15 Haziran 2011 Çarşamba

Alışveriş ince iş



Son dönem “alışverişten kaçınalım, kredi kartlarımızı keselim atalım, aman harcamayalım” trendini yaz ayları gelmeden bikini giymek için başlatılan diyet seferberliğine benzetiyorum. Yeme alışkanlıklarını ve hayat tarzını değiştirmediğin sürece verdiğin kilolar katlanarak sana döner.

Kaldı ki Nurturia’daki favori gruplar listesinde ilk sıraları hep alışveriş ile ilgili gruplar elde tutuyor. Hala alışveriş dedin mi akan sular duruyor. Çünkü alışmadık dötte don durmuyor : )

“Sen alışveriş gurusu musun?” sorusu akıllara gelebilir, katiyen! Ama maydanoza pazarlık eden bir annenin çocuğuyum. Hiçbir zaman para sıkıntısı çekmememize rağmen ancak belirli zamanlarda üst baş alındığını, bir bilemedin iki çift ayakkabı ile kış geçirdiğimizi hatırlıyorum. Ablam ve kuzenimin üzerindeki kıyafetleri çok pis keserdim, büyüseler de ben giysem diye. Hatta onlardan kalanlar daha özel, daha değerliydi. Keşke Arca’nın önden giden bir erkek kuzeni olsaydı.

O yıllar, baba da memur olmayınca taksit olayına hiç girmediğimizi hatırlıyorum, para olunca alışveriş yapılırdı. Hatta evlenmeden önce maaşımı biriktirip beyaz eşyalarımı peşin parayla almıştım, ee aileden öyle görmüşüz.

Derken kapitalist düzenin çarkına girdim, girip de kredi kartı sahibi olmamak mümkün mü? Mümkündür tabii de, ben kredi kartının maaşlı insan için sakıncalı olduğunu düşünmüyorum. Maaşından fazla harcamamayı başarabilmek, tek kredi kartı, ay sonunda borcunu kapatmak ve en çok üç taksitle sınırlı tutmakla kredi kartı mağduru olunmaz. Bir de biriktirdiğin puan-bonus-para neyse işte, yanına kar kalır.

Unutmadan her yıl kart parası tırtıklamaya çalışıyorlarsa hop kapattırırsın kartını, iki gün içinde arayıp “biz size hediye edelim kart parasını aman gitmeyin” derler.

Alışveriş ince iş, stratejik iş, akıllı işi… Paran olsa da en ucuza mal etme becerin olacak. Fırsat kuponları biriktirip, çok cüzi fiyatlara alabilen, internet başında süper araştırma yapıp üçte bir fiyatına dünyanın öbür ucundan bir şeyler bulabilen arkadaşlarım var. İndirim harici alışveriş yapmamak, pazara mutlaka uğramak, internetten alışveriş gibi daha pek çok bilindik numarayı saymaya gerek yok.

İnsanoğlu akımların peşi sıra sürüklenmeye müsait bir canlı, sürü psikolojisini seviyoruz, benim de hala çokça güldüğüm bir anım var, Arca o kumaş parçalarını ne zaman giyse aklıma gelir gülerim : ) Gülse Birsel'in aylar önce Amerika'dan yayılan trendi anlattığı yazı da aynı postun içinde.

İşte yazının başından beri bahsettiğim bu, Amerikanyalardan ithal trendimiz:)

Lakin akımlar geçicidir, bünye ana fikri sindiremediyse, böyle neşeli bir anı olarak kalır.

Not: Siz bu yazıyı okurken ben Mothercare'in pırlantalı günlerinde alışveriş yapıyor olacağım :)

1 yorum:

Fatma dedi ki...

Kıyafet alışverişinden hiç anlamam, genelde vaktim hep az olduğundan bulduğum ortalama bir şeyi alır çıkarım ama kardeşim öyle değildir, bizim ailede kıyafet alınacaksa Şengül beklenir, nerde indirim var, ne güzel olur, neyle kombin edilir danışılır alınır:) Elektronik ise kocadan sorulur. Oyuncak sa benden ve genelde de internet üzerinden:)