1 Kasım 2013 Cuma

Kendini ifade edebilme

Gıpta ettiğim insan özelliklerinin zirvesine, açık ara soğukkanlılık otursa da hemen arkasından “kendini doğru ifade edebilme” takip eder. Belki de doğru ifade edebilmek için soğukkanlı olmak ya da özgüven bombası olmak gerekiyordur, bunlar da bende yok malumunuz. Tevazu değil lan, olsa niye gıpta edeyim:P
Kendini ifade edebilmek derken sözlü ifade edebilmekten bahsediyorum, bende olmayan o aslında. Yoksa yazılı ifadeden on numara beş yıldız. Hatta mümkünse sadece yazışalım bebeyim!
Ebeveyn olunca kendinde olmayan meziyetlere çocuğunun sahip olmasını arzulama gibi bir refleks oluşuyor. En azından bende böyle. Ben olamadım çocuğum olsun zihniyeti belki de, belki de hastalıklı ölçüde “karaktere müdahale” girişimi. Ne dersen de! Çocuk söz konusu olunca çok da aymaz olamıyorum ben, içgüdüsel olarak benden daha iyi bir mahsul olsun derdindeyim.
Bizim evin evlat numunesi de ister istemez bu aşağılanası analık müdahalelerinden nasibini alıyor. Ağlayıp sızlandığında, “sakinleştikten sonra düzgünce ifade et kendini” diye yüz çevirdiğim çok oldu Arca’ya zira kendisinin gergin olduğu zaman her boka zırlama gibi bir eğilimi vardır. Ama kucağıma aldım, yatıştırdım, ama kendi haline bıraktım… sonunda yani tesellinin akabinde duygularını ya da ne düşündüğünü telaffuz etmeye teşvik ettim Arca’yı. Kızdıysa kızdığını anlattı, üzüldüyse neden üzüldüğünü.
O kendini ifade edebilmeyi başardıkça ota boka zırlamaları azaldı, daha iyi geçinir olduk. Haliyle kendi içimde bir muzaffer komutan edasıyla pek övünür buldum kendimi. Ta ki Arca cücesi bu kendini ifade etme işinin bokunu çıkarasıya kadar. Kendini ifade etmenin de boku çıkar mıymış? Çıkar abicim, onun talepleri senin çıkarlarınla çakışıyorsa, kendini ifade edemiyor olmasını tercih eder, “hırçınlık yapaydı iyiydi, zırlar zırlar susardı” derken bulursun kendini. Evet, doğru tespit, mükemmel değilim, insanım yav! Ucu bana dokunuyor.
Bak şimdi geçen biz, bu Arca cücesiyle kafa buluyorduk, laf aramızda, İlker’le bu davranışlarımza artık bir son vermemiz gerekiyor zira çocukla alay etmek aslında çok ciddi bir istismar. Rencide edici bir durum değildi aslında, yani gofretin Arca için ayırdığım parçasını İlker ağzına atıvermiş, bir de delilleri ortada bırakmış, bizimki sabah uyanıp da olayın farkına varınca işi dalgaya vurduk, yok canım fareler yemiştir, ay kıyamam, belki sincaplar bizim eve gelmiştir…. Böyle atıp tutuyoruz ve Arca inanmaz gözlerle bizi süzüyor. Arkasını döndü, göz pınarlarına hücum eden gözyaşlarını görmeyelim bir de “ne var canım ağlayacak” diye alay etmeyelim diye… Ve sakınmadı lafını “benimle dalga geçiyorsunuz, beni çok üzüyorsunuz!” dedi. İlker’le birbirimize bir bakışımız var. Hemen toparlandık. Harbiden çok ayıp etmiştik. Bize inanmaktan başka bir şey bilmeyen bu küçük insanla dalga geçmiştik gerçekten. Ben “haklısın Arca özür dilerim, bir daha yapmayacağız” derken İlker ilk anın şokundan sonra “babacım dalga geçmek değil de şaka yapmak istedik, üzüldüysen yapmayız” diye toparladı peşim sıra. “YAPMAYIN ÜZÜLDÜM” dedi, aldık cevabımızı.
Hayır iyi bok yedik tamam ama aslında iyi bir şey tabii, artık ayağımızı denk alıyoruz. Arca biz iki çocuk ruhlunun arasında bazen kendini yalnız hissediyor biliyorum ama yazık ki hep böyle olacak, onun benim ablam gibi bir müttefiki olamayacak evde. Bu yüzden biz koca eşekler kendimize çeki düzen vermeliyiz.
Başka bir gün…
Evde çorba var, bir de et pişireceğim Arca’ya. Çorba olunca makarna yapma ihtiyacı hissetmedim açıkçası, turşusunu, salatasını da koydum önüne, bir teşekkür bekliyorum zira nefis bir menü.
Ne yapsa beğenirsin, gözleri dolu dolu, “çok kızgınım, çok!” “neden annecim?”
“niye makarna yapmadın?” “çorba var annem o da karbonhidrat aynı şey (salaksın yeliz! ender saraç yok karşında 5 yaşında makarna manyağı bir veletle muhatapsın şu an!”
Cümlemin saçmalığını fark ettiğim saniyelerde o da “ne diyo lan bu” bakışı ile süzmekteydi beni. Çok geçmeden kendine geldi. “ETİN SALATANIN YANINA MAKARNA SEVDİĞİMİ BİLİYORSUN, YİNE DE YAPMIYORSUN, AŞK OLSUN ANNEM! AŞK OLSUN!”
Madem kendisini ifade etmesine bu kadar ehemmiyet veriyorsun, olumlu geri bildirim ile bu güzel davranışını pekiştireceksin yavrum benden söylemesi:)
Ama dedim ya, ucu bana dokunuyor.
Eşşek gibi makarnayı yaptım tabii.

12 yorum:

Tuten dedi ki...

ben de mümkünse konuşmayayım yazayım bu konu ilkerle aranzda nasıl bilemiyorum ama benim kocam sürekli konuşamıyorsun di mi konuşamıyorsun o yuzden 10000 mail gönderiyorsun der her kavgada :)

yeliz dedi ki...

Ya aslında konuşuyorum hatta fazla gevezelikten oluyor benimki. Yani o kadar çok konuşuyorum ki meramımdan başka her şeyi anlatmış oluyorum yani boş konuşuyorum genelde. O yüzden yazmam daha hayırlı oluyor:)

laleninbahcesi dedi ki...

Benim sorunum da iyi niyetle başladığım açıklama çabalarımın sonuna doğru sesimin yükselmesi ve tahrikçi olarak yargılanmam.

Ama lütfen Yeliz litfen etin ve salatanın yanında makarna olmazsaa olmaz...

Nil dedi ki...

Ben de konuşma ve kendini ifade edebilme özürlüyüm bir de iğrenç derecede sulugözüm. sevmiyom yaw ben kendimi.

Arca olmuş bence. tamamdır :D

Asortik Krep dedi ki...

Yine çok güzel bir yazıydı..

Asortik Krep dedi ki...

Birde Arca'yla çok iyi anlaşabileceğimizi düşündüm :)) Tatillerde Özdere şıkkına bir de Fethiye eklesen..? :))

ahu dedi ki...

:) makarna canavarı arcaya bence MAKARNALUTFEN den mutlaka makarna almalisin. Bence bayılır seni de affeder :)

ahu dedi ki...

:) makarna canavarı arcaya bence MAKARNALUTFEN den mutlaka makarna almalisin. Bence bayılır seni de affeder :)

yeliz dedi ki...

Bu makarnayla napacağız bilmem;)

yeliz dedi ki...

İnşallah olmuştur ama hayat bozar muhtemelen şimdi prk özgüvenli birkaç darbe aldıktan sonra göreceğiz artık

yeliz dedi ki...

Aaah fethiyeye bayılırım en son hamileyken gitmiştik ne güzeldir fethye keşke:)

yeliz dedi ki...

Makarnalütfeni biliyorum ve çok beğeniyprum ama bizi düdük makarnasını sade seviyor ve yeni lezzetlere kariı çok muhafazakar :( bu yüzden hep alayım dedim vazgeçtim sonra. Bakalım olmadı kendim için alırım