizimki de o hesap işte,tarafımız belli olsun,bir kişi bir kişidir..Kalemine sağlık Yeliz ..
Harikasın ve harika bir yazı olmuş. Çok teşekkürler.
Göz göre göre egemenlik milletten alınıyor ve hiçbir şey yapamıyoruz. Kahroluyorum.
Yorum Gönder