29 Kasım 2010 Pazartesi

OYUN – PARK!

Arca artık tamlamalar yapıyor. Ama iki kelime arasına bir “es” koyuyor. Sanki düşünüyormuş gibi, ya da üstüne basa basa söylemek ister gibi. İlginç, sevimli. Mesela Donald – Amca ya da Yılmaz – dede gibi.

Cumartesi günü –deneme çekimi yapacağımız saha çalışmasını saymazsak - fotoğrafçılık kursundaki son günümdü, yine büyülenmiş olarak çıktım sınıftan. Bu sanat nasıl bir şey kardeşim, nasıl alıyor insanı içine ve ruhu nasıl başka bir boyuta taşıyor? Ömrüm boyunca sanatın her dalına (bale, dans, flüt, gitar…) çok hevesli fakat az yetenekli oldum, belki de sanata sanatçıya hayranlığım bundan kaynaklanıyor. 3 saatlik bir fotoğraf şöleni ile doyan ruhum trafiğe çıktığımda artık hazımsızlık mertebesindeydi, Topolino gazımı aldı!!

Kurs için birkaç saatliğine ayrılacağımı anlatmak ve küçük adamın olurunu almak için epey dil dökmek gerekti. Topolino’dan bahsetmiştim ona, arkadaşlarıyla oynayacağından, öncekini hatırladı, keyfi yerine geldi. OYUN – PARK! Yeni tamlama!

Topolino gazımı aldı demiştim ya, geçtiğimiz ay o kadar sevdiğimiz mekandan nefret ettik diye özetleyebilirim ama yok detaya gireceğim!

Başımıza gelenleri anlatmam lazım. Annemi Agora’ya bırakacağımız için biraz geç kaldık, 3’ü geçiyordu. Ama elif ve Egenin annesi gelmişti, yaşasın. (bu arada egenin annesine bayıldık, meltem ile tanıştığımıza çok sevindik, Fadişle rastlaşamadık, çok üzüldük, halbuki Arca “Deniz”i arkadaş listesine eklemişti.)

İçerisi o kadar kalabalıktı ki, Arca’yı bacaklarımın arasına sıkıştırdım, girişteki işimi ancak öyle hallettim. Geçen ayki bayan vardı kasada ama o günkü gibi tatlı değildi, zavallım bambaşka bir insan olmuştu. Bizimkilerin yaş grubuna ayrılan bölüme gittim, aman tanrım 7-8 yaş çocuklar var. Hemen görevliye şikayet ettim, cevap : “sabahtan beri 3 doğum günü vardı, zapt edemiyoruz”. Hani ben mi şikayetçiyim o mu anlamadım. Arca bu defa inanılmaz cesaretliydi, hemen oyuncaklara daldı. Nil’in dediği doğru “ulen çocuğu getirmiyorsun böyle yerlere sonra çekingen diye şikayet ediyorsun”!! Doğru söze ne denir! Arca kabuğunu kırdı, kabak çiçeği gibi açıldı da zaman kötü zamanmış.

Neyse grup yavaştan toplanınca yemek almak için yukarı çıktık. Oturacak yer yok, tüm masalar partilere ayrılmış, kenarına ilişelim diyoruz, yok mümkün değil, hatta Tuna asil poposunu yere koymak istemeyip sandalyeye oturdu da iki yaşlı kadın çok pis tersledi, şok olduk. Yemeklerin çok uzun bir sürede gelmesi, yerde yememiz, hepsi ayrı kötüydü, hangisini saysam?

En fenası.. çocuklar zıplarken biz de anneler olarak girdik, çünkü büyük çocuklar da zıplıyor, bizimkileri korumamız lazım. Güzel de sohbet ediyoruz, büyük çocukları bizimkilere yaklaştırmıyoruz. Bir görevli gelip “yaylar çok hassas, burada sizin oturmamanız gerekiyor” diye uyarıda bulunmuş. Elif de “o halde çocuklarımızın büyük çocuklardan korunması için buraya görevli koyun” demiş. Peki koydular mı? Hayır! Büyük çocukların oraya girmesini engelleyemediler, küçük çocukların bölümünde plastik top savaşı yapmalarını da engelleyemediler, ben bir tanesinden nasibimi aldım. Kısa bir süre sonra bu çocuklara ait doğum günü pastasının geleceği anonsu yapıldı, hepsi ipini koparmış gibi koşmaya başladı, Arca da tam o sırada zıplamak için merdivenlerdeydi, vahşi anne panter olarak koşup kurtardım ama meğer zamanlamam o kadar iyi değilmiş, akşam yanaktaki morluktan anladım, darbeyi yemiş bizimki. Hepimiz kızdık, çemkirdik çocuklara ama o büyük çocuklar da çocuk işte, nasıl laf anlatacaksın, işletmenin gerekli düzenlemeleri yapması, gerekirse böyle yoğun günler için eleman ilave etmesi gerekiyordu. Elfanam uyarıları yaptı, ama bizim için artık gitme vakti gelmişti, sonra düzeldi mi, büyük çocuklar ayrıldı mı bilmiyorum. Örneğin Hülya çok önceden ayrıldı mekandan, Tuna çok rahatsız oldu. O kadar stresli bir gündü ki ben tek kare fotoğraf çekmemişim. Hani Arca kırk yılın başı böyle fiziksel aktivite coşkusu yaşayacak, hiç kaçırmam!! Tatsız bir gündü, akşam resmen sızdım yorgunluktan, stresten.

Şimdi terazinin bir tarafına Arca’nın o gün çok eğlenmesini, bugün bile hala “oyun-park” diye tutturuşunu ve geçtiğimiz ay nezih ve düzgün bir şekilde vakit geçirmemizi koyuyorum. Diğer tarafına da bu hafta yaşadıklarımızı.

Arca’nın hatırına bir şans daha vermeli, önceden doğum günü var mı diye sormalı öyle gitmeli belki de, bilemiyorum.

6 yorum:

Fatma dedi ki...

Yeliz hanım, ister doğum günü olsun ister olmasın, ben bir daha oraya gitmem. Bir kere gelen misafire kafede hiç ilgi yoktu, karman çorman bir yer, topolinoya girmek için onca merdiveni uyuyan çocuğumla birlikte arabayı kucaklayarak çıktım üstüne kafeye de aynı şekilde. Orada biraz oturmak bile gerilmeme sebep oldu ve biraz bekledim belki sizi görürüm diye ama olmadı. Daha fazla dayanamayıp çıktım. Akşam sürünüyordum, erkenden bebişle birlikte yattım, nasıl uyuduğumu hatırlamıyorum, sızmışım.

yeliz dedi ki...

fatma hanım,
ben de sizin gibi oraya ilk kez gitmiş ve o manzara ile karşılaşmış olsaydım - ki aramızda öyle bir arkadaşımız vardı, "bir daha buraya gelirseniz beni dahil etmeyin" dedi haklı olarak - aynı hisleri paylaşırdım. umarım o günden bir ders çıkarırlar, aksi halde çok müşteri kaybedecekler.
biz de maalesef elde olmayan sebeplerden yarım saat kadar geciktik, sizinle tanışmayı çok isterdik.

sevgiler

Fatma dedi ki...

Biz de sizi görmeyi çok istedik. Bazen bir şeyi çok istediğinizde böyle oluyor işte, terslik çıkıyor. Umarım en kısa zamanda görüşür oğluşları tanıştırır, biz de kaynaşırız:)

yeliz dedi ki...

evet umarım en kısa zamanda görüşebiliriz:)

MELTEM dedi ki...

yeliz'cim bende seni ve o lokum suratlı oğlunu tanıdığıma çok sevindim. evet çok kalabalıktı rahatsız olman çok normaldi.çıkışta elifx2,hayat,nil agoraya gittik kahve içmeye benim eş demirin ayakkabılarını almadan gelmiş,kahveler bittikten sonra geri gittik topolinoya.bir aile birde biz vardık birde çalışanlar okadar sakin sessiz güzel bir ortamdı anlatamam.ben ve mert oturduk demir sürekli oynadı yerimizden kalkmamaıza bile gerek kalmadı çünkü boş olduğu için göz hapsimizdeydi.oradaki kızlarlada konuştuk burası 17:30 itibarıyla güzel oluyor dedi cidden öyle.buluşmaları 18 civarı gibi yapsak, zaten 22 de kapanıyor 4 saat oldukça yeterli olur bebelere,Demir'in hiçbir yerde bu kadar eğlendiğini hatırlamıyorum çünkü çok serbestti.

yeliz dedi ki...

meltemcim o kabus günün en güzel tarafı sizlerle tanışmaktı.
ama dediğim gibi ben de önceden güzel ve nezih bir zaman geçirmesem bir daha asla derdim! ama ne olursa olsun, işletmenin o kabus zamanlar için önlemler alması gerekir. biz kendi adımıza gidecek olursak daha dikkatli olacağız, belki kapıdan duruma bakıp gireceğiz bundan sonra. ama işletme bizi bu duruma sokmamalı, önlemleri kendisi almalı bence.