9 Haziran 2011 Perşembe

Büyüklere Masallar

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde...

Uzak kasabanın birinde adetmiş, gelin olacak kızların çeyiz sandığına tohum konurmuş. Kırk sene önce bizim kızın payına da bir çiçek soğanı düşmüş. Yıllarca saklamış, çeyiz sandığının en tenhalarında.

Uzun yıllar sonra bir gün yazlığı olmuş bizim kızın. Beyaz saksılara bu çiçeği ekmiş, çiçek yerini pek sevmiş, hemencecik yarıvermiş toprağı. Narin incecik bir dalı çıkarmış topraktan, tek dal. Hem dal hem yaprak. Ucundan tomurcuğu çıkarmış, sonra da işte böyle pespembe açarmış. Daha doğrusu açması beklenirmiş.



Pek güzel gidiyor değil mi? Evet arızaya az kaldı.

Bizim gelin hanım, bir gün fark etmiş ki, bu yapraklar daha çiçek açmadan koparılıyor, bir de nispet yapar gibi yapraklar saksının içine bırakılıyor.

Kim yapar? Neden yapar? Acaba gözünü diken illa ki soğanından isteyen komşular mı yaptı? Kedi olsa niye uğraşsın incecik otla? Kim kim?

Acaba kendiliğinden mi dökülüyor? Hastalık mı geliyor çiçeğe?

Uzun süre böyle çiçek açmadan dökülmüş yaprakları.

Bir botanikçiye sormuşlar, botanikçi bilememiş ama öğrenmişler ki ZIPÇIKTI denen bu çiçekten artık pek yetişmiyor. Ayrık otu kılıklı çiçek iyiden iyiye kıymete binmiş.

Artık çiçekten iyice ümidi kesen hanım, günlerden bir gün iki kızından küçük, haylaz ve cadı kılıklı olanını görmüş saksının başında. Bizimki kıvırcık sarı kafasını gömmüş saksının içine itinayla yoluyor yaprakları. Hem ne yolmak!! Yolup yolup bırakıyor saksının içine.

Ellerini birbirine çırpıp temizlerken dönüyor kız, annesiyle burun buruna geliyorlar.

"Hah! ben de sana ne diyecektim! Babam görev verdi, bi tane ayrık otu kalmayacak bahçede dedi, ya bu saksıya bir ayrık otu dadanmış, yoluyorum yoluyorum çıkıyor. Söyle babama kendi yolsun bu ne be!"

Bu hikayenin üzerinden yirmi küsür sene geçmiş olmasına rağmen hala gülerler.

Gökten üç zıpçıktı soğanı düşmüş,
biri hikayeyi sabırla okuyanlara,
biri çeyiz yadigarına tekrar ve sonsuza kadar kavuşan gelin hanıma,
biri de ne zaman bu çiçeği görse; "ayrık otu gibi kardeşim ne bileyim ben, babam yol dedi, yoldum, daha da uğraşmam bahçenizle" diye çemkiren bana:)))

6 yorum:

hypo dedi ki...

o haylaz ve cadı kılıklı,kıvırcık sarı saçlı kızın, daha karınca ve böcükleri o küçücük parmağıyla ezmesi ve teyzesinde kaldığı zamanlarda duvardaki duvar kağıdını yattığı yerden yırtması gibi vukuatları da vardır:)
ana nedense o bilmez kimin yaptığını:)

alev ertürk dedi ki...

yelizcim ne hoş olmuş bu masal :) okumakla kalmadım her anını gözümde canlandırdım içim ezildi okurken çok eskilere gittim gittim geldim :) çok çok keyif aldım bilesin !..

Lokum dedi ki...

deli yeliz, çok güldüm :)

nil dedi ki...

hala gülüyorum:) ben bunu nasıl kaçırdım.

Adsız dedi ki...

Yıllardır saksıda seyrine daldığımız zıpçıktımızı yazlığa dikip keyfini sürerken, ertesi yaz geldiğimizde komşunun ayrık otu sanıp tüm bahçe ile birlikte bizim canım zıpçıktıları da yok etmesi ve hala arayıp bulamadığımız zıpçıktı :(
Hala soğanlarınız duruyor mu? bize de küçük bir saksıda ayırsanız...
Burcu

yeliz dedi ki...

SELAM:) bana mail adresimden ulaşır mısınız? m.yeliz@gmail.com akşam anneme soracağım, uygun zamanda ileteceğim.
sevgiler